2010 yılında zengin ülkeler ekonomik zorlukları aşmaya çalışırken, gelişmekte olan ülkelerin yıldızı parlamaya devam ediyor. ‘Gelecek vaat eden 11 ülke (Next 11) listesinde Türkiye de yer alıyor. Düşük değerli dolar ve Avrupa’nın ağır borç yükü yabancı yatırımcıları gelişmekte olan piyasalara yönlendiren unsurlar, ancak bu ülkelerin kendi iç dinamikleri de yatırımcıları cezbediyor. Amerikan Caravel Yatırım Fonları’nın Türkiye ve Asya’dan Sorumlu Portföy Yöneticisi Çağlar Somek’e göre gelişmekte olan ülkeleri yabancı yatırımcılar açısından cazip kılan üç temel unsur; yüksek büyüme hızı, sağlam bankacılık sistemi ve genç nüfusun yüksek olması. Çağlar Somek, bu ülkelerin G7’lere göre iki kat olan büyüme hızlarının devam edeceği görüşünde.
Haberin Devamı ↓
Ayrıca gelişmekte olan ülke bankalarının ‘toksik-zehirli varlıklar’ olarak adlandırılan ev kredilerine dayalı tahvil yatırımları olmaması yabancı yatırımcıları rahatlatan bir diğer unsur. Çağlar Somek, ”Bu ülkelerde demografik olarak genç nüfus yüksek olduğundan tüketime yönelik sektörler de büyümeye devam edecek,” diyerek yabancı yatırımcıların neden gelişmekte olan ülkelere yöneldiğini özetliyor.
Çağlar Somek’e göre Türkiye’de ise üç temel unsur yatırımcıların ilgisini çekiyor. Bunlar ülke ekonomisinin son 10 yılda çok daha istikrarlı hale gelmesi, bankacılık sektörünün yüksek sermaye yeterliliğiyle bölgenin en iyileri arasında olması ve uzun vadede az risk taşıması. Somek, “Risk ayarlı getiri özelliklerine baktığınızda Türkiye uzun vadede yatırımcılar için çok cazip bir ülke. Ancak kontrolsüz büyüme görülürse, bu durumda uzun vadede elbette bir risk oluşur,” diyor.
‘Kontrolsüz büyüme riskli’
Çağlar Somek de birçok diğer uzman gibi kısa vadede cari açıkların Türkiye için bir risk oluşturabileceğine dikkati çekiyor: “Büyümeye bağlı olarak hammadde ithalatının artması ve AB’deki daralma nedeniyle ihracatın azalabileceği ihtimali cari açıkların yükselmesine neden olabilir bu da kısa vadede Türkiye açısından risk oluşturur,” diyor Çağlar Somek.
Büyük miktarda döviz rezervine sahip olan Çin’in geçtiğimiz aylarda Türkiye’den tahvil alımı yapacağını açıklaması da Çağlar Somek’e göre yabancı yatırımcıların Türkiye’ye duyduğu güvenin bir işareti.
Çin’in tahvil alımları ekonomik dengeleri değiştiriyor mu?
Çin yıllarca, Amerika’dan da tahvil alımında bulunmuş, bu şekilde Amerikalı tüketicinin harcamalarına kaynak yaratmıştı. Ancak son yıllarda bazı çevrelerde Çin’in elinde tuttuğu yüklü miktardaki Amerikan tahvillerini Washington’a karşı siyasi bir koz olarak kullanmaya başladığı yolunda kaygılar dile getiriliyor. Çin’in Amerikan tahvillerini hızla elden çıkararak bu ülkeyi ekonomik açıdan zor duruma sokabileceği de bu çevrelerin kaygıları arasında. Amerikalı yetkililer, kendi ekonomilerindeki olumsuzlukların en büyük ihracatçı konumundaki Çin’i de etkileyeceğini söyleyerek bu ihtimallerin gerçekçi olmadığını kaydediyor. Peki böyle bir gelişme Türkiye için de sözkonusu olabilir mi? Çin Türkiye’den aldığı tahvilleri ekonomik ve siyasi bir koz olarak kullanabilir mi?
Caravel Yatırım Fonları’nın Türkiye ve Asya’dan Sorumlu Portföy Yöneticisi Çağlar Somek bunu pek olası görmüyor: ”Türkiye, Amerika ve Avrupa’ya oranla devlet borçlarının çok daha düşük olduğu bir ülke, kamu borçlarının milli hasılaya oranı %50’nin altında” diyen Çağlar Somek bu oran yükselmediği ve devlet, bilançosunu doğru yönettiği sürece böyle bir risk olmayacağını söylüyor.