Türkiye Merkez Bankası politika faiz oranını yükseltme kararı aldı. Bu adım dolardaki yükselişin engellenmesi için yeterli mi? VOA Türkçe’ye konuşan ekonomi uzmanı Steve Hanke, Merkez Bankası’nın bu adımının Türk Lirası’nı ancak geçici olarak rahatlatabileceğini söyledi. Türkiye’nin dış borcuna dikkat çeken Hanke, “Elde bu borçları ödeyecek yeterli kaynak yok” dedi.
Türkiye Merkez Bankası, ABD Doları/TL kuru her hafta yeni bir rekor kırarken, 2018 yılından bu yana ilk kez politika faiz oranını yükseltti. Türk Lirası’nın Amerikan Doları karşısında 2020 yılı başından bu yana uğradığı değer kaybının yüzde 28’i geçmesinin ardından, Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu toplantısında alınan kararla, “politika faizi” olarak bilinen repo ihale faizini 8,25’ten 10,25’e çıkardı.
Merkez Bankası’nın faiz kararını VOA Türkçe’ye değerlendiren Johns Hopkins Üniversitesi Uygulamalı Ekonomi Bölümü’nden Profesör Steve Hanke, bunun doğru bir adım olduğunu, Türk Lirası’nı geçici olarak rahatlatabileceğini; ancak enflasyonun düşürülmesi ve Türk Lirası’ndaki değer kaybının durdurulması için faiz oranlarının daha da yükseltilmesi gerekeceğini söyledi.
“Türk Lirası’ndaki değer kaybı devam edecektir”
Merkez Bankası’nın kararına çoğu analistin aksine şaşırmadığını belirten Steve Hanke, enflasyon-faiz oranı ilişkisine değinerek Türkiye’de enflasyonun açıklanan resmi rakamlardan çok daha yüksek olduğunu belirtti.
“Merkez Bankası’nın faiz kararına çoğu uzmanın aksine ben şaşırmadım. Bunun sebebi de enflasyon ve Türk Lirası’nın her geçen gün gittikçe değer kaybediyor olması. Türkiye’nin açıkladığı resmi Ağustos ayı enflasyon oranı yüzde 11,7; ancak benim baz aldığım yüksek frekanslı verilere göre, asıl enflasyon oranı yüzde 36,87. Resmi olarak açıklanan rakamın üç katı. Bu, bize Türkiye’nin para politikasının artık çok geride kaldığını gösteriyor” şeklinde konuştu.
Steve Hanke, “Merkez Bankası’nın aldığı karar Türk Lirası’nı geçici olarak dengede tutabilir. Ancak Türk Lirası’ndaki değer kaybı devam edecektir. Bunun önlenmesi için, Merkez Bankası’nın faiz oranını daha da yükseltmesi gerekir. Eğer Merkez Bankası enflasyonun düşürülmesi ve Türk Lirası’nın dengede tutulması konusunda ciddiyse, faiz oranlarında daha fazla artış görülecektir” dedi.
Faiz kararının Merkez Bankası’nın bağımsızlığı konusunda bir şeylerin göstergesi olup olmadığı konusundaki soruyu da cevaplayan Steve Hanke, “Ben Türkiye’de bir şeylerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bağımsız olabileceğini düşünmüyorum. Merkez Bankası’nın Cumhurbaşkanı yeşil ışık yakmadan, tek taraflı ve bağımsız olarak böyle bir şey yapabileceğini sanmıyorum” ifadelerini kullandı.
“Türkiye köşeye sıkışmış durumda, borçları ödeyecek kaynağı yok”
Uluslararası yatırımcının aklındaki sorulardan biri de Türk Lirası’ndaki değer kaybının devam etmesi halinde, hükümetin sermaye kontroluna yönelik adım atıp atmayacağı. Hükümetin ne yapacağını kestirmenin zor olduğunu belirten Steve Hanke, Türkiye’nin önümüzdeki birkaç ay içinde ödemesi gereken dış borcunun olduğuna da dikkat çekti.
“Türkiye’nin şu anda yabancı rezerv kasası neredeyse bomboş. Önümüzdeki birkaç aylık dönemde ödemesi gereken çok fazla borcu var. Cari açık da çok yüksek. Bunun sebeplerinden biri turizm gelirlerinin düşmüş olması. Cari açık Gayrisafi Yurtiçi Hasıla'nın yüzde 4’ü. Bu çok yüksek bir oran” dedi.
“Türkiye ikilemle karşı karşıya”
Hanke, “Türkiye köşeye sıkışmış durumda. Borçları ödeyecek yeterli kaynağı yok. O nedenle tek yapılabilecek şey dış borcu daha yüksek faizle geri ödemek. Türk hükümeti de bunu yapmak ister mi emin değilim. Böyle bir şey yaparsa da, resesyon tehlikesi var. Türkiye tam bir ikilemle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulundu.
ABD’den ilaç firmaları borcu hatırlatması ve Huawei uyarısı
ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Satterfield, Türkiye’nin Amerikan ilaç firmalarına borcunu ödememesi halinde, bu şirketlerin Türkiye piyasasından çıkma seçeneğini değerlendireceğini söylemişti.
Geçtiğimiz Salı günü internet üzerinden ABD-Türkiye İş Konseyi tarafından düzenlenen ve Türkiye’yi temsilen Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın katıldığı konferansta konuşan ABD Büyükelçisi, Türkiye’deki devlet hastanelerinin ABD’deki ilaç firmalarına borcunun bir yıl öncesine kıyasla 230 milyon dolardan 2,3 milyar dolara yükseldiğini, ABD Ticaret Bakanı Wilbur Ross’un bu konuyu geçen yıl Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ile yaptığı görüşmede gündeme getirdiğini belirtti.
Büyükelçi Satterfield, geçen yılki görüşmelerde bu ödemelerin derhal yapılması için gerekli adımların atılacağının söylendiğini ancak bir yıl sonra Amerikan ilaç firmalarından borç miktarında önemli ölçüde indirim yapılmasının istendiğini söyleyen Satterfield, ödemelerin yapılmaması ya da düşük miktarda ödeme yapılmasının sonuçları olacağını söyleyerek, “Şirketler Türkiye piyasasından çıkmayı değerlendirecektir. Bu Türkiye’nin çıkarlarına hizmet eden bir yönelim değil” dedi.
ABD’li Büyükelçi’nin bu açıklamaları öncesinde ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da, Çin teknoloji devi Huawei’in Türkiye’de gittikçe artan nüfuzu konusunda uyarıda bulunmuş, Pompeo Huawei’in artan faaliyetlerinin Türkiye ile askeri işbirliğini de etkileyebileceğini belirtmişti.
Her iki açıklamayı da VOA Türkçe’ye değerlendiren Steve Hanke, “Türkiye’deki devlet hastanelerinin yabancı ilaç ve materyal tedarikçilerine yaklaşık 2,3 milyar dolar borcu var. Bu borcu ödemezlerse yabancı yatırımcı kaçacaktır. Türkiye’nin bu borç yükümlülüğünü yerine getirmemesi büyük soruna yol açacaktır. Ne yazık ki tartışmanın finansal alandan siyasi alana kayılması olumsuz bir durum. Dışişleri Bakanı Pompeo’nun Huawei konusundaki uyarısına gelince. Çin Türkiye’de büyük miktarda yatırım yapıyor. Türkiye üzerinde önemli bir etkiye sahip. Türkiye mali açıdan zayıf bir durumda. Zayıf bir durumdaysanız, dışarıdan biri gelip size ne yapacağınızı söyler. Türkiye’de de Çin’in borusu ötüyor. Pompeo Çin konusunda şahin bir isim. ABD’nin müttefiklerinin Çin’in etkisi altında olmasını istemiyor. Bütün mesele bu” şeklinde konuştu.
Seçimleri Biden kazanırsa yaptırım mı gelecek?
ABD’de 3 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimlerini Demokrat Parti’nin adayı Joe Biden’ın kazanması halinde, Türk-Amerikan ilişkilerinin akıbetinin ne olacağı Türkiye’de kamuoyunun tartıştığı konulardan biri.
Trump yönetimi bugüne kadar Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alması sebebiyle Amerika’nın Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulamış değil.
Peki, seçimi Joe Biden’ın kazanması halinde Türkiye’ye yaptırım olasılığı artar mı? Böyle bir durumda Corona virüsü salgını ve yapısal sorunlar yüzünden açmazda olan Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisi ne olur?
Böyle bir senaryoyu VOA Türkçe’ye değerlendiren Steve Hanke, yaptırım politikasına genel olarak karşı olduğunu, ABD’nin birçok ülkeye uyguladığı yaptırımın ters tepki yaptığı görüşünü dile getirdi.
Hanke, “Diyelim Joe Biden seçimleri kazandı ve Türkiye’ye yaptırım uyguladı. Yaptırımlar ters tepecektir. Türkler tek bir bayrak etrafında toplanır ve Amerikan karşıtlığı artar. Yaptırım sevmediğiniz biriyle savaşmanın kolay yolu ama olumlu sonuç getirmiyor. İran’a bakın. Uygulanmayan yaptırım kalmadı, ama hala mollalar iktidarda. Kuzey Kore’ye, Küba’ya, Rusya’ya bakın” şeklinde değerlendirdi.