2006 yılında Irak’tan sonra en çok dikkat çeken ülke İran oldu.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 23 Aralık günü İran’a yaptırım uygulanmasını öngören karar tasarısını oybirliğiyle kabul etti.
Güvenlik Konseyi kararı uyarınca, İran’ın nükleer teknoloji ve füze ticareti yapması yasaklanıyor. Karar uyarınca, ayrıca, İran’ın nükleer veya füze programlarıyla ilişkisi olduğu saptanan şirketlerin ve kişilerin malvarlıkları donduruluyor.
İran Dışişleri Bakanlığı, BM kararının "yasadışı" olduğunu ve nükleer programlarına devam edeceklerini açıkladı. Sivil amaçlı olduğunu savunduğu nükleer programına ısrarla devam eden İran’ın, atom bombası yapmaya çalıştığı iddia ediliyor.
Amerika’nın Sesi muhabirlerinden Gary Thomas, bu ülkenin son bir yılını değerlendirdi:
İranlı yetkililer, Natanz’daki nükleer tesisin Birleşmiş Milletler tarafından yerleştirilen kilitlerini Ocak ayında söktü. Üç ay sonra da Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad, İran’ın az miktarda uranyum zenginleştirdiğini açıkladı.
Avrupa Birliği ülkeleri, İran’ın uranyum zenginleştirme programından vazgeçmesi karşılığında bir teşvik paketi hazırladı. Başkan Bush da, Amerika’nın yıllardır bağlı kaldığı politikayı bir kenara iterek, İran’ın nükleer programından vazgeçmesi durumunda, Avrupa Birliği temsilcileriyle birlikte, bu ülkeyle doğrudan görüşmelere katılabileceklerini söyledi.
"İran’ın hür dünyanın istediği yönde karar alacağını umuyorum. Bir nükleer silah programına gerek yok. İran halkının tecrit edilmesi gerekmiyor. Bu inatçılığı sürdürmenin gereği yok. Bu durum çıkarınıza hizmet etmiyor."
Ancak Tahran teşvik paketini ve Amerika’nın önerisini reddetti. Nükleer programının barışçı amaçlı olduğunu savunan İran, silah üretmeye çalıştığı yönündeki suçlamaları kabul etmedi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 31 Temmuz günü İran’dan, 30 gün içinde uranyum zenginleştirme programını askıya almasını istedi. Ancak İran bu çağrıya uymayı da reddetti. Amerika Eski Savunma Bakanı William Cohen, İran’ın tavrını, Güvenlik Konseyi kararlarının cezai yaptırım öngörmemesine bağladı:
"Alınan kararların bağlayıcı gücü olmazsa, bu durumda karara uymama olasılığı da artar. İran’ın nükleer silah edinmesine karşı çıkan karara imza atan Rusya ve Çin’in de, kararı uygulama yönünde tavır koyması son derece önemliydi. Bu durum Amerika’nın eline koz verecekti."
Amerika son bir yıl boyunca, Güvenlik Konseyi’nin İran aleyhinde sert yaptırımlar içeren karar tasarısı çıkarması için uğraştı. Ancak İran’la önemli ticari bağları olan Rusya ve Çin, Amerika’ya destek vermedi.
Bazı uzmanlar, İran’ın nükleer programını tamamen imha etmek için, bu ülkeye askeri operasyon düzenlenmesi gerektiğini savundu. Ancak Amerika Dışişleri Bakanlığı eski istihbarat uzmanlarından Wayne White, askeri operasyonun, İran’ın nükleer silah üretmesinden daha kötü sonuçlara yolaçacağını düşünüyor. White, İran’ın nükleer silah yapsa bile bunu, özellikle İsrail’e karşı kullanmaya cesaret edemeyeceğini savunuyor. Uzman, yıne de İran’ın nükleer silah edinmesinin, Suudi Arabistan başta olmak üzere, bölgede silahlanma yarışını hızlandıracağı görüşünde:
"Suudi Arabistan da İran örneğini izleyip nükleer silah sahibi olmak isteyebilir. Elbette daha nükleer programı bile olmayan bir ülkenin nasıl nükleer silah sahibi olacağı sorgulanabilir. Ama bombayı, Pakistan’dan alabilirler. Suudiler, caydırma amaçlı olmasa da, İran’dan korktukları için nükleer bomba edinebilir."
İran’ın sert açıklamalarının, muhafazakar Devlet Başkanı Ahmedinejad’dan kaynaklandığını düşünen uzmanlar da var. 2005 yılında cumhurbaşkanı seçilen Ahmedinejad, İsrail’in haritadan silinmesini önerip İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Yahudi soykırımını sorgulayarak, uluslararası toplumun sert tepkisini çekti. Geçtiğimiz günlerde de Tahran’da Yahudi soykırımının sorgulandığı bir konferans düzenlendi. Konferans birçok ülke tarafından kınandı.