Erişilebilirlik

'ABD ve İran Arasındaki Görüşmelerde Koz Olarak Kullanıldım'


'ABD ve İran Arasındaki Görüşmelerde Koz Olarak Kullanıldım'
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:06:07 0:00

Jason Rezaian, İran asıllı bir Amerikalı gazeteci. Annesi Amerikalı, babası İranlı. Kendisi 1976 Amerika doğumlu. Yaşadıklarına rağmen İran’a duyduğu sevgi eksilmemiş.

Rezaian 2014 yılında, Washington Post gazetesinin Tahran temsilcisiyken İranlı yetkililerce casusluk suçlamasıyla tutuklandı ve yargılandı. Meşhur Evin Cezaevi’nde iki aya yakın bir süre tecritte tutulan Rezaian, bir buçuk yılı aşkın tutukluluğun sonunda 2016 yılında serbest bırakılarak Amerika’ya gönderildi.

Cezaevi ve yargı sürecindeki deneyimlerini “Prisoner – Tutsak” adlı yeni kitabında toplayan Jason Rezaian, bir süre önce Amerika’nın Sesi’ne konuk oldu.

İran’a ilk ziyaretini 2001 yılında 25 yaşındayken yapan Jason Rezaian, ilerleyen yıllarda ‘çok derin bir şekilde seviyorum’ dediği bu ülkeye yerleşerek Washington Post gazetesinin Tahran temsilciliğini yaptı.

Kendisi gibi gazeteci olan İranlı eşi Yegane Salihi’yle birlikte 2014 yılında Tahran’daki evlerine yapılan baskında tutuklanan gazeteci, CIA ajanı olmakla suçlandı.

Amerika’nın Sesi’nden Greta Van Susteren’in programına katılan Jason Rezaian kendisine karşı yürütülen soruşturmanın siyasi amaçlı olduğunu söylüyor:

“Asla! Hiçbir ABD devlet kurumu için çalışmadım. İranlı yetkililerin bu iddialarıyla ilgili gösterdikleri kanıt o kadar zayıftı ki. Ama bunun üzerinden bana karşı hem mahkemede hem de halkın nezdinde büyük bir dava yürüttüler. Oysa ki ben, Amerika’yla İran arasındaki müzakerelerde koz olarak kullanılmak için tutuklandığımı düşünüyorum.”

Nükleer programından dolayı ağır uluslararası yaptırımlara hedef olan İran, 2014 yılında Amerika ve dünyanın diğer büyük güçleriyle müzakere masasına oturdu. O dönem İran’a yaptırımların kaldırılması ve ülkenin uluslararası finans piyasasına geri kazanılması söz konusuydu. Ancak Rezaian’a göre, Tahran’ın katı rejimi içinde bu anlaşmanın olmasını istemeyenler de vardı ve İran’ın uluslararası tecridinin sürmesi işlerine geliyordu:

“Sanırım hepsinin etkisi oldu. Hem Amerika hem de İran vatandaşıydım. Çünkü İranlı bir vatandaşın çocuğuysanız ve İran’daysanız, otomatik olarak İran vatandaşı sayılıyorsunuz. Bunu reddetmeniz mümkün değil. Bu da İran’daki yasalara ve kurallara uymanız gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca vatandaşı olduğunuz diğer ülkenin diplomatik yardımını da alamıyorsunuz. Özellikle de Amerikalıysanız. 1980 yılında İran’daki Amerikan büyükelçiliğinde yaşanan rehine krizinden bu yana iki ülke arasında diplomatik ilişki yok. Bu durumda İsviçre devleti İran’daki Amerikalıların korunmasında devreye giriyor. İsviçreli yetkililer bana yardım edebilmek için cesurca mücadele verdi ama buna müsaade çıkmadı. Çünkü İranlı yetkililer ‘Bu kişi İran vatandaşı ve bu bizim kendi ulusal güvenlik sorunumuz. Siz uzak durun!’ dediler. Tabii aynı zamanda Washington Post’ta çalışıyor olmam da etkendi. Kamuoyunun gözleri önünde bu kadar üst düzey bir görevde olan tek ABD vatandaşıydım diyebiliriz. ‘Onu önce mahkemede bir İranlı olarak yargılayabiliriz, sonra da Amerika’yla olan meselede yem olarak kullanabiliriz’ diye düşündüler sanırım. Ama kitabımda da bahsettiğim gibi sonuç itibariyle ifademi alan yetkili bana ‘yanlış bir şey yapmadığını biliyorduk zaten’ dedi.”

Rezaian’ın tutuklanmasında gerekçe olarak gösterilen bir başka iddiaysa, gazetecinin avokado meyvesiyle ilgili internet üzerinden bir bağış toplama girişiminin İranlı yetkililer tarafından gizli bir proje sanılması:

“Evet, kötü amaçlı şifreli bir mesaj sandılar. Çünkü ne olduğunu bilmiyorlardı. Beni aylarca bununla ilgili sorguya çektiler. Eminim bu röportajı Tahran’da izleyecekler ve izlerken de kendi kendilerine ‘Bu işin içinden sıyrıldı. Avokado projesini ortaya çıkaramadık’ diye düşünecekler. Aslında İran’ın neden ve nasıl dünyanın geri kalanından kopuk olduğunu açıklamaya çalışırken kullandığım esprili bir yaklaşımdı. İran’da neden hiç avokado olmadığını anlamaya çalışıyordum. İstediğiniz her şeyi yetiştirebileceğiniz bir ülke ama her nedense herkesin ekmeğinin üzerine sürmeyi ya da cipsle birlikte yemeyi çok sevdiği bu meyve İran’da yok! Bunun nedeni yaptırımlar mı? Ya da bir tür İslami yasağa mı dayalı? Yoksa başka bir sorun mu var? Yani bu tür sorularla yaklaştığım bir projeydi.”

Rezaian’ın eşi Yegane Salihi 70 günün üzerinde tecritte tutulduktan sonra aynı yıl içinde serbest bırakıldı. Rezaian’ın 544 günlük hapsinin 49 günü de tecritte geçmiş:

“İlk haftalarda ne düşüneceğimi bilemedim. Kafam karışıktı ve korkuyordum ama yine de bir şekilde biteceğini düşünüyordum. Sonra tecrit gittikçe uzadı ve umutsuzluğa kapılmaya başladım. Ve bana gelip ‘idamın eşiğindesin, birkaç saat sonra kelleni uçuracağız’ diyorlardı.Korkunçtu! Ama sonra ertesi günü yine yanıma gelip bu sefer de, ‘hayır, hayır, yarın seni serbest bırakıyoruz’ diyorlardı. Tecrit her yerde yasaklanmalı! Tecrit insanın aklını yitirmesini sağlamak için tasarlanan bir yöntem. Ve birçok kez de oldukça etkili! 20 günün sonunda bazı etkileri kalıcı hasar bırakıyor; bu bilimsel olarak da kanıtlanmış bir şey. Ve ben 49 gün tecritte kaldım.”

Aylar süren stresli yargılanma ve tutukluluk sürecinin ardından Tahran’da geçirdiği son 24 saatin bu süreç içindeki en endişe verici günlerden biri olduğunu söyleyen Rezaian, tüm yaşadıklarına rağmen İran’ı hala çok sevdiğinin de altını çiziyor:

“Şunu söyleyebilirim. İran’la Amerika ve diğer ülkeler arasında yapılan ve İran’ın nükleer programını sonlandırılıp yaptırımların kaldırılmasını öngören anlaşmanın ardından benim ve diğer bazı tutukluların serbest bırakılması bekleniyordu. Anlaşmanın 16 Ocak 2016’da yürürlüğe girmesine karar verilmişti. Ancak uçağım 17 Ocak günü öğleden sonra saat 4’e kadar Tahran’dan ayrılmadı. Bu süreci kitabımda da son 30 sayfada anlatıyorum. O son 24 saat içinde yaşadığım stresi bir daha asla yaşamak istemem! 544 gün içerisinde, o son gün en zor geçen günlerden biriydi. İran’ı çok derin bir şekilde seviyorum. İnsanlarını, kültürünü, yemeğini... ailemi, İranlı eşimi... Ama ülkedeki yetkililerle ilişkim, bana yaptıklarından dolayı oldukça çetrefilli. Aslında sınırlamaların olduğu otoriter sistemde bir gazeteci olarak çalışırken de hiçbir zaman kolay bir ilişkim olmamıştı İranlı yetkililerle."

XS
SM
MD
LG