Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, gazeteci Can Dündar ve Erdem Gül hakkında AYM’nin verdiği tahliye kararına saygı duymadığı yolundaki açıklamasının ve karara direnmesi için yerel mahkemeye direnme önerisinde bulunmasının yankıları sürüyor.
Hukukçu bir geçmişe sahip olan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise, Erdoğan’ın tepkisinde haklı olduğu yönünde açıklamalarda bulundu. Bozdağ, TBMM’de gazetecilere yaptığı açıklamada, AYM’nin kararı için “anayasa ve yasa ihlali olduğu açık olan bir karar” yorumuyla dikkat çekti. Erdoğan’ın herkes gibi eleştirme hakkına sahip olduğunu savunan Bozdağ, AYM’yi suçlayarak şunları söyledi: “Sayın Kılıçdaroğlu'nun Anayasa Mahkemesi kararlarını eleştirmesi nasıl demokratik bir hak ise, Sayın Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi'nin kararlarını eleştirmesi o kadar doğrudur, o kadar demokratik bir haktır. Yargı ile ilgili, yargı görevini yapanlarla ilgili, yargı kararlarıyla ilgili Sayın Kılıçdaroğlu'nun söyledikleri kayıtlarda; her gün söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı, anayasa ve yasa ihlali olduğu açık olan bir karar hakkında anayasaya ve Türkiye’nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerine göre hareket etmesi gereken Mahkeme’nin, anayasa ihlali yaptığına inandığını ve o nedenle böyle bir açıklama yaptığını zaten ifade ediyor. Herkes gibi Sayın Cumhurbaşkanı’nın da söylemesi kadar doğal bir şey olamaz.”
Bozdağ’a, “Devletin kurumlarının anayasaya göre uyumlu hareket etmesini sağlamakla görevli” Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi kararına uymayacağını açıklamasını anayasa açısından nasıl değerlendirdiği de soruldu. Bozdağ, “Bu zaten Sayın Cumhurbaşkanı’na uygulanacak bir karar mı? Bu karar bireysel bir karar, sadece başvuranları ilgilendiren bir karar. Kamuoyunda başkalarının uymakla zorunda olduğu bir karar değildir,” dedi.
Ancak AYM Başkanı Zühtü Arslan ise, Bakan Bozdağ ile aynı görüşte değil. Arslan’a göre, anayasal olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararları herkes açısından bağlayıcı niteliğe sahip.
Bu arada Bakan Bozdağ, bireysel başvurunu hakkını kaldırma ya da sınırlama amaçlı yeni bir yasal düzenleme yapılıp-yapılmayacağı yönündeki soruyu ise yanıtsız bıraktı. Bozdağ’ın açıklamasını yaptığı dakikalarda ise, AYM Başkanı Arslan, “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel Başvuru Sisteminin Desteklenmesi Konferansı”nda konuşuyordu.
Avrupa Birliği ile AB Konseyi’nin birlikte düzenlediği konferans tarihi aylar önceden belirlenmiş olmasına karşın Erdoğan’ın bireysel başvuruyla ortaya çıkmış bir kararı eleştirdiği döneme denk gelmesi Türkiye’de “manidar” olarak yorumlandı.
“Aldığımız kararlar herkesi ve her kurumu bağlar”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, konferansı açış konuşmasında, Türkiye’de bireysel başvurunun kabul edilmesini çok önemli bir adım olarak gördüğünü vurgulayarak söze başladı. Yasal düzenleme hayata geçtiğinden bugüne 56 bin 194 başvuru geldiğini bildiren Arslan, “Bugün itibariyle bin 42 hak ihlali kararı verilmiştir. Bireysel başvuru Anayasa Mahkemesi'nde paradigma ekseninde değişime neden olmuştur. 3,5 yıldır verdiğimiz kararları kabaca analiz edenler bu değişimi nasıl gerçekleştiğini kolayca görebileceklerdir,” dedi.
Bireysel başvuru hakkıyla Türkiye’nin sorunlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınmadan içeride çözmeyi hedeflemesinden kaynaklandığının altını çizen Arslan, “Bireysel başvuruda Anayasa Mahkemesi hak ihlalinin olup-olmadığını tespit ediyor. Biz ihlal tespit ettiğimizde nasıl düzeltileceğini belirtiyoruz. Temyiz merci olarak görev yapmıyoruz. Bireysel başvuru alan diğer tüm mahkemeler gibi önceliklendirme politikamız var. Türkiye'de bireysel başvuruyu etkili kılan özelliği, geciktirilmeden yerine getirilmesidir. Bireysel başvuruyu kabul etmiş bir ülkenin Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar geciktirilmeden yerine getirilmiyorsa bu bireysel başvurunun etkinliğini olumsuz etkileyen bir unsurdur,” hatırlatması yaptı.
Anayasa'nın 153. maddesinde açıkça “yasama, yürütme, yargı organlarını gerçek ve tüzel kişileri bağlar” denildiğini de anımsatan Arslan, her ne kadar güncel tartışmalara yönelik değil ilkesel sözler sarf edeceğini söylese de şu sözleri aynı zamanda Cumhurbaşkanı’na da mesaj olarak yorumlandı: “Türkiye'de tartışılan her siyasi mesele er ya da geç yargısal mesele haline dönmekte ve Anayasa Mahkemesi'ne gelmektedir. Yargıçlar kutsal varlıklar değildir. Mahkeme kararları eleştirilebilir ve eleştirilmelidir de. Biz de bu nedenle her türlü eleştiriye saygı duyuyoruz ancak eleştirinin ötesinde mahkememizi talimatla karar veriyormuş gibi gösteren haber ve yorumları tamamen kınıyor ve reddediyorum. Bugün alkışlayanlar yarın lanetleyebiliyor. Bazen aynı kişiler verilen kararların bir kısmını alkışlıyor, bazı kararlar için skandal diyebiliyor. Ankara'da varlığımızı hatırlayanlar verdiğimiz kararlara göre hatırlıyor. Biz hep buradaydık, burada olmaya devam edeceğiz. Kınayanın kınaması da, övenin övgüsü de Anayasa Mahkemesi'ni etkilemez. Biz işimizi yapıyoruz. Bağımsız ve tarafsız bir yargı organı olarak kimsenin yanında ya da karşısında değiliz. Bizim şiarımız herkes için hukuk ve adalettir. Bireysel başvuru anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasında önemli bir işlev üstlenmektedir. Bireysel başvuru kuruluna hepimizin sahip çıkması gerekir. Bireysel başvurunun başarısına katkı yapan herkese şükranlarımı sunuyorum.”
AYM, Ergenekon ve Balyoz’da benzer kararlar vermişti
Bu arada AYM, Ergenekon ve Balyoz davaları kapsamında tutuklu emekli veya muvazzaf askerlerle yine gazeteciler ve tutuklu vekiller açısından da bireysel başvuru kapsamında benzeri kararlara imza atmıştı. TBMM’nin 24. Dönemi’nde tutuklu milletvekilleri Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ile Engin Alan, AYM kararlarıyla serbest kalabilmişti. Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da AYM’ye bireysel başvurusuyla serbest bırakılmıştı.
AYM’nin bireysel başvuru kapsamında verdiği benzeri kararlara karşın Erdoğan’ın “casusluk” ile suçlandıkları gerekçesiyle Dündar ve Gül’ün tutukluluğunun devamını beklediğini belirttiği gözlendi. Geçmişte serbest bırakılmış isimleri ise “darbe” suçlamasıyla tutukluydu.
AYM’nin geçmişteki tüm kararları benzer şekilde yerel mahkemelerce tahliye kararlarına yol açmasına karşın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bugün Dündar ve Gül’ün serbest kalışına karşı çıkması da dikkat çekti.
Bakan Bozdağ, ayrıca Twitter’dan da yaptığı açıklamada, AYM’nin ilk derece mahkemeye müdahale ettiğini savundu. Bozdağ, paylaştığı mesajında, “İlk derece mahkemesinde daha iddianamenin okunmadan, savunma dinlenmeden, deliller değerlendirilmeden ve …sanıkların mahkumiyetine beraatine karar verilmeden Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararı vermesi Anayasa ihlalidir. Yargılama sürerken Anayasa Mahkemesi'nin, işin esasına girerek hak ihlali kararı vermesi, ayrıca açık bir yetki ve görev gaspıdır. Yargıya güven yargının prestiji, eleştiri veya alkışlara göre değil; ancak usulde, esasta doğru kararlarla tesis edilebilir,” dedi.
Bozdağ AYM’yi yetki gaspıyla da suçladı
Anayasa Mahkemesi’nin görev ve yetkilerini kendi bakış açısıyla yeniden yorumlayan Bozdağ, anayasa maddeleri bilgilerini de gerekçe göstererek, açıklamasını şöyle tamamladı:
“Anayasaya göre; Bireysel başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal…başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Bu anayasa ve yasa hükümlerine göre bireysel başvurularda: İdari ve yargısal başvuru yolları tüketilmemiş konuda Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruları kabul edemez, inceleyemez ve karara bağlayamaz. Yargılama sürerken yapılan bireysel başvuruları Anayasa Mahkemesi, ön incelemede kabul edilmezlik kararı verip usulden reddetmesi gerekir. Kabul kararıyla bireysel başvuruyu esastan ele alsa bile Anayasa Mahkemesi, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapamaz. Aksi; yetki ve görev gaspı olur. Yargılama sürerken Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruyu incelemesi/ihlal kararı vermesi, ilk derece/temyiz mahkemelerine güveni azaltır. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin verdiği "iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz. Anayasa Mahkemesi önceden verdiği bazı kararları gibi son hak ihlali kararı da anayasanın/yasanın bu hükümlerini açık ihlaldir. Çünkü: Kanun yolu tüketilmeden, hatta iddianame okunmadan ve yargılama başlamadan bireysel başvuruyu incelemiş ve ihlal kararı vermiştir. Başvuruyu karara bağlarken ilk derece mahkemesi gibi hareket etmiş ve ilk derece mahkemesinin gözetmesi gereken hususları gözetmiştir. Kanun yolları tüketildikten sonra önüne gelmesi muhtemel bir başvuru hakkında ihsası reyde bulunmuştur. İptal kararını, gerekçesi yazılmadan açıklamıştır. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği son hak ihlali kararı, daha yargılamaya başlamamış mahkemeye ve yargı görevi yapanlara baskıdır/müdahaledir. İlk derece mahkemesinde daha iddianamenin okunmadan, savunma dinlenmeden, deliller değerlendirilmeden ve …sanıkların mahkumiyetine beraatine karar verilmeden Anayasa Mahkemesi'nin hak ihlali kararı vermesi Anayasa ihlalidir. Yargılama sürerken Anayasa Mahkemesi'nin, işin esasına girerek hak ihlali kararı vermesi, ayrıca açık bir yetki ve görev gaspıdır. Yargıya güven/yargının prestiji, eleştiri veya alkışlara göre değil; ancak usulde/esasta doğru kararlarla tesis edilebilir.”