Birleşmiş Milletler İşkence Özel Raportörü Nils Melzer, darbe girişimi sonrasında Türkiye’deki tabloda acilen 30 güne uzatılmış gözaltı süresini 48 saate indirmek gerektiğini belirtti ve savunma hakkı açısından yanlış uygulamalara dikkat çekti. Melzer, “Gözaltı süresini yargı denetimi olmadan 30 güne çıkaran ve 5 güne kadar avukatı ile görüşmesine izin vermeyen Kanun Hükmünde Kararnameler endişe verici” dedi.
Birleşmiş Milletler (BM), Türkiye’nin olağanüstü hal (OHAL) sürecindeki koşullarını insan hakları boyutuyla mercek altına aldı. BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye tarafından yapılan inceleme ziyareti ardından BM İşkence Özel Raportörü Melzer de Türkiye’deydi. Tutuklu Cumhuriyet Gazetesi yazarları ve HDP’li milletvekilleriyle görüşmesine izin verilmemiş olan Kaye’in aksine Melzer, Türk Hükümeti makamlarınca kendisine tüm kurum ve kuruluşlarla görüşme ve ziyaret etme fırsatı sunulduğunu açıkladı. Dışişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’nın kendisine mekan veya zaman sınırlaması getirmediğini kaydeden Melzer, Anayasa Mahkemesi hakimleri, Diyarbakır’da cumhuriyet savcıları ve İstanbul Adli Tıp Kurumu yetkilileri ve mahkumlarla görüşmeler yaptığını açıkladı.
BM Antlaşması uyarınca Türkiye’nin işkenceyi önleme sorumluluğunu anımsatan Melzer, “sistematik” olarak kötü muamele veya işkence şu anda söz konusu olmasa dahi endişeler bulunduğunu vurguladı. Savunma hakkı açısından yaşanan sıkıntılar bulunduğunu kaydeden Melzer, sivil toplum örgütleri, avukatlar ve doktorlar tarafından Hükümet’i eleştirmekten çekince duyulduğunu ifade etti.
Türk Hükümeti yetkililerince “işkenceye sıfır tolerans” ilkesine bağlı oldukları yönünde güvence verildiğini söyleyen Melzer, BM açısından işkence ve kötü muamele yasaklarını askıya almak gibi bir yaklaşım olamayacağını dile getirdi. Türkiye’nin mevzuat açısından ve Anayasa Mahkemesi (AYM) güvencesi bakımından prensipte yeterli koruma getirdiğini kaydeden Melzer, ancak OHAL çerçevesindeki uygulamalarda sıkıntı bulunduğuna işaret etti.“İşkence ve kötü muamele yasaklarının mutlak ve askıya alınamaz olduğunu vurguluyoruz. Birebir mahkumlar, avukatlar ve sivil toplum örgütleriyle görüşmelerde mevcut hukuki ve prosedürlerdeki güvenceler ile uygulamaları arasında ciddi farklar olduğunu öne süren iddialar tarafıma iletildi” ifadelerini kullandı.
İlk saatlerdeki kötü muameleme
Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında ilk günlerde sıkıntılar yaşandığına ilişkin bilgiler edindiğini kaydeden Melzer, hem 15 Temmuz akabindeki ilk tutuklama sürecine hem de mevcut ilk 5 gün avukat hakkından yoksun gözaltı sürecine vurgu yaptı. Melzer, “Türkiye’nin acil durumlarda kendi vatandaşlarını ve kurumlarını korumak için olağanüstü önlemler alma zaruriyeti tam olarak anlamakla birlikte tecrübelerimiz bize istismar gerçekleşme riskinin en yüksek olduğu dönemin gözaltına alındıktan sonra geçen ilk saatler ile günler olduğunu gösteriyor. İşkence ve diğer kötü muamele şekillerinin, darbe girişimi sonrası günlerde, haftalarda özellikle de yakalama sırasında polis veya jandarma nezarethanelerinde ayrıca gayri resmi gözaltı alanlarındaki gözaltı dönemlerinde yaygın olabileceği görülüyor” diye konuştu.
Adli sistemde yıldırma ve güvensizlik iklimi
Hükümet’i eleştirmekten çekince duyulması çerçevesinde bir takım kötü muamele olayları hakkında şikayetlerde bulunulmadığı bilgisi aldığını anlatan Melzer, “Adli sistemdeki yıldırma ve güvensizlik iklimi; kurbanların, avukatların, doktorların ve insan hakları gruplarının şikayette bulunma cesaretini kırıyor. Bu nedenle Türk makamlarını, tüm işkence iddialarına yönelik olarak acil, kapsamlı ve tarafsız soruşturma başlatmaya çağırıyorum” dedi.
Melzer, mevcut soruşturma sayılarıyla ihlal iddiaları arasında ciddi orantısızlık bulunduğunu da ifade etti.
Hapishane koşullarıyla ilgili mekânsal koşullar iyi olmakla birlikte kapasite yetersizliğine dikkat çeken Melzer, yüzde 125 ile yüzde 200 şeklinde kapasite üstü doluluk oranlarında hapishaneler bulunduğunu söyledi.
“Çıplak üst arama” tepkisi
BM Özel Rapörtörü Melzer, hapishanelerde yer değiştirmeler sırasında kadın tutuklulara veya mahkum ziyaretlerinde kadın aile üyelerine yönelik taciz iddiaları bilgisi edindiğini belirterek, mahkumlar ve ziyaretçiler açısından “çıplak üst arama” uygulaması yapıldığı iddialarını öğrendiğini ifade etti. Kendisine bu uygulamaları anlatanların ilgili yönetim mercilerine resmi şikayetler yapılmadığını da söyleyen Melzer, “Şikayette bulunmamışlar, gerekçesi de yakınlarına misilleme yapılabileceği korkusu ve adalete güvensizlik olarak görülüyor. Bu şikayetleri yapanlar açısından konu hakkında inceleme yapılmadığı gözlemleniyor” ifadelerini kullandı.
Melzer, darbe girişimi sonrasında geçmişe kıyasla “çıplak üst arama” muamelesinde sıklaşma olduğu bilgisinin kendisine aktarıldığını da yineledi.
OHAL’in korku ortamı
Kendisine her türlü görüşme imkanı ve zamanı sunulduğunu yineleyen Melzer, ayrıca OHAL nedeniyle Türkiye genelinde psikolojik açıdan kötü muamele ortamı bulunup bulunmadığı yönündeki soruyu da yanıtladı. Melzer, “Genel durum ilgili açıklamamda belirttiğim üzere; darbe girişiminden bugüne devam eden gelişmeler söz konusu. OHAL’in kendisi tek başına kötü muameleye açıyor diyemem. Ama varolan korku ortamı kötü muameleye meydan verebilir düşüncesindeyim” dedi.