LOS ANGELES —
Amerika’nın dört bir yanında öğrenciler, The Nature Conservancy adlı çevre koruma derneğinin programlarıyla doğayı öğreniyor. Los Angeles’tan bir grup gencin, California kıyılarında ıssız bir adada doğayla ilgili olarak yaptığı çalışmaları Amerika’nın Sesi’nden Mike O’Sullivan izledi.
Güney California kıyılarına feribotla bir saat mesafedeki Santa Cruz Adası bir doğa koruma alanı. 19 ve 20. yüzyılın başlarında çiftlik olarak kullanılan adada bugün, yedi genç kızın yardımıyla sulak alanlar yeniden canlandırılıyor.
25 bin hektarlık engebeli ada, Kanal Adaları’nın en büyüğü. Program koordinatörü öğrenci Irene Bailey, bir ara Amerikan yerlilerini ve çiftçilerini barındıran adaya tarafından getirilen canlı türlerinin ekosistemi bozduğunu söylüyor: “Bu canlı türlerini buradan çıkarıp, yerel çimenler ve bitkiler ekmeye çalışıyoruz. Bu bitki örtüsü, kuşlar ve diğer canlı türleri için iyi olacak.”
Öğrenciler, ada tilkisi gibi bu adaya özel canlı türlerini de gözlemleme şansına sahip.
Los Angeles yakınlarındaki bir çevre lisesinin öğrencileri olan bu yedi genç, LEAF adı verilen ulusal bir çevre hareketinin bir parçası. Bu program, adanın çoğunluğunun da sahibi olan The Nature Conservancy derneği tarafından yürütülüyor.
Öğrencilerden Keira Adams, doğadaki çeşitliliği öğrendiklerini söylüyor: “Bazen bir bölgeye girdiğimizde Amazon Nehri gibi görünüyor, hemen sonra çöldeymişiz gibi, kendimizi yağmur ormanlarının ortasındaymışız gibi hissedebiliyoruz. Bu yüzden adayı gezip, farklı çevreleri görmek çok ilginç oluyor.”
Bir başka öğrenci Glenda Sanchez, bu gençlerin çevresel çalışmalar üzerine kariyer planladığını söylüyor: “Bence, çevreyi inceleme imkanı bulduğu için bizim nesil çok önemli. Sorunları görüp, öğrendiğimiz için bunlara çözüm bulmak da bize düşüyor.”
Sharon Tam da bu deneyimin öğrencilerin, arkadaşları dışında başkalarıyla da işbirliği yapmasını sağlamasını övüyor: “Çünkü burada tanımadığımız kişilerle beraberiz ve hep birlikte yaşıyoruz. Herkes birbiriyle ilgileniyor, bu yüzden iletişim çok önemli bir hale geldi.”
Kampçılar, geceleri Ulusal Parklar Servisi’nin işlettiği adanın başka bir bölgesinde kalabiliyor olsalar da, doğal olarak korunan adanın bir çok yerine giriş sınırlı. Ancak yazboyunca, bu öğrenciler hem adayı keşfetme şansına sahip oldu, hem de yaşadıkları kente çok yakın olmalarına rağmen çok farklı bir ortamda yaşamayı başardı.
Güney California kıyılarına feribotla bir saat mesafedeki Santa Cruz Adası bir doğa koruma alanı. 19 ve 20. yüzyılın başlarında çiftlik olarak kullanılan adada bugün, yedi genç kızın yardımıyla sulak alanlar yeniden canlandırılıyor.
25 bin hektarlık engebeli ada, Kanal Adaları’nın en büyüğü. Program koordinatörü öğrenci Irene Bailey, bir ara Amerikan yerlilerini ve çiftçilerini barındıran adaya tarafından getirilen canlı türlerinin ekosistemi bozduğunu söylüyor: “Bu canlı türlerini buradan çıkarıp, yerel çimenler ve bitkiler ekmeye çalışıyoruz. Bu bitki örtüsü, kuşlar ve diğer canlı türleri için iyi olacak.”
Öğrenciler, ada tilkisi gibi bu adaya özel canlı türlerini de gözlemleme şansına sahip.
Los Angeles yakınlarındaki bir çevre lisesinin öğrencileri olan bu yedi genç, LEAF adı verilen ulusal bir çevre hareketinin bir parçası. Bu program, adanın çoğunluğunun da sahibi olan The Nature Conservancy derneği tarafından yürütülüyor.
Öğrencilerden Keira Adams, doğadaki çeşitliliği öğrendiklerini söylüyor: “Bazen bir bölgeye girdiğimizde Amazon Nehri gibi görünüyor, hemen sonra çöldeymişiz gibi, kendimizi yağmur ormanlarının ortasındaymışız gibi hissedebiliyoruz. Bu yüzden adayı gezip, farklı çevreleri görmek çok ilginç oluyor.”
Bir başka öğrenci Glenda Sanchez, bu gençlerin çevresel çalışmalar üzerine kariyer planladığını söylüyor: “Bence, çevreyi inceleme imkanı bulduğu için bizim nesil çok önemli. Sorunları görüp, öğrendiğimiz için bunlara çözüm bulmak da bize düşüyor.”
Sharon Tam da bu deneyimin öğrencilerin, arkadaşları dışında başkalarıyla da işbirliği yapmasını sağlamasını övüyor: “Çünkü burada tanımadığımız kişilerle beraberiz ve hep birlikte yaşıyoruz. Herkes birbiriyle ilgileniyor, bu yüzden iletişim çok önemli bir hale geldi.”
Kampçılar, geceleri Ulusal Parklar Servisi’nin işlettiği adanın başka bir bölgesinde kalabiliyor olsalar da, doğal olarak korunan adanın bir çok yerine giriş sınırlı. Ancak yazboyunca, bu öğrenciler hem adayı keşfetme şansına sahip oldu, hem de yaşadıkları kente çok yakın olmalarına rağmen çok farklı bir ortamda yaşamayı başardı.
