25 yıl önce yaşanan Çernobil nükleer faciası, yüzbinlerce insanın hayatını olumsuz etkiledi, ama bilimsel araştırmalara da olumlu katkılar sağladı. Özellikle de tıp alanında.
Tüm dünya, Çernobil nükleer santralindeki nükleer felaketi Sovyet halkından önce öğrendi. Ama Batılı araştırmacıların tıbbi veriler toplamak amacıyla santrale erişimi yıllar aldı. 1991’de Ukrayna asıllı Amerikalı Alexander Sich, tesislere giren ilk Batılı araştırmacı oldu ve uzun süre Ukraynalı ve Rus bilim adamlarıyla birlikte çalıştı.
Sich “Araştırmacılar yeterli donanıma sahip değildi. Hem o bölgede izole edilmiş durumdaydılar, hem de o zamana kadar herkes kazayı unutmuştu,” diyor.
Sich’in hatırladığı en şaşırtıcı olay, helikopterlerin nükleer reaksiyonu yavaşlatmak için taşıdığı kum, bor ve diğer elementleri, yanmakta olan reaktörün üzerine değil başka yere boşaltılmasıydı. Bundan dolayı da reaktör on gün boyunca yanmaya devam etti ve bu şekilde korkulan tam erime gerçekleşti.
Sich “Reaktörün üzeri hiçbir zaman örtülmediği için yanan radyoaktif yakıt, dokuz gün sonra kendiliğinden kabuk bağladı,” diyor.
Uzmana göre Çernobil kazasının çok ciddi bir felaket olduğu gerçek. Ama bu kazada asıl korkulan felaket tahmini tutmadı. “Çin Sendromu” adı verilen teoriye göre, nükleer reaktördeki yakıtın, aşırı derecede ısınarak dünyanın iç katmanlarına doğru hiç durmaksızın erimesi gerekiyordu. En azından Çernobil kazası, bu teorinin ne kadar geçersiz olduğunu ortaya çıkarmış oldu.
Santraldeki patlamanın nedenleri anlaşılınca Batılı nükleer uzmanlar Çernobil’e ilgisini kaybetti.
Sich, “Batılı uzmanlar kazaya neyin yol açtığını ve bu tarz reaktörleri zaten kullanmadıklarını fark edince, ‘Bu iş bizim başımıza gelmez’ deyip işin ucunu bıraktılar,” diyor.
Ancak tıp, eczacılık ve acil müdahale gibi alanlarda Çernobil hala belli dersler vermeye devam ediyor. Alla Shapiro 1986’da Kiev Hematoloji ve Kan Nakli Enstitüsü’nde görevliymiş. Shapiro Çernobil kazasını babasından öğrendiğini söylüyor: “Babam gecenin köründe beni aradı ve Amerika’nın Sesi’ni dinlediğini söyledi. Haberlerimizi hep oradan dinlerdik. Radyo Pripyat’taki nükleer santralde patlama olduğunu haber vermiş.”
Olayın hemen ardından Shapiro ve diğer doktorlar bölgeye gönderilmiş. Shapiro hastalardan çok sayıda kan örneği topladığını söylüyor: “Santral yakınındaki köyde yaşayan halk tamamen yanlış bilgilendirilmişti. Kimse önlem almamış. Ne büyüklere ne çocuklara potasyum iyot dağıtılmış. Halka kendi yetiştirdikleri ürünleri yiyebilecekleri, çevre ormanlardan mantar toplayabilecekleri söylenmiş. Bir yandan gökyüzüne radyasyonlu duman yükselirken, bir yandan halk o çevredeki havayı solumaya devam etti.”
Nükleer felaketten 25 yıl sonra Shapiro Amerika’da, Gıda ve İlaç Dairesi’nin İlaç Araştırma ve Değerlendirme Merkezi’ne bağlı Terörle Mücadele ve Acil Durumlar Koordinasyon Bürosu’nda çalışıyor. Shapiro’nun görevi Amerika’yı benzer kazalara ya da teröristlerin nükleer, biyolojik, kimyasal saldırılarına karşı hazır tutmak.
Alla Shapiro “Amacımız yüksek düzeyde hazırlıklı olmak. Bu çerçevede doktorların ve sağlık personelinin eğitimi, halkın zamanında bilinçlendirilmesi gibi konulara ağırlık veriyoruz. Radyasyon sızıntısının daha ilk aşamasında halkı tahliye edip sığınaklara yerleştiriyoruz. Radyasyon sızıntısı durumunda insanlara potasyum iyot dağıtmak durumundayız,” diyor.
Alla, Sovyetler döneminde halk bir yana, doktorların bile kasıtlı olarak bilgisiz bırakıldığını söylüyor: “Bir seferinde bir kütüphane görevlisine, içinde radyasyon sözcüğü bulunan tüm kitapları raflardan toplaması söylenmiş.”
Çernobil faciası, tıp alanında başka değerli dersler de verdi.
Shapiro bunları şöyle sıralıyor: “Tüm dünyada doktorların gözünü açan bazı konular oldu. Radyasyon yanığı ve radyasyon zehirlenmesi vakalarında vücuda yayılma durumu olduğu zaman ne kadar öldürücü olduğunu fark ettik. Bu durumda kemik iliği naklinde bile hastaların kurtulamadığını öğrendik. Bu da bize kemik iliği yapılacak hastaları dikkatli belirlememizi öğretti.”
Amerika’da radyasyon zehirlenmesi için önleyici tedavi ve iyileştirme konusunda ilaç geliştirme çabaları devam ediyor. Shapiro ve Gıda ve İlaç Dairesi’ndeki meslektaşları, bu konuda ilaç şirketleri ve tıp fakülteleriyle işbirliği yapıyor.
Teknolojiden kaynaklanan her türlü felaketin insan hayatına mal olduğu doğru. Bununla birlikte bu felaketlerden alınan dersler paylaşıldığı sürece gelecek daha güvenli hale getirilebilir.