ABD’nin önde gelen araştırma merkezlerinden McGowan Enstitüsü Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ergin Koçyıldırım, VOA Türkçe’nin Corona virüsü salgıyla ilgili sorularını yanıtladı.
Koçyıldırım, Corona virüsünün vücuttan atılmasının bazı vakalarda 37 güne kadar sürebildiğini belirterek küresel olarak ölüm oranının yüzde 3,4 olduğunu söyledi.
Koçyıldırım, “Corona virüsü salgını bütün hızıyla devam ederken küresel hasta sayısı 230 bine yaklaştı. Hastalıktan hayatını kaybedenlerin sayısı da 10 bine yaklaşıyor. Çin, 81 bin hasta ile hastalığın en çok görüldüğü ülkeler arasında en başta iken, bunu sırasıyla İtalya, İran, İspanya ve Almanya takip ediyor. ABD’de ise tanı konmuş hasta sayısı 9500’e yaklaşmak üzereyken hayatını kaybedenlerin sayısı da 155 kişiye çıktı. ABD 13 Mart Cuma günü Corona virüsü salgını nedeniyle ulusal acil durum ilan etti. Bu virüsle mücadelede, yerel yönetimlerin federal bütçeden daha fazla kaynak alabilmesi anlamına geliyor” dedi.
“Bazı vakalarda virüs 37 gün vücutta kalabiliyor”
Koçyıldırım, Corona virüsünün vücuttan atılma süresinin de uzadığını belirterek, ''Corona virüsü kuluçka süresi ortalama 11,5 gün olarak biliniyor. Ancak virüs ile karşılaştıktan 5,5 gün sonra dahi hastalık belirtileri görülen vakalar bildirilmiş. Bu sebeple 14 gün karantina süresi bütün ülkelerde kabul edilirken, yapılan bir çalışmada her yüz bin karantinaya alınmış vakadan 101’inde hastalık belirtilerinin karantina süresi olan 14 günden sonra görüldüğü rapor edilmiş. Hastalık belirtileri başladıktan sonra vücuttan virüsün atılması ortalama 20 gün sürüyor. Bu sürenin bazı vakalarda 37 güne kadar uzadığı görülüyor'' diye konuştu.
“Test sayısının artması gerek”
Doktor Koçyıldırım, bulaşıcı hastalıkla mücadelede en önemli faktörün test sayısının arttırılması olduğunu belirterek, “Corona virüsü ile ilgili bilgilerimiz tam olmadığından, şu an için, ateşin düşmesi ve semptomların ortadan kaybolmasıyla bulaşıcılığın bittiğini kabul ediyoruz. Bu da öncelikle bireysel farkındalık, yani hastalık semptomlarının varlığı ve iyi değerlendirilmesi ve kişiye test yapılmasının ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkarıyor. Mevsimsel gripten en büyük farkı, Corona virüsüne yakalanmış hastalarda nefes darlığının tabloya eklenmesi. Bulaşmanın engellenmesi için en önemli konu, hastalık bulguları olan kişilere test yapılması. Dün Başkan Trump da medikal alandaki endüstri liderleriyle birlikte günde 15 ila 20 bin testin yapılabileceği bir sistemin önümüzdeki günlerde çalışmaya başlayacağına dair sinyaller verdi. Bu da test sağlayan firmalara verilmiş hızlı FDA onayıyla tüm ülke çapında teste ulaşılabilirliğin artırılması anlamına geliyor” dedi.
“Küresel ölüm oranı yüzde 3,4”
Koçyıldırım, küresel ölüm oranının Dünya Sağlık Örgütü tarafından yüzde 3,4 olarak bildirildiğini belirterek, ''2003 yılındaki SARS pandemisinde ölüm oranı yüzde 9,6’ydı. Global olarak 8 bin kişide salgın gösterilmiş ve yaklaşık 800 kişi hayatını kaybetmişti. Sayılara bakınca SARS ölüm oranı daha yüksek olmasına rağmen, Corona virüs tespit edilmiş hastaların sayısı çoktan 2003 pandemisini geçmiş durumda'' dedi.
“80 yaş üzerinde ölüm oranı yüzde 15”
Corona virüsünün daha çok yaşlıları etkilediğini belirten Koçyıldırım, “Hastalığa yakalananların çoğu 40 yaş ve üzeri. 50-59 arası yaş grubunda ölüm oranı yüzde 1,5 iken, 80 yaş ve üzeri grupta bu, yüzde 15’i buluyor. Çocuklarda 0-9 yaş grubunda hastalık oldukça nadir görülürken, hiç ölüm olmamış. 10-19 yaş grubu da hastalığın nadir görüldüğü bir başka grup iken ölüm oranı yüzde 0.2 olarak bildirilmiş.” Dedi.
“Virüs yüzeylerde 72 saat kalabiliyor”
Koçyıldırım, Corona virüsünün bulaşmasıyla ilgili görüşlerini de şöyle ifade etti:
''Virüs havada asılı kalıyor ve damlacık enfeksiyonu adını verdiğimiz yolla bulaşıyor. Havada 3 saat kadar asılı kalabileceğini biliyoruz. Son bir çalışmada ise virüsün yüzeylerde 72 saate kadar kalabileceği gösterilmiş. Bu sebeple sık el yıkamak, el yıkamanın o an mümkün olamadığı durumlarda el dezenfektanı kullanmak, elleri ağıza, buruna ve göze dokundurmaktan kaçınmak çok önemli.''
“Corona virüsüne antikorlu serum çare olabilir”
Doktor Koçyıldırım, aşı üretimiyle ilgili dünyada çalışmaların sürdüğünü belirterek, “Aşı üretilmesiyle ilgili çalışmalar sürerken Johns Hopkins Üniversitesi’nden bir grup 1918 İspanyol pandemisinde kullanılmış bir yöntem üzerinde çalışmaya başlamışlar. 1918 yılındaki salgında, hastalığı geçirmiş ve hayatta kalmış vakalardan alınan kanların, ağır hastalara verilmesiyle ölüm oranında yüzde 50 azalma gösterilmiş. Dün yayınlanan bu çalışmada, aşı bulununcaya kadar, hastalığı geçirmiş ve hayatta kalan kişilerin kanından hazırlanmış içinde Corona virüsü antikoru içeren, serum ya da plazmanın kullanıldığı takdirde ölüm oranının azaltılabileceği söyleniyor. Bu yöntem 1918 yılında kullanılmış olmasıyla birlikte, 2003 yılında Çin’de SARS pandemisinde de kullanılmış. Buna ek olarak Dünya Sağlık Örgütü de 2014 yılındaki Ebola salgınında tarif edilen bu yöntemin başarıyla kullanıldığından hazırladığı kılavuzda bahsetmiş. Halen Çin’de bu yöntem kullanılmakta. Sonuçlarını merakla bekliyoruz” dedi.
Bir yıl önce bulaşıcı hastalıkların dünyanın sonunu getirebileceğini söylemişti
Doç. Dr. Koçyıldırım, yaklaşık bir yıl önce VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, bulaşıcı hastalıkların ciddiye alınması gerektiğini belirterek bu tür hastalıklarla yeterince mücadele edilmemesi halinde bulaşıcı hastalıkların dünyanın sonunu getirebileceğini öne sürmüştü.