Cumhurbaşkanı olarak yaptığı ilk konuşmasında Erdoğan, “yeni, büyük bir Türkiye” için çalışacağı sözü verdi.
PKK ile barış sürecine önem vermeye devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda da tekrar girişimlerde bulunacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kıbrıs sorununda da önemli bir rol alması bekleniyor.
Avrupa’daki Carnegie Araştırma Enstitüsü uzmanı Sinan Ülgen’e göre, dış siyasetteki tüm bu planlar Gezi Parkı olayları nedeniyle uluslararası alanda bir hayli zarar gören Erdoğan’ın itibarını düzeltmeye yardımcı olabilir.
Kürt ve Kıbrıs konularının en ciddi sorunlar olduğuna dikkati çeken Ülgen, eğer Cumhurbaşkanı’nın bunlardan birini başarıyla çözdüğü takdirde uluslararası siyasette yitirdiği itibarını ve güvenini geri kazanabileceğini belirtiyor.
Bazılarına göre Cumhurbaşkanı’nın yemin törenine hiçbir Batılı liderin katılmamış olması, bu yitirdiği itibar ve güvenin en önemli kanıtı.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler profesörü Soli Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye üzerinden IŞİD’e cihatçı militan katılımı konusuyla da ilgileneceğini söylüyor. Konu Batılı ülkeleri bir hayli kaygılandırıyor. Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar ve müttefikleriyle olan diyaloğun sürdürülebilmesi amacıyla bunun yapılması gerektiğini belirten Özel, Türkiye’nin son dört yılda bu konuda izlediği siyasetin uluslararası konumunu etkilediğini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her ne kadar şu anki haliyle sembolik bir görev alsa da 2015 yılında yapılacak olan genel seçimlere kadar siyasette aktif rol oynamaya devam edeceğini belli etti. Erdoğan’ın hedefi, seçimlerden sonra başkanlık sistemini hayata geçirerek, tüm yetkileri cumhurbaşkanlığında toplamak.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu’nu AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak seçmesi, kendisinin siyasette aktif rol oynamaya devam edeceğinin göstergesi olarak algılanıyor. Şu aşamada Cumhurbaşkanı’nın siyasi geleceği Başbakan Davutoğlu’na bağlı. Parlamenter sistemden Başkanlık sistemine geçilebilmesi için Davutoğlu liderliğindeki AK Parti’nin seçimlerde mecliste üçte iki çoğunluğu elde ederek, anayasada değişikliğe gitmesi gerekiyor. Bu da AK Parti’nin daha önce başaramadığı bir şey.
Marmara Üniversitesi Siyasi Bilimler Profesörü Yüksel Taşkın’a göre Başbakan Davutoğlu, Cumhurbaşkanı’nın kuklası olmayacak. Davutoğlu’nun yirmi yıldır Başbakan olmayı hedeflediğini belirten Profesör Taşkın, bu nedenle kendisinin sanıldığı gibi sessiz ve kontrol altına alınabilir olmayacağını savunuyor. Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı sırasında özellikle genç akademisyenleri danışman olarak atadığını ve kendi kadrosunu kurduğunu belirten Profesör Taşkın, bu nedenle aynı Erdoğan gibi Davutoğlu’nun da sağlam bir siyasi tabana sahip olduğunu belirtiyor.
Sinan Ülgen şu andaki anayasanın Cumhurbaşkanı’nın siyasi gücünü göreceli olarak azaltarak, Başbakanı güçlendirdiğini bu nedenle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gücünü korumak için zamana karşı yarıştığını belirtiyor.
Türkiye tarihi Cumhurbaşkanı olduktan sonra siyasi gücünü kaybeden liderlerle dolu, ancak Soli Özel’e göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın diğer cumhurbaşkanlarından farklı çünkü AK Parti üzerindeki kontrolü devam ediyor. Profesör Özel, Erdoğan’ın amacına ulaşıp, anayasa değiştiği ve başkanlık sistemine geçildiği takdirde, Türkiye’nin köklü bir değişim yaşayacağını söylüyor: “Erdoğan, başbakanın değil cumhurbaşkanının ülkeyi yönettiği yeni bir Türkiye Cumhuriyeti’nin sözünü veriyor. Bu yeni Cumhuriyet tahminlerimizden çok daha fazla İslami olacak.”
Siyasi islam geçmişi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür endişeleri dikkate almıyor ancak uzmanlar Erdoğan’ın kurmayı hedeflediği başkanlık sisteminin tüm yetkileri kendinde topladığına dikkati çekiyor.