Erişilebilirlik

Erdoğan: Suriye’de Kürt Bandına Evet Diyemeyiz


Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘‘Türkiye’nin güneyinde bir Kürt bandı oluşturulmasına evet demek mümkün değil’’ dedi. Erdoğan her ne kadar PYD’nin Fırat’ın batısına ilişkin kendisine bir bilgi verilmediğini söylese de PYD’nin askeri kanadının ağırlıkta olduğu Suriye Demokratik Güçleri bir haftadır Teşrin Barajı’nı kontrol ediyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken dış politikayla ilgili iki önemli mesaj verdi. İlki Türkiye’nin kırmızı çizgisi olarak ilan ettiği Cerablus’la ilgiliydi. Zira uluslararası haber ajansları HDP’nin askeri kanadı YPG-YPJ’nin ağırlığını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin Teşrin Barajı’nı ele geçirdiğini duyurmuştu. Bu Türkiye’nin PKK’nın Suriye kolu olarak gördüğü PYD’nin Fırat’ın batısına geçtiği anlamına geliyordu. Yani PYD’nin askeri kanadının Cerablus ve Azez üzerinde baskıyı arttırması mümkün olabilecek.

Cumhurbaşkanlığı uçağında bulunan gazeteciler, bu gelişmeyi zikrederek, Erdoğan’a ‘Türkiye’nin kırmızı çizgisi aşılıp aşılmadığı’nı sordular. Cumhurbaşkanı böyle bir gelişmeden haberdar olmadığını söylerken Kuzey Suriye’nin Kürtler tarafından kontrol edilmesinin Türkiye için kabul edilemez bir durum olduğunu yineledi.

Erdoğan: Suriye’nin kuzeyinde oluşacak bir Kürt bandına evet demek mümkün değil

‘‘Ben ilgili arkadaşlarımdan, YPG’nin öyle Fırat’ın batısına geçme durumu olduğuna dair bir bilgi almış değilim. Böyle bir şey varsa gereği yapılır diye de bunu aramızda konuştuk. Bizim şu anda tabi ilk etapta, orada Cerablus hedefimiz vardı. Neydi o? DAEŞ’ten orayı temizlemekti. Azez olayı bizim için risktir. Oraya YPG’nin gelmesini izlemek bu kabul edilir bir şey değildir. Bunun görüşmesini yapacağız, o zaman tamamıyla bizim güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt bandı oluşur ki, buna ‘evet’ demek mümkün değildir.’’

Erdoğan, Teşrin Barajı’nın ele geçirilmesinde YPG ile işbirliği yapan ABD’ye daha önce Mare hattında olduğu Suriyeli Kürt unsurlar yerine Türkiye ile işbirliği yapmasını teklif ettiğini söyledi.

‘‘Bir de orada malum bu Teşrin Barajı var. Yani, barajla alakalı olarak, ABD de orayı özellikle DAEŞ’ten korumak için bir adım attığını söyledi. Yani, YPG’yi orada eğer kara gücü olarak kullandığını mı anlatmak istiyor, onu bilemiyorum. Ama biz kendilerine şunu söyledik. Yani, orayla aynen diğer yerlerde yaptığımız, Mare-Hercele hattındaki işbirliğimiz neyse, oralarda da aynı işbirliği rahatlıkla yapılabilir. Bunu tabi kendilerine söyledik.’’

Keleşoğlu: Suriyeli Kürtler Fırat’ın batısında ama konjonktür Türkiye’nin askeri müdahalesini engelliyor

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Erhan Keleşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu açıklamalarının sağlıklı değerlendirmelerde bulunmak için zaman kazanma çabası olduğu görüşünde. Yardımcı Doçent Keleşoğlu’na göre, kırmızı çizgisi aşılmasına rağmen uluslararası dengeler ve bölgesel konjonktür Türkiye’nin Suriye’ye girmesini engelliyor.

‘‘ YPG-YPJ’nin ağırlıklı olduğu Suriye Demokratik Güçleri, artık Fırat’ın batısındalar. Teşrin barajı, Fırat nehri üzerinde ve burada önemli bir karayolu bulunuyor. Bu yol hem Rakka’ya hem Cerablus’a gidiyor yani önemli bir kavşak noktası. Bu güçler Azez’e yönelik baskılarını da arttırdı. Tüm bunlar Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin ihlal edildiğini söylemek mümkün Bu konjonktürde kendisine yönelik bir tehdit oluşmadan uluslararası hukuka aykırı bir biçimde Suriye’ye gireceğini, askeri müdahalede bulunacağını zannetmiyorum. Bu nedenle dış politikaya iç politik enstrüman olarak kullanan iktidar sahadaki gerçekliği kabul etmek istemiyor.’’

Peki Türkiye, bu koşullarda Suriye’ye kesinlikle giremez demek mümkün mü? Keleşoğlu, bunun her zaman bir ihtimal olabileceğini ancak burada güçlü bir uluslararası bir meşruiyete ihtiyaç duyulacağının altını çiziyor.

‘‘Bu meşruiyet, Suriye’den Türkiye’ye saldırı gerçekleşmesi olabilir. Süleyman Şah Türbesi krizi sırasında yayınlanan ses kayıtlarında MİT Müsteşarı’nın da altını çizdiği buydu. Bir saldırı olması lazım ki askeri müdahalenin önü açılsın. Ancak PYD bu konuda azami itina gösteriyor. Türkiye’yi kışkırtmak istemiyor. O zaman neye dayanarak gireceksiniz.? Suriye rejimi ve Rusya açık bir ihlal olarak sayacaktır. NATO ve ABD yanınızda olamaz. Olmaz diye bir şey yok ama bu manevra Türkiye’yi güç durumda bırakır.’’

Erdoğan: İsrail Türkiye’ye muhtaç bizim de İsrail’e ihtiyacımız var

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikinci önemli mesajı İsrail’le ilgiliydi. İsrail’le normalleşme sürecinin başlaması için Özür, tazminat ve Gazze’ye ambargonun kaldırılması şartlarının devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı, Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerin son bulmasını da istediğini söyledi. Cumhurbaşkanı bu sözleriyle Türkiye’nin pozisyonu koruduğunu ifade ederken iki ülkenin birbirine ihtiyaç duyduğunu vurgulamaktan da geri durmadı.

‘‘İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail’e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeğidir. Bunları görmemiz lazım. Biz karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir. Biz Filistin’deki kardeşlerimizi gözetmek durumundayız. Oradaki okullar, hastaneler... Elektrik yok, su yok. Bu sorunlar bağırıp çağırmakla çözülmüyor. Haftalar aylar geçiyor. Bu insanlar elektriksiz.’’

Keleşoğlu: İsrail, Türkiye ilişkisinin 90’larda gibi olması beklenmemeli

Yrd. Doç. Keleşoğlu, Türkiye’nin İsrail’le ilişkilerindeki bu normalleşme durumunu Ortadoğu’daki yumuşak güç politikalarının artık karşılıksız kalması içeride de güvenlikçi politikaya dönüşüyle izah ediyor.

''Türkiye, 2000’lerin ortalarından beri Arap sokağına hitap ediyor, Filistin sorununu dünya gündemine taşıyor, yumuşak güç olarak nüfuz arttırmaya çalışıyordu. Ancak önce Mısır sonra Suriye’de kaybetti. İçeride de Kürt sorununda güvenlikçi politikaya döndü. Sert güç denince Ortadoğu’da İsrail akla gelir. Bu bağlamda Türkiye’nin İsrail’e ihtiyacı var. İsrail’in ABD’nin en önemli müttefiki olduğunun altını çizmek gerekiyor. Türkiye İsrail’i bu bağlamda da yanında görmek istiyor. Yine de Oslo Barış Süreci gibi bir gelişme olmazsa Türkiye, İsrail ilişkilerinin 90’lara dönmesi beklenmemeli.’’

Keleşoğlu, Doğu Akdeniz’de enerji alanında yaşanan güç mücadelesinin de bu ortaklaşmanın önünü açan bir başka faktör olduğu kanaatinde.

XS
SM
MD
LG