Erişilebilirlik

Etütlü Okulların Kapatılmasını Protesto


İstiklal Caddesi, İstanbul’un en etkili siyasi alanıdır. Kah Tünel’de kah Taksim’den derdi, itirazı, talebi olan çoğunlukla da Cumartesi ya da Pazar günü caddeyi bir baştan diğerini arşınlar, bazen de sloganlı, pankartlı bu yürüyüşler Galatasaray Lisesi’nin önünde son bulur.

Bu gösteriler, İstiklal esnafı için de müdavimi için de şaşırtıcı değildir. Ancak bu Pazar öğle saatlerinde başlayan yürüyüşün katılımcılarının azımsanmayacak bir bölümü, çocuktu.

Kimi pusette, kimi annesinin ya da babasının elinden tutan çocuklar.

Onlar belki de 4+4+4 Eğitim Reformu’nun en açık mağdurları, etütlü beslenmeli okullarda okuyan ya da okumayı planlayan çocuklar.

20 bin etütlü eğitim öğrencisi açıkta kalıyor

Söz konusu okullar, çalışan anne babanın en büyük güvencesi. Çünkü sabah 9 akşam
Etütlü okulların kapatılmasını protestosu, İstiklal Caddesi, İstanbul
Etütlü okulların kapatılmasını protestosu, İstiklal Caddesi, İstanbul
6 eğitim veren bu okullar sayesinde ebeveynin gözü arkada kalmıyordu. 15 yıl önce pilot çalışma olarak başlayan bu sistemde bugün 19 ilköğretim okulu var ve yaklaşık 20 bin öğrenci bu kurumlarda eğitim görüyor.

Yeni eğitim reformu, bu okulları kapatıyor. Öğrencilerini de semt okullarını gönderiyor. Bu öğrenciler adres kayıt sistemine göre, ikamet ettikleri semtlerde kendilerine gösterilen okullarda okumak zorunda kalacaklar.

“Sustuk sustuk sıra bize geldi” diye bağıran velilerden birinin yanına seyirtiyorum. Aslıhan Şenay, bir çocuk annesi, Mili Eğitim Bakanlığı’nın bu kararı sonrası ne
yapacağını bilemez halde olduğunu söylüyor. “Bizim öyle imkanlarımız yok, bakıcı tutamayız. Anneanne, babaanne de yakınımız da değil. Çocuğumu şimdi ben ne yapacağım? Sabah servise bindiriyor, akşam iş çıkışı evde karşılıyordum. Kararı alanlar belki anlamakta güçlük çekiyor ama biz bu okullara muhtacız!”

Özel okul ücretleri orta sınıfa ağır geliyor

Biri pusette diğer ilkokul talebesi iki çocuğuyla yürüyen Güreş Yüksel, elinde tuttuğu ‘ben okulda annem işyerinde’ dövizine gözüme sokarak, “sorunumuza sahip çıkın” diyor. Memlekette –henüz dört aylık da olsa- çocuk sahibi olan, üstelik de eşi de çalışan bir gazetecinin bu meseleye uzak kalması ne mümkün.

Teybimi Yüksel’e de uzatıyorum, “İkinci çocuğu planlarken bu imkanı da göz önünde bulundurduk. Şimdi ilk çocuğumuzun akıbeti hakkında endişeliyiz. Kağıthane’deki Halil Türkkan İlköğretim Okulu bizim elimiz yapacağımızı bilemiyoruz. 20 bin liradan başlıyor, özel okullar. O parayı nasıl verelim hem ikincisi de iki sene sonra yuvaya başlayacak!”
Röportajlar sürerken yaklaşık 500 kişilik grup, Galatasaray Lisesi’ne varıyor. Ülkenin en eski okulunun önünde eylemlerini yeni bitiren KPSS mağduru memur adaylarıyla rastlaşma ilginç oluyor. Gruplar birbirlerine önce alkışlı destek veriyor sonra da ortak slogan atıyorlar, “birleşe birleşe kazanacağız”.

“Çocuğun psikolojisi bozuldu”

Karı-koca birlikte eyleme katılan çiftlerden biri de Çakır’lar. Tek çocukları İstanbul’un şöhretli okullarından Şair Nedim’de yuvayı bitirmiş. Birinci sınıfa başlayacaklarını düşünürken ortaya çıkan bu durum, “başımızdan aşağı kaynar sular döküldü” hissi yaratmış. Anne Deniz Çakır, “ mahvolduk” diyor , “ bütün planlarımız altüst oldu. Yaz tatilinden hiçbir şey anlamadık. Haydi bizi geçtim çocuğun da psikolojisini bozdular. Beni istemeyen okula ben de gitmek istemiyorum diye söyleniyor. Ailece travma yaşıyoruz. Madem böyle bir durum var, okullar kapanmadan söylenseydi şimdi mücadele edeceğiz başka yolumuz yok. Susturmak istiyorlar ama susmayacağız”.

Aileler özel okulların cep telefonlarından kendilerine ulaşmasını da manidar buluyor. Onlara göre, Milli Eğitim Bakanlığıyla özel kurumlar arasında açık bir işbirliği var. Yine de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e güvenenler de var. 5. sınıfa geçen oğlu Başar’la beraber yürüyüşe gelen Erol Uğur, onlardan biri. “Bakan Dinçer’den geri adım atmasını bekliyorum. Zaten dün de bir haksızlık varsa gidereceğiz dedi. Bu haksızlığın ağa babası biz 8 yıllık kesintisiz eğitime güvenerek bu okula başladık. Şimdi diyorlar ki oğlun beşe geçti haydi mahallene. Maç başladıktan sonra kural değiştirilmez”.

İmtiyaz değil mecburiyet

Bir başka veli, Öznur Yaşar ise en çok “imtiyazlı, ayrıcalıklı okullar” suçlamasına takılmış. Bir yandan annelerin çalıştırılması ve üç çocuk teşvik edilirken diğer yandan bu uygulamayı anlamakta zorluk çekiyor. ” Biz imtiyazlı değiliz bu okullara mecbur olacak kadar çaresiziz” diyen Yaşar’a göre yapılması gereken, etütleri beslenmeli okulları kapatmak yerine bilakis fazlalaştırmak gerekiyor.

Veliler bu işin peşini bırakmamakta kararlı. Bu dördüncü eylemleri ve arkasını getireceklerini söylüyorlar. Kadın dernekleriyle işbirliklerini arttıracak, siyasi partilerle ilişkilerini pekiştirecekler. Ve Milli Eğitim Bakanlığı’nı bu karardan vazgeçirmeye çalışacaklar. Fakat önlerinde çok fazla süre yok, ağustos sonunda kayıtlar başlayacak!

STÜDYO VOA

Adams soruşturmasında sorgulanacak yeni Türk işadamları var mı? – 30 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG