Nicolas Paul Stephane Sarközy de Nagy-Bosca, Macar göçmeni bir baba ve Selanik Yahudisi (Sefarad) bir annenin ikinci çocuğu olarak 28 Ocak 1955’te Paris’te doğdu. Annesi ve babası yabancı kökenli olan Nicolas, Paris’in lüks banliyölerinden Neuilly’de boşanmış bir ailenin çocuğu olarak büyüdü. 1973’te liseyi, 78’de de Nanterre Üniversitesi Hukuk fakültesini bitirdi. Cumhurbaşkanlığı boyunca da hep ‘en büyük kompleksi’ olan, İngilizcesi zayıf olduğu için Paris Politik Etütler Enstitüsü’ndeki eğitimini tamamlamadan ayrıldı. Siyasete üniversitede sağcı öğrencilerin derneğinde UJP’de ve Fransız Sağı’nın en koyu isimlerinden Charles Pasqua’nın yanında başlayan Sarkozy, de Gaulle hayranı sağcı bir genç olarak, 1983 yılında, 28 yaşında Neuilly Belediye Başkanı seçildi. Jacques Chirac ve Edouard Balladur’ün seçim kampanyalarında görev alan Sarkozy ilk kez 1993 yılında Balladur Hükümeti’nin Bütçe Bakanı ve Hükümet Sözcüsü olarak atandı. 1995 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde düşman olan Balladour ve Chirac arasından Balladur’ü seçti, ancak Balladur kaybedince, Başbakan hükümete giremedi. 1999 yılına kadar iddiasız bir politika izledikten sonra, Chirac ile yeniden ilişkiye geçti ve 2002 yılında Chirac’ın Başbakanı olmayı planlarken, İçişleri Bakanı olarak kabinede yer aldı. Bu görevi medyatik biçimde kullanan Sarkozy, başından beri hedeflediği göreve 2007 yılında talip oldu. Ve Chirac ile tüm köprüleri atarak aday olup, sandıkta solun adayı Segolene Royal’i yenerek Cumhurbaşkanı oldu.
Sarkozy, Cumhurbaşkanlığı’nın ilk yılında attığı yanlış adımların izlerini beş yıl boyunca silemedi. Zenginlerin yatında tatil, ikinci eşi Cecilia’dan skandal boşanması, top model Carla Bruni ile evliliği, hiperaktif çalışma tarzı, medyatik tavırlarıyla her kesimden seçmenin tepkisini çekti. Sarkozy, ‘kriz yönetimindeki başarı’ tezini kampanyasının merkezine koyarak aday olmayı hesapladı. Ancak uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s’un Fransa’nın notunu seçimlerden hemen önce 2A’ya düşürmesi, ülkenin 1700 Milyar Euro’luk borç sarmalı içinde krizden bir türlü çıkamaması, krizin çözümünde Merkel karşısında ‘etkisiz elemana’ dönüşmesi, emeklilik yaşını 61’e yükselten yasanın tepki çekmesi, ‘daha çok çalış daha çok kazan’ diyerek işsizliğe rağmen yeni istihdam yaratmak yerine çalışma saatlerini uzatmak istemesi, buna karşılık eğitimde 60 bin kişiyi işten çıkarması popülaritesini azaltarak adaylığını zayıflattı. Bir yıl boyunca yapılan anketlerin hiçbirinde ikinci Turda kazanacağı ortaya çıkmadı. Buna rağmen 15 Şubat’ta “Güçlü Fransa” sloganı ile adaylığını resmen açıkladı. Adaylığını açıkladıktan sonra, sosyal katma değer vergisi adında bir KDV artışı önererek sosyal hakların korunmasına 13 milyar Euro aktarılmasına karşılık, büyümeyi tetiklemek için şirketlerin işçi giderlerinde indirim getirilmesini, uluslararası borsa işlemlerinin vergilendirilmesini, 250’den fazla işçi çalıştıran şirketlere genç işçi alma zorunluluğu önerdi. Ancak aşırı sağın yükselmesi ve İslamcı terörist Muhammed Merah olayının patlak vermesiyle, son haftalarda ‘güvenlik ve radikal İslam’la mücadele’ mesajları öne çıktı. Aşırı sağcı Marine Le Pen’in oylarını alabilmek için ‘Schengen sınırlarının kapatılmasından, radikali İslamcılar’ın sınır dışı edilmesine’ kadar bir dizi sert öneri dile getirdi. Fakat bu adımlar da anketlerde öne geçmesine yetmedi.
Hollande favori
Sosyalist Parti ön seçimlerini kazanarak aday olan Hollande, 1954 yılında, koyu sağcı bir doktor babanın oğlu olarak, Rouen’de doğdu. Babasına karşı çıkıp üniversite yıllarında sol hareket içinde yer alan Hollande, babasıyla yaşadığı siyasi çatışmanın etkisini geçtiğimiz hafta “Seçimlerde kazanırsam ilk arayacağım kişi babamdır” diyerek ortaya koydu. Fransa’nın devlet adamı yetiştiren en itibarlı okulu ENA’yı dereceyle bitiren Hollande, burada kendisi gibi sol hareket içinde yer alan Segolen Royal ile tanıştı. Evlilik kurumunu reddeden çift 30 yılı aşkın beraber yaşadı ve dört çocuk sahibi oldu. 1979’da François Mitterrand’ın yönetimindeki Sosyalist Parti’ye üye oldu. Parti içinde hiç bakanlık yapmadı ancak Elysee’den Sayıştay’a, devletin diğer kurumlarında önemli görevler aldı. 1988’de Correze milletvekili seçildi. Siyasi ve ekonomi birikimi sayesinde Meclis’te de Bütçe ve Savunma Komisyonu’na başkanlık ederken bir taraftan da IEPP’de ekonomi eğitimini başarıyla tamamladı. 1992 yılında PS Genel Başkan yardımcılığına geldi. 1997 yılında da, Başbakan olan Lionel Jospin, uyumlu ve sakin kişiliği ile Mitterrand sonrası parçalara ayrılan PS’i birleştirmesi için Hollande’ı PS Genel Sekreterliği’ne getirdi. 11 yıl boyunca partiyi yöneten Hollande, 2007’de eşi Segolene Royal aday olunca, adaylığını koyamadı. Gazeteci Valerie Trierweiller ile ilişkisi nedeniyle 30 yıl beraber yaşadığı Royal’den ayrıldı. İki yıl siyaset sahnesinde geri planda kalmayı tercih eden Hollande, 2012 seçimlerine, kilo vererek, yeni bir imaj ve yeni bir hayat arkadaşı ile aday oldu.
16 Ekim’de Sosyalist Parti ön seçimleri kazandı ve partideki iddialı tüm isimlerin desteğini alarak yarışa hem önce, hem de önde başladı. Hollande, 22 Ocak’ta programını açıkladığı Bourget mitingiyle büyük bir sıçrama yaptı. “Değişim, şimdi” sloganıyla “Benim gerçek rakibim Sarkozy değil, finans dünyası” diyerek, kampanyasının en sembolik çıkışını yaptı. Yatırım bankalarının ayrılması, Fransız bankalarına ‘finans cenneti’ olan ülkelerde yatırım yasağı, uluslararası finans hareketlerinin vergilendirilmesi (Sarkozy de savunuyor) gibi krizin çözümünde finans dünyasını kontrol altına alan reformlar önerdi. 26 Ocak’ta açıkladığı “60 Öneri” ile de seçildiği takdirde yapacağı bütün reformları tüm detaylarıyla takvim haline getiren Hollande, beş yıl içinde 60 bin öğretmen almayı vadetti. Gelir vergisi reformu ve büyük vergi birleştirme reformu, yıllık 150 bin Euro üzerinde geliri olanlardan yüzde 45 daha fazla vergi alınması önerileri ile ‘zenginleri de ellerini taşın altına koymaya’ çağırdı. Yerel seçimlerde yabancılara seçme hakkı, ‘Merkozy Planı’ denilen yeni AB Anlaşması’nı yeniden masaya yatıracağını, benzin fiyatlarındaki artışı 3 ay durduracağını, katma değer vergisine Sarkozy’nin getirdiği artışı sileceğini açıklaması Hollande’a desteği artırdı.
Marine Le Pen iddialı: Fransız siyasetinin korkulu rüyası aşırı sağcı Jean Marie Le Pen’in en küçük kızı Marine Le Pen, 1968’de, daha sonra Sarkozy’nin belediye başkanlığı yapacağı Neuilly-sur-Seine’de doğdu. Avukat olan Marine Le Pen, daha 13 yaşında babasıyla beraber mitinglere gitmeye başladı. Hukuk fakültesinde babasının partisi Front National’in gençlik kollarında yer aldı. İki kez boşanan Marine Le Pen, halen FN’in Genel Başkan yardımcılığını yürüten Louis Alliot ile birlikte yaşıyor. Parti içinde hızla yükselerek babasından boşalan koltuğa talip olan ve partinin ‘şeytani’ imajını düzelterek ‘muhafazakar sağ’ çizgiye çekmeye çalışan Le Pen, 16 Ocak 2011’de partinin dinozorlarını yenerek yüzde 67 oyla Genel Başkan oldu. Marine Le Pen, Fransa’nın organize bir şekilde, referandumla halka sunulan bir planla, Euro’dan çıkmasını, Schengen sınırları kapatılarak kaçak göçmen girişinin engellenmesini, yılda 200 bin olan yasal göçmen sayısının yılda 10 bine indirilmesini, polis, hakim ve bilimsel araştırmacıların maaşlarının artırılmasını, küçük ve orta ölçekli şirketlere kamu desteği verilmesini ve asgari ücretin artırılmasını öneriyor. ‘Helal et, sokakta namaz, burka, İslamcı terörizm’ gibi çıkışlarıyla toplumun bir kesimini hedef alan Le Pen, sık sık ‘Fransa’da 11 milyon açlık sınırında insan, 5 milyon işsiz olduğunu’ hatırlatarak, ülkenin artık yabancılara bakacak gücü olmadığı’ mesajını vererek kitlelerden oy alıyor.
Melanchon’un yükselişi
Fas’ın Tanger kentinde 1952’de doğan Melanchon, 1977’de sosyalist bir militan olarak siyasete atıldı. Önce Essone senatörü (1986-2004) , ardından Avrupa milletvekili (2009) seçildi. 2000-2002 yılları arasında Jospin Hükümeti’nin Milli Eğitim Bakanlığı’nı yaptı. Sosyalist Parti’de ‘Solun solu’ olarak politika yaptıktan sonra, Sol Parti’yi kurmak için 2008’de iç çatışma yaşayan PS’den ayrıldı. Fransa tarihinde 1974 yılından bu yana ilk kez aday çıkarmayan Fransız Komünist Partisi (PCF), Melanchon’u destekledi. Melanchon, “Sarkozy defolsun, Le Pen gerilesin, sosyalistleri de sola çekelim” hedefiyle yola çıktı. Bastille Meydanı’nda Mart ayında düzenlediği miting ile “Fransız devriminin başladığı Bastille’i yeniden zapt edin” sivil ayaklanma’ sloganları ile onbinleri Fransız devriminin sembol meydanında topladı. Nisan ayı boyunca Toulouse ve Marsilya kentindeki mitinglerinde daha önce görülmedik şekilde onbinleri meydanlarda toplayarak anketlerdeki yerini sabitleştirdi. Radikal solun adayı anketlerde yüzde 15-17 oranında oy alıyor. Melanchon, 800 bin devlet memuru alımı, asgari ücreti 1700 Euro’ya çıkarma, tüm sağlık harcamalarının tümüyle karşılanması ve emeklilik yaşının yeniden 60’a çekilmesini öneriyor. Bütün bu reformların finansmanının da zenginlerden ve bankalardan alınmasını istiyor. Melanchon yüksek skor elde ederse ikinci turda Hollande’a destek vermek için şartlarını masaya koyacak, Hollande’dan ‘solun solunda’ bir ismi Başbakanlığa atamasını isteyecek. Bu durumda Martine Aubry’nin başbakanlığı güçlenecek.
Bayrou sağın kilit ismi
Fransız sağının merkezdeki ılımlı ismi, De Gaulle’cü ‘Sosyal Fransa’ ve sosyal AB’yi savunan François Bayrou, 1951’de Borderes’de doğdu. Üç ayrı hükümette 3 kez Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Chirac ekibiyle anlaşamayarak önce UDF’i, ardından da merkez oarti MODEM’i kurdu. 2007 yılında katıldığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 19 oy aldı. 2012’de MODEM’den yeniden aday olan Bayrou, krize karşı Fransız üretimini desteklemeyi öneren ‘Made in France’ çıkışıyla sıçrama yaparak anketlerde bir ara yüzde 15’e kadar yükseldi. Sarkozy’nin, Bayrou’ya başbakanlık önermek istediği söyleniyor. Ancak Bayrou ikinci tur öncesi bu dedikodulara yanıt vermiyor.
Diğer adaylar
Seçimleri belirleyen beş iddialı adayın yanı sıra, beş ‘küçük’ aday da ‘kazanmak için olmasa bile fikirlerini Fransızlara duyurmak için’ yarışıyor. Yeşiller’in güçlü soruşturma yargıç kökenli ve ‘Norveç aksanlı’ adayı Eva Joly, anketlerde beklenen yükselişi gösteremedi. Kırmızı ve yeşil gözlükleri, yolsuzluklara karşı mücadelesi, aksanı ile seçimlerin renkli simalarından Eva Joly, Sarkozy’nin yolsuzlukları konusunda en sert eleştirileri getiriyor. Anketlerde yüzde 2 civarında oy alan Yeşiller ikinci turda Hollande’ı destekleyecek.
Küreselleşme karşıtı Yeni Antikapitalist Parti NPA’nın fabrika işçisi adayı Philippe Poutou da, “Kapitalistler krizlerinin faturasını kendileri ödesin” sloganıyla ‘Sarkozy’nin gitmesi ve solun ilerlemesi için’ aday olduğunu söylüyor. “Nerden aday oldum, çok zor, yalnızım” gibi açıklamaları ile kampanyanın renkli isimleri arasına giren Poutou, bir televizyon programında, “Derdim cumhurbaşkanı olmak değil. Kişisel hırsım yok. İlkelerimizi Fransızlara anlatmak istiyorum hepsi bu” diyor.
Fransız Troçkistleri’nin sembolik partisi Lutte Ouvriere’in 42 yaşındaki lise öğretmeni adayı Nathalie Arthaud ise krizden çıkış için işçi sınıfı iktidarını öneriyor. Kar eden şirketlerin işten çıkarmalarının yasaklanması, zenginlerden vergi alınması, eşit sağlık ve eğitim hakları, asgari ücrettin yükseltilmesini de talep ediyor.
Fransa’da kraliyet yanlısı muhafazakar hareketin adaylarından Debout la Republique partisi lideri Nicolas Dupont-Aignan da Marine Le Pen gibi Euro’dan çıkılmasını, benzin fiyat artışlarına müdahaleyi, Fransız malı kullanılmasını savunuyor. Dupont-Aignan Türkiye’nin AB adaylığına sert bir üslupla karşı çıkan adaylar arasında.
Adaylar ve Türkiye
Sarkozy, Türkiye’ye karşı sert üslubu ile Türkiye-Fransa ilişkilerini kopma noktasına getirdi. Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkarken, ‘Ermeni soykırımını inkar edenlerin hapis ve para cezasına çarptırılmasını’ öngören ve Anayasa Konseyi tarafından iptal edilen inkar yasasını da yeniden getireceğini açıkladı. Hollande ise, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyor, ancak önümüzdeki 5 yılda koşulları tamamlayamayacağını savunuyor. Ermeni diasporasının radikal kanadı Daşnak partisine yakın olan Hollande, Sarkozy gibi inkar yasasını da yeniden getirme sözü verdi. Ancak Hollande’ın kampanya direktörü Pierre Moscovici, “Sarkozy ilişkileri mahvetti. Hollande ile bunu mutlaka düzelteceğiz,” mesajını veriyor.
Marine Le Pen, “Ben Türkiye’nin adaylığına karşıyım. Ama bu Türkiye’ye karşıyım demek değil. Türkiye’ye hep yalan söylediler. Yıllardır aldattılar. En azından ben dürüstüm. Türkiye ile onurlu, eşit, düzeyli ikili ilişkiler yürütmeye her zaman hazırım” diyor. Melanchon, Türkiye’nin AB’ye adaylığına destek veriyor ancak insan hakları ve demokrasi alanındaki eksiklerine vurgu yapıyor. Merkez sağ aday Bayrou ise, Türkiye’nin adaylığını “Devletin devamlılığı esastır” diyerek destekliyor. İnkar Yasası’na Meclis kürsüsünden karşı çıkan tek aday olan Bayrou, Türk göçmene yakın tavırlarıyla Türkiye kökenli seçmenin sempatisini topluyor.