İki Kere Yabancı” adlı sergi, Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra milyonlarca insanın hayatını değiştiren günleri yeniden gözler önüne seriyor. Serginin organizatörlerinden Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Profesör Doktor Ayhan Aktar’a göre mübadele yine de Türklerin gözünde hep bir tabu olarak kaldı. Modern tarih kitapları Anadolu’daki 1 milyon 200 bin Rum ve Yunanistan’daki 400 bin Müslüman’ın değişimini öngören mübadeleye yalnızca bir-iki paragraf ayırdı. Yıllarca engellenen tartışmaların artık engellenemediğini söyleyen Aktar, serginin de bu tartışmaların bir parçası olduğuna işaret ediyor.
Sergiyle aynı adı taşıyan ve dönemin arşiv ses ve görüntülerinden oluşan belgesel film, Türkler ve Rumlar arasında olduğu gibi 20’nci yüzyılın diğer zorunlu göçlerinden örnekler veriyor, mağdurların yaşadığı dramı anlatıyor.
Sergide gösterilen belgeselin yönetmeni Andreas Apostolidis, filmi hazırlamak için 105 kişiyle söyleşi yapmış. Röportaj yapılan bu kişilerin neredeyse tamamının ortak deneyimi, mübadele yüzünden yeni ülkelerinde dışlanmaları olmuş. Apostolidis bu ortak deneyimin, Türklerle Yunanlıları yakınlaştırdığını savunuyor.
Muhacirlerin sorunlarının sonraki nesillerde de devam ettiğine dikkati çeken Apostolidis, “İki taraftan insanlar da, bugün yaşadıkları yere değil ama 60 yıl önce, yüz yıl önce ailelerinin yaşadıkları ülkelere ‘yurt’ diyor,” diye konuşuyor.
Türkler ve Yunanlılar geçen yüzyılda zaman zaman savaşın eşiğine kadar geldi. En son savaş hali, 1996’daki Kardak Krizi sırasında yaşandı. 21’inci yüzyılın üzerinden 12 yıl geçti ve bu yüzyıl iki ülke arasında yakınlaşmayla anılıyor.
Sergi çalışanlarından Leonidas Liamabeys, ortak geçmişin Türkler tarafından da paylaşılıyor olmasından memnun. Liamabeys “İki Kere Yabancı” sergisinin Kıbrıs’a ve ardından da Atina’ya gideceğini söylüyor. “Geçmişi unutarak ilerleyemeyiz” diyen Liamabeys geçmişin hiçbir şekilde hafızalardan silinemeyeceğini belirtiyor.
Türk ziyaretçiler geçmişlerini öğrenmek istedikleri bu sergiye büyük ilgi gösterdi. “Kültürümüzün önemli bir kısmını kaybettik” diyen bir İstanbullu ziyaretçi, Rumlar, Ermeniler ve Yahudilerle aynı semtte büyüdüğünü, ama zamanla gençlerin semte göçtüğünü bu arada zamana direnen eski neslin semtde kaldığını söylüyor.
Ekonomik kriz yüzünden son dönemde çok sayıda Yunan vatandaşı Türkiye’ye çalışmaya gidiyor. Sergiyi gezen Atinalı Maria da onlardan biri. Sergiyi birkaç yıl önce görseydi çok şaşıracağını söyleyen Maria, artık Türkiye’nin bu tarz girişimlere öncülük ettiğini söylüyor.
“İki Kere Yabancı” sergisi, mübadele yüzünden iki ülkenin kaybolan kültürlerini ve geleneklerini yansıtsa da, sergiden dışarı adım attığınızda İstanbul’da çok şeyin değiştiğini görmek mümkün. Sergi binasından birkaç adım ötede İstanbullu Rumlar, Türkler ve İstanbul’a çalışmaya gelen Yunan vatandaşları, Pazar ve Pazartesi günleri Büyük Perhiz festivalini kutladı. Hristiyan inancına göre Paskalya bayramına kadar herhangi bir et veya hayvansal ürünün yenmeyeceği ve yaklaşık 40 günlük sürece Büyük Perhiz deniyor. Belki yüz yıl önce Türkiye’de bu festivale binlerce kişi katılacaktı, ama on yıl önce böyle bir festivalin Türkiye’de düzenlenmesi kimsenin aklına gelmezdi.