IŞİD, Irak’ta hafife alınmayacak bir güç olduğunu ortaya koydu. Geleneksel savaş ve gerilla savaşını başarılı bir şekilde uygulayan örgüt, yönettiği bölgelerde sivillerin üzerinde de terör estiriyor. Ancak, ekonomik yaptırımlar, koalisyon güçlerinin hava saldırıları ve Irak ordusunun operasyonları IŞİD’i zora soktu.
IŞİD’den kaçmayı başaran aileler IŞİD’in savaş yöntemleriyle ilgili bilgi sağlıyor. Mülteci kampındaki sünger yatağında oturan Ahmed Salih Muhammed, annesine, kardeşine ve çocuklarına bakarak, IŞİD’e karşı süren savaşın etkilerinin köyüne vardığı geceyi anlattı.
Muhammed “Hayal edin: bu kadar ufak bir odada 60 kişi oturuyor. Ailem, erkek kardeşimin ailesi, kuzenimin ailesi. Dışarda bombardıman sürüyor ve biz eğiliyoruz. Çünkü camlardan ve duvardan kurşunlar giriyor” diye konuşuyor.
Amerika önderliğindeki koalisyon son 20 aydır IŞİD mevzilerini bombalıyor. Son dönemde operasyonlar Musul’a yöneldi. Irak ordusunun Mart’ta kenti IŞİD’den almak için başlattığı operasyon ise şu anda ivmesini kaybetmiş durumda.
Bazı köylüler ise çapraz ateşte kaldı.
Salih Muhammed, IŞİD’in nöbet yerleri terk edenler için özel bir idam müfrezesi olduğunu söylüyor. Bu nedenle IŞİD militanları bazen koalisyon bombardımanlarına rağmen mevzilerini terk etmiyor.
Hava saldırıları IŞİD’den kaçanlara koruma sağladı. Bazı diğer kişiler ise Irak ordusu tarafından kurtarıldı. Çoğu kadın ve çocuk olan 6 bin kişi kaçmayı başardı.
Ancak, bazıları IŞİD’in Irak ordusunun ilerlemesine karşı bazı planları olduğunu anlatıyor.
Salih Muhammed, örgütün kadın intihar bombacılarını yem olarak kullandığını söylüyor. Ordu kenti geri almaya başladığında IŞİD bu kadınları öne sürmüş. Kadınlar “Bizi IŞİD’den kurtarın” dedikten sonra askerlere yaklaştıklarından kendilerini patlatmış. Muhammed, “Bu kadınlar IŞİD militanlarının eşleri, bizim köyden değiller. Köyü yok etmek için IŞİD tarafından gönderildiler” diyor.
Başka erkek mülteciler de kara çarşafa sarınmış intihar bombacıları gördüklerini söylese de, kadın olduklarını doğrulayamıyor.
IŞİD’den kaçan ailelerin birçoğu, cihatçı örgütün yakınlarına akrabalarına zarar verebilecekleri düşüncesiyle fotoğraflarının çekilmesini reddetti. Ancak gördüklerini anlatmaktan çekinmediler.
Her köyde belli bir IŞİD varlığı olduğunu söyleyen bu mülteciler, örgütün bazen evleri işgal ederek karargah olarak kullandığını belirtiyor. Örgüt, bunun, çevredeki aileleri hedef haline getireceğinin farkında. Militanlar bazen doğrudan ailelerin yanına taşınıyor.
İsminin Ahmet olduğunu söyleyen bir mülteci “IŞİD’e hayır diyemezsiniz. Eğer evinize girmek isterlerse girerler” diye konuşuyor. Bir keresinde dışarda ateş ettiklerini duyan Ahmet çıkarak ateşi kesmelerini istemiş. Militanlar bunun üzerine ona ateş açmış ve onu evin içine çeken annesi kurtarmış.
Görgü tanıklarının anlattıklarına göre IŞİD militanları aynı zamanda köyleri birleştiren yer altı tünelleri de kazdı. Tüneller, bombardımandan korunma ya da evden eve geçme olanağı sağlıyor. Bu nedenle mülteciler, Irak ordusu bir köyü ele geçirdiğinde elinde tutmakta zorlanacağını söylüyor.
Gruptakilerden birisi ordunun kendilerini kurtarmaya geldiği gün bazı IŞİD militanlarının tünellere kaçtığını, gece olduğunda ise bu tünellerden çıkarak düşmana saldırdığını söylüyor. Gruptaki diğerleri de bunu doğruluyor.
Eskiden Irak ordusunda komutan olan Arif de kaçanlar arasında. Arif, tünellerin IŞİD’in mahkumları ve paraya ihtiyacı olan kişiler tarafından kazıldığını, eğer tüneller bombalanırsa ölenlerin IŞİD savaşçıları değil, bu kişiler olacağını söylüyor.
Arif, tünelleri yalnızca Iraklılar’ın kazdığını, yabancı savaşçıların IŞİD’in liderlik kadrosunda olduğunu söylüyor. Diğer kişiler de Fransa’dan, Rusya’dan, Cezayir’den, Fas’tan ve Afganistan’dan gelen savaşçılar gördüklerini ekliyor.
Mülteciler, Irak ordusunun gelmesinden önce IŞİD’in bomba yerleştirmeye başladığını söylüyor.
Evlere bubi tuzağı yerleştirdiklerini söyleyen bu savaş mağdurları, sokakların, hatta tarlaların bile tuzaklarla dolu olduğunu belirtiyor.
Hepsi, IŞİD’in en nefret ettiği şeyin hava saldırıları olduğu konusunda hemfikir. Mülteciler, bu saldırıların hedefi tutturmada genellikle son derece başarılı olduğunu söylüyor.
Köylerde tutsak kalanlar için jetlerin sesinden daha kötü olan tek şey sessizlik.
Arif, uçak sesi duymadıklarında endişelendiklerini söylüyor. Örgütün, uçak sesleri kesilir kesilmez erzak, silah, gıda ve bomba ikmaline başladığını söyleyen eski komutan “Garip bir savaş ve biz hiçbir kaçış olasılığı olmadan ortasında kaldık” diye konuşuyor.
Çenesinde ağarmış bir sakala sahip yaşlıca bir öğretmen, elinde çocuk defteriyle kalabalığa katılıyor.
Yasin umut dolu bir mesajla söze başlıyor ve Irak’ta hayatın eninde sonunda normale döneceğini söylüyor.
Unutmanın Allah’ın bir lütfu olduğunu söyleyen öğretmen, daha iyi bir geleceğe inandıklarını söylüyor. Karanlık günlerin zihinlerin arkasında hep kalacağını ancak unutacaklarını söyleyen Yasin “Tüm bunlar Irak hükümetinin suçu” diyerek sözünü tamamlıyor.
Irak’ta mezhepler arası nefret ve karşılıklı suçlamalar sürüyor. Irak’ın çoğunluğunu oluşturan Şiiler’in kurduğu hükümet, Amerikan güçlerinin 2011’de çekilmesinden sonra giderek baskıcı bir siyaset uyguladı. IŞİD, bu baskıları kullanarak kendisini Sünniler’in koruyucusu olarak pazarladı.
Bu mülteciler IŞİD’in evlerinde saklandığını, orduya buradan ateş açtıklarını söylese de, Irak ordusu hakkında da çok olumlu düşüncelere sahip değiller. Ordunun, köylüye işkence ettiğini ve mallarına zarar verdiğini söylüyorlar.
Irak’ta süren savaşta iki taraf da insan hakları ihlalleriyle suçlandı. Ancak, hiçbiri gaddarlıkta IŞİD’e yaklaşamadı.