KAHİRE —
Lübnan başbakanının istifası, birçok mezhebin temsil edildiği hükümet içinde gerginliğin yeniden tırmandığını gösteriyor. Amerika’nın Sesi Kahire muhabiri Elizabeth Arrott, mezhep politikalarının tüm bölgede gittikçe daha fazla rol oynadığına dikkati çekiyor.
Suriye’de şiddet olayları başlayalı iki yıl geçti. Karışık mezhepleri barındıran komşu Lübnan’da da durum gergin. Özellikle kuzeydeki Trablus kenti, Esat rejimine destek veren Alevi Araplar ve isyancılara destek veren Sünniler arasında çatışmalara sahne oluyor.
Son çatışmalar, Lübnan’da uzlaşma hükümetinin başbakanlığını yapan Necip Mikati’nin istifasını izliyor. Mikati Esat rejimi yanlısı Şii Hizbullah ve Sünniler’den oluşan koalisyonu ayakta tutmaya çalışıyordu. Başbakan, istifasının ardından çevre ülkelerdeki yangınların kendi ülkesine sıçrayabileceği uyarısında bulundu.
Suriye’deki iç savaşın mezhepsel nedenlere dayanması, ülkenin farklı mezhepler arasında bölünebileceği kaygısını da arttırıyor.
Bölgesel güvenlik uzmanı Sami Seyf el Yazal da bu görüşte: “Gözümün önünde Suriye’nin batıda, başkenti Lazkiye olan bir Alevi devleti, kuzeyinde bir Kürt devleti, geri kalanında da Sünni ve Dürziler’den oluşan parçalara bölündüğünü görebiliyorum.”
Bu Suriye’de en kötü senaryo olarak değerlendirilse de, bu ülkeyi bölen güçler Lübnan’daki mezhep unsurlarını da etkiliyor. İran’ın hem Esat rejimi hem de Hizbullah’a verdiği destek gerginliği daha da tırmandırıyor.
Kahire’deki Amerikan Üniversitesi profesörlerinden Christian Donath, İran’ın bölgesel güç olarak ortaya çıkmasının diğer Körfez ülkelerini de paniğe sürüklediğini savunuyor: “Katarlılar ve Suudiler İran’ın artan gücünden kaygı duyuyor. Artan İran ve Şii nüfuzunu kırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.”
Siyasi sosyolog Profesör Sait Sadık’a göre, son iki yılda Sünni İslamcılar’ın güçlenmesi de İranlı liderlerin ‘dış mihrak’ kavramını farklı türde değerlendirmesine yol açıyor: “İranlılar, Batı’nın Arap Baharı’nı, Sünni rejimleri kendi üzerlerine sürmek amacıyla fırsat olarak kullandığını düşünüyor.”
Kuşkular arttıkça ve Suriye’de mezhep bağlantılı dış mihrakların yönettiği savaş şiddetlendikçe, çok sayıda mezhebe ev sahipliği yapan Lübnan da uçurumun kıyısına gelmekten kurtulmaya çalışıyor.
Suriye’de şiddet olayları başlayalı iki yıl geçti. Karışık mezhepleri barındıran komşu Lübnan’da da durum gergin. Özellikle kuzeydeki Trablus kenti, Esat rejimine destek veren Alevi Araplar ve isyancılara destek veren Sünniler arasında çatışmalara sahne oluyor.
Son çatışmalar, Lübnan’da uzlaşma hükümetinin başbakanlığını yapan Necip Mikati’nin istifasını izliyor. Mikati Esat rejimi yanlısı Şii Hizbullah ve Sünniler’den oluşan koalisyonu ayakta tutmaya çalışıyordu. Başbakan, istifasının ardından çevre ülkelerdeki yangınların kendi ülkesine sıçrayabileceği uyarısında bulundu.
Suriye’deki iç savaşın mezhepsel nedenlere dayanması, ülkenin farklı mezhepler arasında bölünebileceği kaygısını da arttırıyor.
Bölgesel güvenlik uzmanı Sami Seyf el Yazal da bu görüşte: “Gözümün önünde Suriye’nin batıda, başkenti Lazkiye olan bir Alevi devleti, kuzeyinde bir Kürt devleti, geri kalanında da Sünni ve Dürziler’den oluşan parçalara bölündüğünü görebiliyorum.”
Bu Suriye’de en kötü senaryo olarak değerlendirilse de, bu ülkeyi bölen güçler Lübnan’daki mezhep unsurlarını da etkiliyor. İran’ın hem Esat rejimi hem de Hizbullah’a verdiği destek gerginliği daha da tırmandırıyor.
Kahire’deki Amerikan Üniversitesi profesörlerinden Christian Donath, İran’ın bölgesel güç olarak ortaya çıkmasının diğer Körfez ülkelerini de paniğe sürüklediğini savunuyor: “Katarlılar ve Suudiler İran’ın artan gücünden kaygı duyuyor. Artan İran ve Şii nüfuzunu kırmak için ellerinden geleni yapıyorlar.”
Siyasi sosyolog Profesör Sait Sadık’a göre, son iki yılda Sünni İslamcılar’ın güçlenmesi de İranlı liderlerin ‘dış mihrak’ kavramını farklı türde değerlendirmesine yol açıyor: “İranlılar, Batı’nın Arap Baharı’nı, Sünni rejimleri kendi üzerlerine sürmek amacıyla fırsat olarak kullandığını düşünüyor.”
Kuşkular arttıkça ve Suriye’de mezhep bağlantılı dış mihrakların yönettiği savaş şiddetlendikçe, çok sayıda mezhebe ev sahipliği yapan Lübnan da uçurumun kıyısına gelmekten kurtulmaya çalışıyor.