Bugün hem Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron hem de Almanya Başbakanı Olaf Scholz açısından diplomatik trafiğin çok yoğun olduğu bir gün olarak kayıtlara geçti. Macron, Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Parlamentosu temaslarını sürdürürken, Scholz da Çin lideri Xi Jinping ile uzun bir çevrimiçi görüşme yaptı.
Akşam saatlerinde ise Macron’un Berlin ziyareti başladı. AB’nin en önemli iki ülkesinin liderleri, eski Başbakan Merkel’in başlattığı bir geleneği sürdüyor; resmi olarak görevlerine başladıktan sonra AB içinde Fransız-Alman işbirliğinin gücünü göstermek için ilk ziyaretlerini birbirlerinin başkentlerine yapıyor. Scholz da, başbakan seçildikten hemen sonra, 10 Aralık‘ta Paris'te Emmanuel Macron ile Elysee Sarayı'nda biraraya geldi. Şimdi ise Macron, geçen Cumartesi günü yemin ederek ikinci kez Cumhurbaşkanı koltuğuna oturduktan sonra Berlin’e gelerek, hem söz konusu geleneği sürdürdü hem de Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan bu zorlu dönemde iki ülkenin dayanışma içinde olduğunu vurguladı.
Scholz, Macron’u Başbakanlık Binası’nın önünde askeri törenle karşıladı. Kısa bir ilk görüşme sonrasında iki lider ortak basın toplantısı düzenlendi. İlk olarak söz alan Scholz, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile Avrupa tarihinde bir dönüm noktası yaşandığını, her iki ülkenin ve diğer AB ülkelerinin ortak değerleri korumak için birlikte hareket edeceklerini ve Ukrayna’yı destekleyeceklerini bildirdi.
"Ukrayna Avrupa ailesinin bir parçası" diyen Scholz, ülkenin AB’ye üyelik sürecinin devam ettiğini söyledi. Scholz, Rusya’nın saldırısı sonrasında AB ülkelerinin daha önce hiç olmadığı kadar birleştiğini söyledi. Scholz, Vladimir Putin’in Moskova’da yaptığı konuşmaya atıfta bulunarak, gerilimi düşürme yönünde bir sinyal geldiğini, ancak bunun yeterli olmadığını, saldırıların sona ermesi ve barış görüşmelerine geri dönülmesine alternatif görmediğini söyledi.
Macron ise, savaşın başlamasından bu yana Scholz ile birlikte silahların susması için girişimlerde bulunduklarını anımsatarak, en önemli hedefin savaşın daha da büyümesini engellemek olduğunu ifade etti. Scholz ile AB anayasalarının değiştirilmesi konusunu ele alacaklarını hatırlatan Macron, AB’nin Avrupa Siyasi Topluluğu olarak sürdürülmesi şeklindeki fikrine vurgu yaparak, bu çatı altında birliğin yeni bir yapılanmaya gidebileceğini ve Avrupa değerlerini paylaşan Ukrayna’nın yanısıra Batı Balkanlar’daki bazı ülkelerin birliğe üyelik ve entegrasyon sürecinin çok daha hızlı gerçekleşebileceğini aktardı. Macron akşam saatlerinde Scholz ile birlikte tekrar Çin lideri Xi Jinping’i arayarak, Ukrayna’daki gelişmeleri ele alacaklarını da bildirdi.
Scholz ve Macron’un, gazetecilerden gelen ısrarlı sorulara rağmen Kiev’i birlikte ziyaret etmeyi planlayıp, planlamadıkları konusuna yanıt vermemeleri dikkat çekti.
Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski, Scholz'u, Rusya'nın 2. Dünya Savaşı'nda Naziler’e karşı kazandığı zafer ve teslimin yıldönümü olan 9 Mayıs'ta Kiev'e davet etmiş, Scholz’un Macron’la önümüzdeki günlerde ortaklaşa bir ziyareti tercih edebileceği öne sürülmüştü.
Basın toplantısının ardından Macron ve Scholz kapalı kapıların ardında ayrıntılı bir görüşmede Ukrayna savaşını, savaşın derinden etkilediği Avrupa’nın geleceğini ve AB Anlaşması’nda planlanan değişiklikleri ele almak için bir araya geldi. Bu görüşmeden sonra ise iki liderin delegasyonların katılımıyla akşam yemeğinde buluşmaları öngörülüyor.
Berlin’de ziyaret kapsamında yapılan ilk analizlerde, Macron’un ilk Cumhurbaşkanlığı döneminde AB içerisinde Angela Merkel’in gölgesinde kaldığı, ikinci döneminde birliğin lideri olarak ön plana çıkmayı hedeflediği görüşü ağır basıyor. Olaf Scholz’un Rusya’nın Ukrayna işgali konusunda temkinli tepkileri, uluslararası ve iç politikada sert eleştirilere maruz kalırken, bu durumun Macron için önemli bir fırsat oluşturduğu belirtiliyor.
Scholz’dan ‘Ulusa Sesleniş’ konuşması
Başbakan Olaf Scholz, 8 Mayıs 1945’te İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 77’inci yıl dönümü nedeniyle dün akşam yaptığı ‘Ulusa Sesleniş’ konuşmasında, Rusya’nın Ukrayna'yı boyunduruk altına almak istediğini savunarak, Putin'in, Ukraynalılar’ın "kültürlerini ve kimliklerini yok etmek istediğini" söyledi. İkinci Dünya Savaşı’nın 60 milyon kişinin hayatına mal olduğunu ve Almanlar’ın bir insanlık suçu işlediğini belirten Scholz, savaştan çıkardıkları en önemli sonucun, "Bir daha asla savaş ve soykırım yaşanmaması" olduğunu belirterek, ancak Avrupa'da tekrar bir savaşın yaşandığını ve ülkesinin şiddetin sona ermesi için mücadele ettiğini vurguladı.
Bugün Avrupa’nın göbeğinde yeni savaş yaşandığına ve bunu da barbarca bir biçimde Rusya’nın başlattığına dikkati çeken Scholz, hükümetin Ukrayna politikasını da savunarak, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin tarihinde ilk kez savaş bölgesine silah gönderildiğini hatırlattı. Scholz, ülkesinin tüm kararlılığına rağmen tek başına hareket etmeyeceğini, Almanya'nın kendisini savunma kabiliyetini koruyacağını, NATO'nun savaşın tarafı olmasına yönelik hiçbir karar almayacaklarını sözlerine ekledi.