İSTANBUL —
Mısır’da Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’nin devrilmesiyle sonuçlanan askeri darbeyi en sert kınayan liderlerden biri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu.
Erdoğan bu hafta yaptığı konuşmalarda, Türkiye’nin kendi darbe geçmişinden de benzerlikler çıkardı ve Mısır’daki müdahaleyi kınadı. 28 Şubat 1997’deki “post-modern darbe” o dönem Refah Partili Başbakan Necmettin Erbakan’ın hükümetini istifaya zorlamış, İstanbul belediye başkanlığı yapan Tayyip Erdoğan da 28 Şubat’ı izleyen yıllarda, geçmişte okuduğu bir şiir yüzünden hapis yatmıştı.
Amerika’da yayınlanan “Islam Without Extremes (Aşırılığa Kaçmayan İslam)” adlı kitabın yazarı Mustafa Akyol, Türkiye’de İslamcı hareketin ordu müdahaleleriyle yaşadığı deneyimin Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e ilham kaynağı olabileceğini savunuyor. Mustafa Akyol, “Ordu herşeyi organize etti, mahkemelere İslamcı siyasetçi ve kanaat liderlerini yargılama emri verdi. Üniversiteleri ele geçirip dindar öğretim görevlilerini ya işten çıkardılar ya da yetkilerini düşürdüler. Bu muameleye maruz kalan Erdoğan gibi politikacılar bundan ders çıkardı. Sert söylemlerin, laiklere yönelik tehdit edici yaklaşımların, Batı karşıtı görüşlerin kendilerine yardım etmediğinin farkına vardılar. Bundan bir ders çıkardılar ve kendilerini reformdan geçirdiler. Ortaya tamamen farklı bir mesajla AKP çıktı” diyor.
Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında ilk girdiği seçimlerde tek başına iktidar olabilecek çoğunluğa ulaştı. Ak Parti sonraki iki genel seçimi de kazandı. Bu başarının ardında AKP’nin toplumun büyük kesimlerine erişebilmesindeki hazırlığı önemli rol oynadı. Parti serbest piyasa ekonomisine bağlı kaldı, Avrupa Birliği üyeliğine destek verdi. Marmara Üniversitesi Siyaset Tarih Anabilim Dalı başkanı Doç. Dr. Yüksel Taşgın, AKP’nin yönetimi paylaşma yoluna gittiğini, liberal aydınları demokratikleşme paketine ikna ettiğini, çünkü kendilerinin de Avrupa Birliği üyeliği konusunda istekli olduğunu belirtiyor.
Mustafa Akyol ise seçmenlerin 28 Şubat’tan hemen sonra şiddete ya da kitlesel sokak gösterilerine başvurmamasının da AK Parti’nin başarısında etki sağladığına inanıyor. “Bunu kısmen Türkiye’de demokrasi geleneğinin güçlü olmasına borçluyuz” diye konuşan Akyol, Türkiye’de her darbenin ardından serbest genel seçimler düzenlendiğini ve genelde ordunun sempatik bakmadığı partilerin seçimleri kazandığına dikkati çekiyor. Adalet ve Kalkınma Partililer’in geleceği gördüğünü belirten Mustafa Akyol, partili siyasetçilerin kendilerini reformdan geçirerek seçimleri kazanma şanslarını arttırdığını belirtiyor.
Türkiye’yi son dönemde Mısır’la benzeştiren şey ise, haftalardır devam eden hükümet karşıtı gösteriler. Milliyet yazarı Kadri Gürsel, Gezi Parkı protestolarının çıkış nedenini, Erdoğan’ın geçmiş dersleri unutup, kapsayıcı politikalardan vazgeçmesine bağlıyor. Gürsel, “Erdoğan AB perspektifi ve laik demokrasi gibi değerler için benimsediği yaklaşımlardan uzaklaştığı için toplumun diğer kesimleriyle çatışmaya girdi. Gezi hareketi de bunun kanıtıdır” diye konuşuyor.
Uzmanlara göre Başbakan Erdoğan da, Mısır’da yaşananlardan bir ders çıkardı: Müslüman Kardeşler gibi demokrasi karşıtı komploların mağduru olduğunu savundu ve bunlara sert yanıt vereceğini açıkladı.
Erdoğan bu hafta yaptığı konuşmalarda, Türkiye’nin kendi darbe geçmişinden de benzerlikler çıkardı ve Mısır’daki müdahaleyi kınadı. 28 Şubat 1997’deki “post-modern darbe” o dönem Refah Partili Başbakan Necmettin Erbakan’ın hükümetini istifaya zorlamış, İstanbul belediye başkanlığı yapan Tayyip Erdoğan da 28 Şubat’ı izleyen yıllarda, geçmişte okuduğu bir şiir yüzünden hapis yatmıştı.
Amerika’da yayınlanan “Islam Without Extremes (Aşırılığa Kaçmayan İslam)” adlı kitabın yazarı Mustafa Akyol, Türkiye’de İslamcı hareketin ordu müdahaleleriyle yaşadığı deneyimin Mısır’daki Müslüman Kardeşler’e ilham kaynağı olabileceğini savunuyor. Mustafa Akyol, “Ordu herşeyi organize etti, mahkemelere İslamcı siyasetçi ve kanaat liderlerini yargılama emri verdi. Üniversiteleri ele geçirip dindar öğretim görevlilerini ya işten çıkardılar ya da yetkilerini düşürdüler. Bu muameleye maruz kalan Erdoğan gibi politikacılar bundan ders çıkardı. Sert söylemlerin, laiklere yönelik tehdit edici yaklaşımların, Batı karşıtı görüşlerin kendilerine yardım etmediğinin farkına vardılar. Bundan bir ders çıkardılar ve kendilerini reformdan geçirdiler. Ortaya tamamen farklı bir mesajla AKP çıktı” diyor.
Erdoğan’ın Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında ilk girdiği seçimlerde tek başına iktidar olabilecek çoğunluğa ulaştı. Ak Parti sonraki iki genel seçimi de kazandı. Bu başarının ardında AKP’nin toplumun büyük kesimlerine erişebilmesindeki hazırlığı önemli rol oynadı. Parti serbest piyasa ekonomisine bağlı kaldı, Avrupa Birliği üyeliğine destek verdi. Marmara Üniversitesi Siyaset Tarih Anabilim Dalı başkanı Doç. Dr. Yüksel Taşgın, AKP’nin yönetimi paylaşma yoluna gittiğini, liberal aydınları demokratikleşme paketine ikna ettiğini, çünkü kendilerinin de Avrupa Birliği üyeliği konusunda istekli olduğunu belirtiyor.
Mustafa Akyol ise seçmenlerin 28 Şubat’tan hemen sonra şiddete ya da kitlesel sokak gösterilerine başvurmamasının da AK Parti’nin başarısında etki sağladığına inanıyor. “Bunu kısmen Türkiye’de demokrasi geleneğinin güçlü olmasına borçluyuz” diye konuşan Akyol, Türkiye’de her darbenin ardından serbest genel seçimler düzenlendiğini ve genelde ordunun sempatik bakmadığı partilerin seçimleri kazandığına dikkati çekiyor. Adalet ve Kalkınma Partililer’in geleceği gördüğünü belirten Mustafa Akyol, partili siyasetçilerin kendilerini reformdan geçirerek seçimleri kazanma şanslarını arttırdığını belirtiyor.
Türkiye’yi son dönemde Mısır’la benzeştiren şey ise, haftalardır devam eden hükümet karşıtı gösteriler. Milliyet yazarı Kadri Gürsel, Gezi Parkı protestolarının çıkış nedenini, Erdoğan’ın geçmiş dersleri unutup, kapsayıcı politikalardan vazgeçmesine bağlıyor. Gürsel, “Erdoğan AB perspektifi ve laik demokrasi gibi değerler için benimsediği yaklaşımlardan uzaklaştığı için toplumun diğer kesimleriyle çatışmaya girdi. Gezi hareketi de bunun kanıtıdır” diye konuşuyor.
Uzmanlara göre Başbakan Erdoğan da, Mısır’da yaşananlardan bir ders çıkardı: Müslüman Kardeşler gibi demokrasi karşıtı komploların mağduru olduğunu savundu ve bunlara sert yanıt vereceğini açıkladı.