Washington’daki Orta Doğu Enstitüsü’nün düzenlediği toplantıda uzmanlar, Hüsnü Mübarek sonrası dönemde Mısır halkının gerçekten nasıl bir siyasi gelecek arzuladığını tartıştı. Maryland Üniversitesi profesörlerinden Shibley Telhami’ye göre Tunus ve Mısır gibi ülkelerde uzun yıllar süren tek adam iktidarları, bu ülkelerin halklarının liderlerinden soğumasına neden oldu:
"Bu insanlar kendilerini artık devletle özdeşleştiremiyor. Onların devletlerinden ne kadar farklı düşündüğünü öğrenmek için, kendi liderleri dışında en çok sevdikleri liderleri sorardım. Onlara Mübarek ya da bin Ali hakkında ne düşündüklerini hiç sormadım. Bana saydıkları liderlerin hepsi kendi devletlerinin düşmanı konumunda kişilerdi. Olaya Filistin-İsrail sorunu ya da Amerika’yla yaşadıkları sorunlar açısından baktıkları için sevdikleri liderler Lübnanlı Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez ya da Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan gibi kişiler oldu. Bu listenin ilk beş sırasında bir tane bile halihazırda yönetimde bulunan Sünni bir Arap lider yoktu. Bu da bu halkların liderlerinden ne denli rahatsız olduğunun en büyük göstergesiydi."
Orta Doğu Enstitüsü’ndeki toplantıya katılan uzmanlar Mısır’da halkın dini duygularının çok kuvvetli olduğunu, bunun da siyasete etkisi olacağında görüşbirliği içinde. Bununla birlikte Mısır’da yönetimi eline alan ordu da çok kuvvetli. Bu durumda bu ülkenin demokratik geçiş sürecinde orduyla Müslüman Kardeşler örgütü birlikte çalışabilir mi?
Maryland Üniversitesi Uluslararası Siyasi Tavırlar Programı direktörü Steven Kull'un bu soruya yanıtı şöyle:
"Sokaklara dökülen insanlar daha demokratik bir toplum talebinde bulunduklarını güçlü bir şekilde dile getirdi. Yalnızca kentli gençler değil. İnsanlar nasıl bir yönetim istedikleri konusunda görüş birliği içinde. Bu artık durdurulamayacak bir güç haline geldi ve ordu da bu güçle yüzleşmek durumunda olduğunun farkında. Mübarek’i istifaya zorlayarak, kendilerini korumakla kalmadılar bu demokratik güçle işbirliği yaptılar. Ordunun bundan sonra toplum içindeki yeri ne olur? Bana kalırsa çok önemli bir rol almaya devam edecek. Bir nebze Türkiye’ye benzeyebilir. Ordunun belli bir gücü olsa da, doğrudan karar alamıyor, yasaların işleyişine karışamıyor. Türkiye’de İslamcı unsurların toplumla entegre edildiğini ama toplumun temelde liberal ve sivil karakterini de koruduğunu görüyoruz. Bir de bazı sınırlar koyan bir ordu var. Ben Mısır’la Türkiye’nin benzer olduğunu iddia etmiyorum. Belki Türkiye’de belli bir role sahip olan ama günlük işleyişe katılmayan ordu, Mısır’a örnek olabilir. Türkiye’de ordu daha fazla ödün vermeye başladı, İslam’ın, örneğin türbanın toplumda yerleşmesine daha fazla izin verdi. Sanıyorum buna benzer bir süreci Mısır’da da göreceğiz."
Steven Kull’a göre Amerika Mısır’da yaşanan gelişmelere hazırlıksız yakalandı. Uzmana göre Washington’da önceden bir şeyler hissedilse de, Hüsnü Mübarek’in yıkılmayacak kadar sağlam olduğu inancı daha yaygındı. Bu durumda bundan sonra Amerika’nın Mısır’daki geçiş sürecine artık bir katkısı olabilir mi?
"Amerikan hükümeti Mısır’ın demokrasiye geçiş sürecinde muhakkak rol oynayacak. Amerika’nın Ulusal Demokrasi Enstitüsü ve Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitüsü gibi demokrasiyi teşvik etmek için kurduğu belli kurumları var. Bu enstitüler, seçim düzenleme ve parti kurulmasına yardım etmek, bu alanda adam yetiştirmek, basınla iletişim kurulmasına yardımcı olmak gibi işlevlere sahip. Burada kilit öneme sahip olan şey, Amerika’nın tarafsızlığını koruması ve bir tarafı diğerine karşı kayırmaması. Belki kendilerini laik partilere daha yakın hissedecekler, ama böyle bir durum geri tepebilir. Amerika demokrasi, insan hakları, uluslararası hukuk gibi kavramları savunma konusunda olumlu bir izlenime sahip. Mısırlılar, Amerikalıların bu değerleri kendileri için koruduğunu görmezse bundan büyük hayal kırıklığı duyacaklar. Eğer bu değerlere kendileri için de sahip çıktığını görürlerse bu durumda Amerika’nın bölgede bir rol oynamasından memnun olacaklardır."
Mısır’da askeri yönetim önümüzdeki altı ay içinde ülkeyi seçimlere taşıma sözü verdi. Ama uzun süren bir diktatörlüğün sona ermesine rağmen yine de kendini bir belirsizlik içinde bulan bu ülkenin siyasi geleceği önümüzdeki aylarda dünya başkentlerinde tartışılmaya devam edecek.