Bir yıl önce Tahrir meydanına akan milyonlarca Mısırlı farklı kesimlerden geliyordu: yoksul, orta sınıf, Müslüman, Hristiyan… Ancak devrimin tohumları laiklik yanlısı gençler tarafından atılmıştı. Sosyal medya ortamında organize olan gençler, devrimin yüzüydü.
Bir yıl aradan sonra gösterilerde fazla görünmeyen Müslüman Kardeşler yeni yeni siyasi ortamda ağırlığını hissettiriyor. Hanan Abdül Alim gibi eylemciler ise bu durumdan şikayetçi.Hanan Abdül Alim şöyle konuşuyor:
"Bu meclis Tahrir meydanında kanı dökülen insanlar sayesinde kuruldu. Biz de bunu onlara hatırlatacağız. Orada o devrim sayesinde oturuyorlar."
Demokrasi yanlısı eylemciler için beklemedikleri bir durum ortaya çıktı: halkın sesi duyulsun diye mücadele ederken halk İslamcıları seçti.
Ancak herkes şikayetçi değil. Sami Abdül Azim gibileri Parlamentonun tarafsız davranacağı, mevcut askeri iradeye bile karşı çıkacağını umuyor:
“Bu meclisin üyeleri Mısır halkı tarafından seçildi ve biz tercihimize güveniyoruz, umutlarımızı gözetmelerini bekliyoruz. Umarız bu parlamento daha öncekilerden farklı olur ve devrimden sonra yeni bir ortam oluşur.”
Başka eylemciler ise İslamcıların seçimlerdeki zaferinin önemli olmadığını savunuyor. İnsan Hakları eylemcisi Gasser Razık, laik devlet – din devleti tartışmasının yapay olduğunu düşünüyor:
“Mısır hiçbir zaman laik bir devlet olmadı. Her zaman ortada olmuştur. Temel konularda bu böyle. Miras konusu örneğin. Mısır’da miras konuları medeni hukuka göre düzenlenmiyor, şeriata göre düzenleniyor. Veya Hristiyan bir erkek Müslüman bir kızla evlenemiyor. Örneğin Mısır’da resmi nikah yok.”
Çoğu Mısırlıya göre ihtiyaç duyulan bir çeşit uzlaşma sağlanması. Mısır’ın sorunları o kadar ciddi ki Müslüman Kardeşler de bu sorunları tek başına üstlenmek istemiyor. Razık bunu da olumlu görüyor:
“Hepimiz 60 yıldır son derece baskıcı otokratik bir yönetim altında yaşıyoruz. Bu 60 yıl içinde kimse koalisyon kurmayı öğrenemedi. Kimse oyunu kurallarına uygun bir şekilde oynamayı öğrenmedi. Mısır’da İslamcıların da liberallerle, solcularla çalışmayı öğrenmesi ve bir ortak payda bulunması lazım.”
Ancak Mısır’ın önündeki en önemli konu, halkın sesinin kısılmasını önlemek. Eylemcilere göre bunun için de askeri yönetimin çekilmesi gerekiyor.