Erişilebilirlik

Muhalefet Neden OHAL’e Karşı Çıktı?


HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç

Türkiye’de 10 kentte kayıplara neden olan deprem gerekçesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın OHAL yetkisi talep etmesine karşı muhalefet, yürütme makamı Cumhurbaşkanlığı’nın afet koordinasyonu için gerekli tüm yetkilere sahip olduğu görüşünde.

TBMM Genel Kurulu’ndaki Cumhurbaşkanlığı’nın OHAL (olağanüstü hal) yetkisi talebiyle ilgili görüşmelerde, muhalefet sözcüsü vekiller de öncelikle depremdeki kayıplardan dolayı üzüntülerini belirterek, yakınlarını kaybedenlere baş sağlığı diledi.

Muhalefet, Anayasa’nın 119’uncu maddesi ile 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nun 3’üncü maddesi uyarınca Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde 8 Şubat 2023 Çarşamba günü saat 01.00’den itibaren üç ay süreyle OHAL ilan edilmesine ise karşı oy kullandı. CHP, İYİ Parti ve HDP ile diğer muhalefet vekillerince “ret” oyu verilmesine rağmen iktidar bloğu AKP-MHP’nin oy çokluğuyla Erdoğan’ın üç ay süreyle 10 kentte OHAL uygulanması kararı yasalaştı.

Muhalefet, Erdoğan ve ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin deprem öncesinde erken seçim kararıyla Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin 14 Mayıs’ta yapılması yönünde açıklamalarını anımsatarak, yasal olarak halen 18 Haziran’da yapılması öngörülen seçimler öncesinde OHAL uygulanmasına tepki gösterdi.

Muhalefet, mevcut afet yönetimiyle ilgili yasal düzenlemeleri gündeme getirerek, Erdoğan’ın afet koordinasyonunu güçleştirenleri cezalandırma yönündeki ihtiyaca karşı da Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) yeterli olduğunu ifade etti. Muhalefet, Erdoğan’ın OHAL yetkisiyle hak ve özgürlükleri sınırlayıcı uygulamaları hayata geçireceğini söyleyerek, yasa niteliğinde kanun hükmünde kararname (KHK) düzenlemeleri yayınlayacağını ve bunun seçim sürecini olumsuz etkileyeceğini kaydetti.

“Cumhurbaşkanı deftere yazdıklarıyla ilgili mi OHAL uygulayacak?”

CHP adına Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, “Pazartesi sabaha karşı saat 04.00 sıralarında felaketi yaşadık. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı, Salı günü yani yaklaşık otuz saat sonra afet bölgesi ilan etti 10 ilimizi. Ben merak ediyorum, Pazartesi sabah felaketi öğrenir öğrenmez hemen afet bölgesi ilan etmeye engel olan neydi. Tek bir imzayla yapılıyor her şey, çok övünülen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde. Sadece Cumhurbaşkanlığı imzasıyla o sabah afet bölgesi ilan etmek mümkündü ama olmadı. Şimdi merak ediyorum, kaybettiğimiz vatandaşların canını kurtaramayan olağanüstü hal şimdi neyi kurtaracak?” dedi.

Tezcan, “OHAL neyi kurtaracak? Bunu sormak görevimiz, hakkımız değil sadece, görevimiz, niye istiyorsunuz bu yetkiyi? Mevzuat uygun, Cumhurbaşkanı’nın tek kişi olarak neredeyse bütün yetkiler elinde; ayrıca mevzuat var, Afet Kanunu var, İl İdaresi Kanunu var, Cumhurbaşkanı’na tanınan yetkiler var, bu kanunlarla her şeyi yapabilirsiniz, mesela Afet Kanunu’na dayanarak çalışma yükümlülükleri getirebilirsiniz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın yetkisi var ama ne yazık ki bu süreci yönetme konusunda yeteneği yok; yetkisi var, yeteneği yok, görüyoruz. Sistemin nasıl aksadığını alanda gördük, hepimiz alandaydık; su yok, ekmek yok, gıda maddesi yok, hijyen malzemesi yok, tuvalet yok, çadır yok, battaniye yok” şeklinde tepkisini gösterdi.

Bu açıklamaya AKP’li vekiller oturdukları yerlerden karşı çıktı. Tezcan ise, “Sayın Cumhurbaşkanı'nın ‘Deftere yazıyoruz’ sözü yakıştı mı? Olağanüstü hali, defteri açıp yazdıklarını uygulamak için mi istiyor? Yani sizin defteriniz varsa enkazın altında evladının elini kırk sekiz saat tutan babanın da defteri var, ‘Yavrum parmağını kaldırmış, sınıf 1’incisiydi’ diyen annenin de defteri var; onlar da yazıyorlar deftere bir şeyleri. Mesele, bugün deftere yazma meselesi değil; mesele, milletin yarasına merhem olma meselesi” diye devam etti.

Tezcan, İYİ Parti’nin sunduğu üzere 1 ay süreyle 10 ilde OHAL ilan edilebileceğini, ancak deprem gerekçesiyle üç aylık şekilde Cumhurbaşkanı’na bu yetkinin verilmesine “ret” oyu vereceklerini dile getirdi.

Tezcan ayrıca Milli Savunma Bakanlığı’nın 6 Şubat 'ta sabah 04.17’de yaşanan depremden 58 saat sonra Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarını bölgeye göndermesini ve sadece 3 bin 500 asker gönderilmesini de eleştirdi.

CHP adına Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek de, AFET Kanunu hükümleriyle her türlü deprem sonrası ihtiyacın karşılanabileceğini vurgulayarak, mevcut hükümet sisteminde zaten çok geniş yetkiler bulunduğunu kaydetti.

HDP: OHAL halka, basına ve muhalefete karşı kullanılacak

HDP adına Grup Başkanvekili Saruhan Oluç da, “Deprem deyince beş kavramdan söz etmek istiyorum: Tedbir, hazırlık, zamanında müdahale, yurttaş dayanışması ve yerel yönetimler. Tek tek değerlendirelim. Depremler olur, şiddetli de olabilir, depremlerde yıkılmayacak binalar yapmak tedbirdir. Var mı? Yok. Devletin görevi, binaların uygunluğunu ve yerini kontrol etmek ve ona göre ruhsat vermek veya vermemektir. Yeterince ve doğru yapılıyor mu bu görev? Hayır, yapılmıyor. Deprem olduğunda yaraları sarmak için hazırlıklı olmak gerekir. Yeterli hazırlık var mı? Yok. AFAD yetersiz, ayrılan bütçe komik, hem eleman hem ekipman eksik; tablo apaçık ortada, biraz sonra sayılarla bunu tekrarlayacağım. Bu yetersizliğin yarattığı en önemli sonuç da zamanında müdahale edilmemesinin yarattığı ağır insanlık trajedisidir. Yaşanıyor mu bu trajedi? Evet, yaşanıyor. Bu iktidarın elinde yeterince yetki yok mu? Var. Afet bölgesi ilan edildi. O bölgede yapılması gerekenlerle ilgili yeterince yetkiniz yok mu? Var. Peki, OHAL’i niye istiyorsunuz? İnsan soruyor “Neden OHAL’e ihtiyaç var?” diye. Şimdi, neden bunu soruyoruz? Çünkü 2016’dan sonra ilan edilen OHAL’de yaşananlar nedeniyle bunu soruyoruz. OHAL rejimi, yönetim makamlarının yetkisinin genişlemesi sonucunu yaratır. Önceki (2016 yılındaki) OHAL pratiğine bakarsak, bunun, afet yönetimi değil, tam tersi, böylesi bir dönemde halkı baskılamak, basını susturmak, muhalefeti engellemek gibi sonuçlar çıkaracağı kuvvetle muhtemeldir” dedi.

Oluç, Erdoğan iktidarına yönelik “Ülke çapında tarihte görülmemiş bir felaket karşısında devletin merkezi kurumları geç kalmıştır, zamanı kaçırmıştır; devlete bağlı yerel kurumlar adeta felç olmuştur, hiçbiri Saray’ın izni olmadan adım atamamaktadır. Oysa felaket anında sorunları hızlıca çözebilecek bir güç aynı zamanda yereldedir ama yerelin gücü ve kapasitesi yok edilmiş, her şey merkezde toplanmıştır. Elbette devletin bütün gücünü seferber etme kararlılığında olması önemlidir. Ancak 10 kentin büyük ölçüde yerle bir olduğu bu depremde iktidar, devlet gücünü zamanında seferber edememiş ve geç kalmıştır, tekrar söylüyoruz ve geç kalmakla binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Sorumlu, bu iktidar ve zihniyetidir” eleştirisinde bulundu.

Oluç, “Neredeyse her mevsimde bir felaketin yaşandığı bir ülkede AFAD gibi acil müdahale kurumlarının bütçesi vahimdir. Bakın, AFAD bütçesi, 2021 yılında başlangıç bütçesi 2 milyar 85 milyondur. Bütçedeki oranı nedir, biliyor musunuz? Yüzde 0,15. 2023 yılı bütçesinde bu rakam 8 milyar 75 milyona çıkarılmıştır. Bakın, AFAD personeline, AFAD personelinin sayısı, kadrosu 5.294’tür, Bin 811 boş kadro vardır, neden boş tutulduğu da belli değildir yani arama ve kurtarma teknisyeni sayısı bin 798’dir. 352 boş kadro vardır, neden boş olduğu belli değildir. Yani niye bu tür rakamları veriyorum? Sosyal devlet yok, AFAD’ın durumu bu, iktidarın yanlışı budur; kabahat AFAD çalışanlarında, AFAD emekçilerinde değildir, iktidarın yanlış tercihlerindedir” ifadelerini de kullandı.

“OHAL ile Erdoğan’a hak ve hürriyetleri sınırlama yetkisi veriliyor”

İYİ Parti adına Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu da, “5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ve Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun gibi farklı kanunlar da var. Afetlerin meydana gelmesi durumunda bu kanunlar mülki amirlere olağanüstü nitelikte pek çok yetki sağlamaktadır. OHAL Kanunu’na paralel pek çok düzenleme bu ifade ettiğim kanunlarda yalnızca afetin yarattığı yıkıma matuf (yönelik) olarak yer almaktadır. Geçmişte, hükümetlerin afetle ilgili krizlerde de bu kanunlara başvurduğu da ortadadır. Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin yürütme erkine sağladığı geniş yetki ve imtiyazlar varken ve halihazırda afetle ilgili kanunların mülki idare amirlerine verdiği salahiyetler varken iktidarın olağanüstü hal ilan etmesi talebinin hiçbir tutarlı ve mantıklı izahı yoktur” dedi. Dervişoğlu, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) deprem nedeniyle sahada kullanılması için de Cumhurbaşkanı’nın OHAL yetkisine ihtiyacı olmadığı ve bunun için de gerekli yasal çerçevede bulunduğunu dile getirdi.

Dervişoğlu, “OHAL, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürütme erkine verdiği geniş yetkiler kompozisyonunda bulunmayan hangi yetkiyi iktidara vermektedir?” sorusunu gündeme taşıdı. Dervişoğlu, “Şu anda iktidarın uhdesinde olmayıp da olağanüstü halle ona verilecek yetki hangisidir? O yetkiyi ben size söyleyeyim: Anayasa’nın 104’üncü maddesi 17’nci fıkrasında belirtilen ‘sınırlamalara tabi olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilme’ yetkisidir yani Cumhurbaşkanı’nın kararnamelerle kişi hak ve hürriyetlerini sınırlama yetkisi söz konusudur. OHAL kararı alınmasıyla birlikte Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamayacağı, denetlenemeyen ve sorgulanamayan bir siyasal süreci başlatmanın hiçbir anlamı yoktur” diye konuştu.

“İYİ Parti olarak biz bu yöndeki bütün çabalara özveriyle ve samimiyetle katkı sağlamaya hazırız ancak seçim sürecinde ve mevcut koşullar altında hak ve özgürlüklerin baskı altına alınması anlamını taşıyan OHAL ilanını vazgeçilmez bir adım olarak nitelendirmek mümkün görünmemektedir. Böyle bir yöntem ne yerindedir ne de münasiptir. Afet yönetiminde tüm Türkiye'nin tek yürek olmasına halel getirecek bu tür girişimlerden kaçınılmalıdır” diyen Dervişoğlu, bunun yerine 10 ilde sadece 1 aylık OHAL kararı önerdiklerini ancak AKP’den olumsuz yanıt aldıklarını açıkladı.

Dervişoğlu, İyi Parti Grubu’nun OHAL kararına “ret” oyu vereceğini ifade etti.

  • 16x9 Image

    Yıldız Yazıcıoğlu

    Yıldız Yazıcıoğlu, 1994-1998 döneminde Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde lisans eğitimini tamamladı. Mesleğe 1997 yılında Cumhuriyet’te stajyer olarak başladı. 1998-2000 döneminde yüksek lisans eğitimine devam etti. 2000 – Mayıs 2009 döneminde Milliyet’te mesleki kariyerini cumhurbaşkanlığı ve parlamento muhabirliği noktasına taşıdı. 2009 - 2011 yıllarında ABD’nin başkenti Washington DC’de kariyerini sürdürdü ve farklı medya kuruluşları için temsilcilik – yorumculuk görevlerini yürüttü. Bu dönemde VOA Türkçe’de eğitim aldı ve görev yaptı. Ardından Ankara’ya dönüşünde Habertürk TV’de, ArtıBir TV’de görevler üstlendi. Şu anda VOA Türkçe ekibinde görev almayı sürdürüyor.

STÜDYO VOA

Adams soruşturmasında sorgulanacak yeni Türk işadamları var mı? – 30 Eylül
lütfen bekleyin

No media source currently available

0:00 0:29:59 0:00
XS
SM
MD
LG