Okulların açılması, hem aileler hem de çocuklar için sevinç ve sıkıntıyı bir arada getirir. Bu yıl Türkiye’de okula başlama yaşının küçültülmesiyle daha da büyük bir telaş yaşanıyor.
Sosyalleşme sürecine ilk kez aile ortamında giren çocuklar, daha sonra bu sürece okulda devam ediyor. Okul öncesi bazı çocuklarda aşırı heyecan, bazılarında da korku duygusu görülmesi olağan. Uzmanlara göre, bu süreçte çocuklara en büyük destek, anne babalarından gelmeli. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doktor Zafer Atasoy’a göre, çocukların okula başlayarak yaşamlarının yeni bir aşamasına geçtikleri bu süreç, yaşamlarının çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Çocukların nerdeyse rakipsiz olduğu, üzerinde aşırı ilginin bulunduğu ev ortamından çıkarak, kendisi gibi onlarca arkadaşının bulunduğu ortama alışmasının zaman alacağına dikkat çeken Dr. Zafer Atasoy, “Okul ortamına girmek, aynı zamanda eve ait tüm özellikleri kaybetmek anlamı da taşır. Diğer yandan çocuk için evde sahip olmadığı sosyal özellikleri edinmenin yolu da açılmıştır. Duygusal olarak gel-git içeren bir dönem başlamıştır“ diyor.
Velilerin özellikle okulun ilk günlerinde ısrarla anne-babasından ayrılmak istemeyen çocuğun yanında derse girebileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, ancak bunun süreklilik sergilememesi gerektiğini vurguluyor.
Doktor Atasoy, çocuğu okula yeni başlayan anne-babalara okulun ilk günleri için şu önerilerde bulunuyor:
• Soğukkanlı ve kararlı olun: Okula yeni başlayan çocuğun henüz yaşamadan, zihninde tasarladığı korkuların sönmesi için sabırlı ve kararlı bir tutum sergilemek gerekiyor. Okulun ona kazandıracakları, okulun özellikle evdeki durum ve ilişkileri açısında kayıplara yol açmayacağı vurgulanmalı. Sınıf öğretmeni ile kuracağı ilişkinin desteklenmesi, öğretmenin önerileri ile hareket edilmesi çok önemli.
• Birkaç günden fazla onunla derse girmeyin: Başlarda çocukla birlikte derse girmek konusunda öğretmenin tutum ve kararına saygı gösterilmeli. Veliler, özellikle okulun ilk günlerinde ısrarla annesinden ayrılmak istemeyen ve sınıf ortamına karşı tepkili olan çocuğun yanında derse girebilirler ancak bu durumun süreklilik sergilememesi gerekir. Bu davranış hiçbir zaman birkaç günü geçmemeli.
• Saldırgan tutumlardan kaçının: Aile bireylerinin sergileyeceği saldırgan, kırıcı tutum ve davranışlar çocuğun uyum sürecini olumsuz etkiler. Bu davranışlar, çocuk tarafından sevilmediği, evde değerinin kalmadığı, itildiği, başka ilgilerin kendisinin önüne geçtiği şeklinde algılanabilir. Saldırgan tutumların yaratacağı sonuçları kestirmek mümkün olmayabilir.
Dikkat edilmesi gereken diğer noktalar:
• Okula gitmesi konusunda ailenin tüm bireyleri tutarlı tutum takınmalı, çocuk cesaretlendirilmeli.
• Çocukla her zaman açık ve anlaşılır tarzda konuşulmalı. Okula gitmek istemiyorsa açıkça bu korkusunun nedenleri ve endişeleri ortaya çıkarılmalı.
Ancak bu kesinlikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü tarzda yapılmamalı.
• Sadece onun değil, her çocuğun bunu yaşayabileceği söylenmeli.
• Çocuklar için en önemli şey güven. Bu nedenle çocuğa güven duygusu verilmeli. “Buralardayım”, “çıkışta seni alacağım”, “beni göreceksin”, “kapıda olacağım” gibi cümlelerle çocuk sakinleştirilmeli. İlk günlerde anne-babaların çocuklarını okullarda yalnız bırakmamaları çocukların güvenlerini kazanmaları açısından gerekli olabilir.
• Kesinlikle karşılaştırıcı bir tutum içinde olunmamalı, başka çocuklar “iyi örnek” olarak gösterilmemeli.
• Okulun ilk günlerinde de, sonrasında da okul ve öğretmenle işbirliği içinde olunmalı. Ailelere okuldaki profesyoneller ve rehber öğretmenler tarafından bu adaptasyon sürecinin ne zaman sonlandırılması konusunda bilgi verilmeli.
Ne zaman psikolojik yardım almak gerekir?
Korku ve tedirginlik bir-iki haftadan uzun sürüyorsa, zaman kaybetmeden psikolojik yardım istemek gerektiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, “rehber öğretmenler ilk başvurulacak profesyonellerdir. Yeterli çözüm bulunmazsa bu kez çocuk ruh sağlığı uzmanlarına başvurmak gerekir” diyor.
Sosyalleşme sürecine ilk kez aile ortamında giren çocuklar, daha sonra bu sürece okulda devam ediyor. Okul öncesi bazı çocuklarda aşırı heyecan, bazılarında da korku duygusu görülmesi olağan. Uzmanlara göre, bu süreçte çocuklara en büyük destek, anne babalarından gelmeli. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Doktor Zafer Atasoy’a göre, çocukların okula başlayarak yaşamlarının yeni bir aşamasına geçtikleri bu süreç, yaşamlarının çok önemli bir bölümünü oluşturuyor.
Çocukların nerdeyse rakipsiz olduğu, üzerinde aşırı ilginin bulunduğu ev ortamından çıkarak, kendisi gibi onlarca arkadaşının bulunduğu ortama alışmasının zaman alacağına dikkat çeken Dr. Zafer Atasoy, “Okul ortamına girmek, aynı zamanda eve ait tüm özellikleri kaybetmek anlamı da taşır. Diğer yandan çocuk için evde sahip olmadığı sosyal özellikleri edinmenin yolu da açılmıştır. Duygusal olarak gel-git içeren bir dönem başlamıştır“ diyor.
Velilerin özellikle okulun ilk günlerinde ısrarla anne-babasından ayrılmak istemeyen çocuğun yanında derse girebileceğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, ancak bunun süreklilik sergilememesi gerektiğini vurguluyor.
Doktor Atasoy, çocuğu okula yeni başlayan anne-babalara okulun ilk günleri için şu önerilerde bulunuyor:
• Soğukkanlı ve kararlı olun: Okula yeni başlayan çocuğun henüz yaşamadan, zihninde tasarladığı korkuların sönmesi için sabırlı ve kararlı bir tutum sergilemek gerekiyor. Okulun ona kazandıracakları, okulun özellikle evdeki durum ve ilişkileri açısında kayıplara yol açmayacağı vurgulanmalı. Sınıf öğretmeni ile kuracağı ilişkinin desteklenmesi, öğretmenin önerileri ile hareket edilmesi çok önemli.
• Birkaç günden fazla onunla derse girmeyin: Başlarda çocukla birlikte derse girmek konusunda öğretmenin tutum ve kararına saygı gösterilmeli. Veliler, özellikle okulun ilk günlerinde ısrarla annesinden ayrılmak istemeyen ve sınıf ortamına karşı tepkili olan çocuğun yanında derse girebilirler ancak bu durumun süreklilik sergilememesi gerekir. Bu davranış hiçbir zaman birkaç günü geçmemeli.
• Saldırgan tutumlardan kaçının: Aile bireylerinin sergileyeceği saldırgan, kırıcı tutum ve davranışlar çocuğun uyum sürecini olumsuz etkiler. Bu davranışlar, çocuk tarafından sevilmediği, evde değerinin kalmadığı, itildiği, başka ilgilerin kendisinin önüne geçtiği şeklinde algılanabilir. Saldırgan tutumların yaratacağı sonuçları kestirmek mümkün olmayabilir.
Dikkat edilmesi gereken diğer noktalar:
• Okula gitmesi konusunda ailenin tüm bireyleri tutarlı tutum takınmalı, çocuk cesaretlendirilmeli.
• Çocukla her zaman açık ve anlaşılır tarzda konuşulmalı. Okula gitmek istemiyorsa açıkça bu korkusunun nedenleri ve endişeleri ortaya çıkarılmalı.
Ancak bu kesinlikle aşağılayıcı ve küçük düşürücü tarzda yapılmamalı.
• Sadece onun değil, her çocuğun bunu yaşayabileceği söylenmeli.
• Çocuklar için en önemli şey güven. Bu nedenle çocuğa güven duygusu verilmeli. “Buralardayım”, “çıkışta seni alacağım”, “beni göreceksin”, “kapıda olacağım” gibi cümlelerle çocuk sakinleştirilmeli. İlk günlerde anne-babaların çocuklarını okullarda yalnız bırakmamaları çocukların güvenlerini kazanmaları açısından gerekli olabilir.
• Kesinlikle karşılaştırıcı bir tutum içinde olunmamalı, başka çocuklar “iyi örnek” olarak gösterilmemeli.
• Okulun ilk günlerinde de, sonrasında da okul ve öğretmenle işbirliği içinde olunmalı. Ailelere okuldaki profesyoneller ve rehber öğretmenler tarafından bu adaptasyon sürecinin ne zaman sonlandırılması konusunda bilgi verilmeli.
Ne zaman psikolojik yardım almak gerekir?
Korku ve tedirginlik bir-iki haftadan uzun sürüyorsa, zaman kaybetmeden psikolojik yardım istemek gerektiğini vurgulayan Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Zafer Atasoy, “rehber öğretmenler ilk başvurulacak profesyonellerdir. Yeterli çözüm bulunmazsa bu kez çocuk ruh sağlığı uzmanlarına başvurmak gerekir” diyor.