IŞİD’le mücadele İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İstanbul Zirvesi’nin ana konularından biri. Ortadoğu coğrafyasında nüfus ve toprak hakimiyetine sahip terör örgütünü ortadan kaldırmak mümkün mü? İslami hareketler konusunda uzman Ramazan Yıldırım’a göre, bu hedef yakın gelecekte mümkün olmayacak.
Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adıyla İslam adına yeni halifelik iddiasıyla Suriye ve Irak’ta toprak ele geçiren cihatçı örgütün yapısını, SETAV uzmanı ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ramazan Yıldırım yorumladı.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Yıldırım, IŞİD’in bölgede yok edilmesiyle ilgili sorumuz üzerine; “Hakimiyet kurdukları bölgedeki insanların siyasal katılım içerisinde yer alıp, en azından kendi haklarıyla var olabilecekleri adil ve barışçıl bir düzen inşa edilmediği sürece IŞİD veya benzeri örgütlerin ortadan kalkması mümkün değil. Bunlar isim değiştirebilirler. Ama mevcut haklı talepleri karşılamak iddiasıyla ortaya çıktıkları için IŞİD ismiyle değil ama başka isimlerle var olabilirler” dedi.
IŞİD’in “radikal örgüt” yapısı itibariyle radikalleşmesi bu coğrafya ile ilgili mi diye sorduğumuz Yıldırım, “Bu coğrafyanın özelliği değil. Radikalleşme dünyanın her tarafında ortaya çıkabiliyor. İnsanların, kitlelerin sorunları varsa ve siyasi iktidar bu sorunları çözmekten acizse, en rahat sığınabilecekleri kimlik veya fabrika ayarları diyelim buna yani etnik kimlikleri ya da ideolojik dini kimlikleridir. Suriye’de ayrıca IŞİD gibi terör uygulayan Hizbullah örgütü var ve meşruiyetini dinden alıyor. PYD’nin ise meşruiyetini etnik kimliğinden aldığını görüyoruz. Coğrafya problemli olduğu için dünyadaki diğer bölgelere göre bunun daha fazla göz önünde durduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
İslam Zirvesi’nden deklarasyon
IŞİD’in Suriye ve Irak’ta bir siyasi iktidar boşluğunun verdiği alanı kullandığını da kaydeden Yıldırım, medya ve sosyal medya araçlarını kullanarak, IŞİD’in yaptıkları Batı kamuoyunda İslam ile özdeşleşir hale getirdiğini de vurguladı. Şimdi İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) kapsamında IŞİD’e karşı güçlü bir deklarasyon açıklanacağını da belirten Yıldırım, “Ama Batı dünyasındaki artan islamfobiyi de sadece IŞİD ile bağlantı düşünmek doğru değil hem kamuoyuna yönelik kötü örnekler üzerinden bir algı oluşturulduğunu düşünüyorum” değerlendirmesini yaptı.
Diktatörlükler mi IŞİD’i yarattı?
IŞİD’in gerçek anlamda bölgede sempatizanları olduğunu düşünmediğini kaydeden Yıldırım, özellikle Suriye ve Irak’ta yabancı savaşçılar dışında yerel halkın bulunduğuna dikkat çekti. Yıldırım, IŞİD’in ortaya çıkışı ve uyguladığı şiddet için şu görüşlerini ifade etti:
“Mesela Maliki yönetimince Irak Ordusu’nda Sünni Arap kesimini dışlaması, Saddam döneminde hem Şiilere hem de Kürtlere yapılan zulümlerin faturasını Sünni Arap kesiminden çıkarması ve tersinden Saddam politikalarını icra etmesi; Irak’ta Sünni Arap kesiminde büyük bir rahatsızlığa sebebiyet vermişti. Onlar istemeyerek de olsa IŞİD’in Musul ve çevresinde hakimiyet sağlamasına ses çıkarmamışlardır, zaten karşı çıktıklarında da yapabilecekleri bir şey yoktu. Suriye’de ise tartışmalı bir şekilde ve rejim ile sanki karşılıklı sessiz kalma halinde doğurduğu boşluğu doldurması söz konusu oldu. IŞİD bünyesinde yabancı savaşçılar olarak bölgeyi terk ettiklerinde gerisi bölge halkı. Dolayısıyla bunun daimi olduğunu düşünmüyorum. IŞİD’in uyguladığı yöntemler o bölgelerde daha önceki despot yönetimlerce doğurmuş olduğu bir etkiye bağlıyorum. Bölgedeki diktatör rejimlerin üretmiş olduğu bir şiddettir bu. Tabiri caizse o yöntemleri uygulamaya çalışıyorlar. Suriye iç savaşı başladığından bugüne öldürenlerin yüzde 90’ı rejim tarafından ya da diğer çatışma alanlarında öldürüldüğünü düşünüyoruz. Ama (IŞİD’in) medya eşliğinde bu şiddeti tırmandırması, daha önce o bölgedeki yönetimleri hatırlatıyor insanlara. O bölgede devlet eliyle, rejimler eliyle uygulanan şiddetin bir başka versiyonu olarak görüyorum IŞİD’i.”
IŞİD ile mücadele sonuç verecek mi?
“IŞİD’in İslam’la ilgisi nedir?” diye sorduğumuz Yıldırım, ilahiyatçı gözüyle “IŞİD’in İslam ile ilgisi, ortaya koyduğu bir karikatürden öte bir şey değil. İslam devleti ve halifelik kavramları İslam birliği için ortaya çıkmış kavramlardır. Müslümanlar üzerindeki bunun etkisini bildikleri için bu kavramlarla ortaya çıktılar” dedi.
IŞİD’in varlığını bölgedeki tablo ile birlikte okumak gerektiğini de kaydeden Yıldırım, İran’ın bölgede kurmaya çalıştığı otoriteye karşı Sünni kesimin bir başka otorite arayışı boşluğu içine düştüğünü, IŞİD’in bu arayışı doldurma iddiasıyla ortaya çıktığını söyledi. Ancak uzman, IŞİD’in İslam’ın öngördüğü temel değerlerle bir ilgisi olmadığını da sözlerine ekledi.
IŞİD’in; ABD, Rusya, Suudi Arabistan ve İran’ın bölge üzerindeki kontrol iddiaları için elverişli, kullanışlı bir bahaneye döndüğünü de söyleyen Yıldırım, IŞİD ile uluslararası koalisyon mücadelesi konusunda şunları dile getirdi:
“Bu koalisyonu oluşturan her bir ülke kendi ajandasına sahip. Bu ajanda üzerinde ittifak edemedikleri için sürece bu mücadelenin başarıya ulaşabileceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin bölgeye yönelik politikaları, Suudi Arabistan’ın, İran’ın, ABD’nin, Avrupa ülkelerinin politikaları birbirinden farklılaşıyor. Her biri de bu coğrafyada taşeron örgütler kullanarak, kendi dış politikalarını bir vekalet savaşına dönüştürmüş durumdalar. ABD ile Türkiye arasında mesela PYD konusunda farklı bir bakış açısı var. Ama mesela IŞİD gibi örgütler de bu politik farklılıkları değerlendirmeye çalışacaklar.”
Devlet kabiliyeti nereden kaynaklanıyor?
IŞİD bugün kullanmış olduğu ideolojik argüman temelinde kendini ‘İslam’dan beslenen örgüt’ olarak tanımladığını anımsatan Yıldırım, ancak perde arkasında eski Baas subaylarının bulunduğunu düşündüğünü de açıkladı. Yıldırım, “Bu bölgede dini referans hareketleri izleyen birisi olarak ben hiçbir hareketin bu çapta (askeri) kabiliyet sergilemesini, başarı elde etmesini ve uzun soluklu devam etme potansiyeline sahip olmasını başka türlü öngöremiyorum. Belirli topraklarda hakimiyet kurdu ve oralarda bir hizmet vererek asayiş kurmaya çalışıyor ve bir devlet olarak hareket ediyor” vurgusunda bulundu.
Ayrıca IŞİD’in Türkiye’yi hedef alan terör saldırılarını ve ülke içindeki IŞİD yapılanmasını da sorduğumuz Yıldırım, “Suriye dışındaki bütün yapıları hedef alabilirim mesajını veriyor. IŞİD’e bağlı değişik hücrelerin farklı inisiyatifleri de bunlar gerçekleşmiş olabilir. Mesela bu son Sultanahmet ve Taksim’deki olayları üstlenmediler veya açıklama yapmadılar. Belki doğrudan Türkiye’yi karşılarına almamak için bir yöntem düşünüyor olabilirler” yorumunda bulundu.