Suudi Arabistan bir süre önce Yemen’deki Husi isyancıları ve onların İranlı destekçilerine karşı oluşturduğu Arap koalisyonuna Pakistan’ı da katmak istiyor. Suudi krallığı uzun yıllardır Pakistan’ın en büyük mali destekçisi. Ancak Pakistan’ın komşusu İran, gelecek hafta bu konuyu görüşmek amacıyla dışişleri bakanını İslamabad’a göndermeye karar verdi. Amerika’nın Sesi’nden Ayşe Tanzim, Pakistan’ın diplomatik açıdan hem Suudi müttefiki, hem de komşusu İran’ın arasında kaldığına dikkati çekiyor.
Riyad hükümetinin İslamabad’ı Yemen’deki koalisyona davet etmesinin ardından üst düzey bir Pakistan heyeti konuyu görüşmek üzere Suudi Arabistan’a gönderildi.
Suudi Arabistan’ın daveti, Pakistan açısından bir hayli önemli. Özellikle de Başbakan Navaz Şerif’in özgürlüğünü ve kısmen de hayatını, Suudi kraliyet ailesine borçlu olduğu düşünüldüğünde.
Suudi Arabistan 1999’da General Pervez Müşerref’in düzenlediği askeri darbe sırasında, o dönem de Başbakan olan Navaz Şerif’i hapisten çıkartmak için bizzat müdahale etmişti.
Krallık Pakistan’a uzun süredir ekonomik yardımlarda da bulunuyor. Pakistan daha geçen yıl ekonomisini istikrarlı hale getirmek amacıyla bu ülkeden 1,5 milyar dolar aldı. Suudi Arabistan ayrıca Pakistan’ın en önemli petrol ihracatçısı ve yüzbinlerce Pakistanlı bu ülkede çalışıyor.
Pakistan hükümetine geçmişte ekonomi danışmanlığı yapan Aşfak Hasan Han, Suudi Arabistan’da çalışan Pakistanlı işçilerin ülkelerine her yıl 4,5 milyar dolar gönderdiğini söylüyor: “Suudi Arabistan, Pakistan açısından en büyük işçi dövizi kaynağı.”
Ancak Suudi Arabistan’ın Pakistan üzerindeki nüfuzunun tek kaynağı para değil. Pakistanlılar’ın çoğu, İslam’ın en kutsal topraklarının bulunduğu bu ülkeye duygusal olarak da bağlı.
Bununla birlikte Yemen’deki çatışmaların diğer ucunda İran var. İran, Pakistan’ın siyasi açıdan istikrarsız Belucistan iliyle uzun bir sınır paylaşıyor. Hindistan ve Afganistan’la zaten güvenli sınır paylaşmayan Pakistan’ın üçüncüsünü kaldıracak gücü yok.
Özellikle de Pakistan ordusu tüm enerjisini ülkedeki aşırı dinci gruplarla savaşmaya vermişken.
İslamabad hükümeti ayrıca kendi toprakları içinde Şii ve Sünniler arasındaki gerginliği tırmandırmak da istemiyor.
Pakistan Senatosu Savunma Komisyonu Başkanı Said Müşahid Hüseyin, ülkesinin 1980’lerde yaşanan İran-Irak savaşı sırasındaki tutumundan ders çıkarması gerektiğine dikkati çekiyor: “Irak lideri Saddam Hüseyin o dönemde aynı bugün Yemen’de olduğu gibi Arap koalisyonunu arkasına almıştı. Pakistan’ın General Zia ül Hak döneminde Suudi Arabistan’la ilişkileri mükemmeldi. Ama yine de Pakistan, akıllı ve gerçekçi bir dış politika uyguladı, hem komşumuz İran, hem de stratejik müttefikimiz Suudi Arabistan arasında dengeli bir ilişki kurdu.”
Pakistanlı yetkililer, bununla birlikte saldırıya uğraması durumunda Suudi Arabistan’ın arkasında olduklarını, bu ülkeyi savunacaklarını belirtiyor. Bazı uzmanlar Pakistan’ın Suudi Arabistan’a küçük bir birlik göndererek geri planda kalmaya çalışabileceğini, Yemen’de muharip rol üstlenmekten kaçınacağını söylüyor.