Amerika'nın Sesi'nden deneyimli haberci Greta Van Susteren, Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanan gerginlikleri çeşitli uzmanlarla masaya yatırdı. Susteren'ın hazırladığı Türkiye özel programına Amerika'nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü Başkanı Hülya Polat, eski CIA Başkanı ve eski Savunma Bakanı Leon Panetta, Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Robert Pearson ve Georgetown Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Sinan Ciddi katıldı.
Programın ilk konuğu olan Amerika'nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü Başkanı Hülya Polat, Greta Van Susteren'ın Türk halkının Amerika ve Başkan Trump hakkında ne düşündüklerine ilişkin sorusuna yanıt olarak Türk kamuoyunun Başkan Trump'ı Cumhurbaşkanı Erdoğan'a benzettiğini söyledi. Polat, Erdoğan ve iktidarın, Amerika'yla daha iyi ilişkiler oluşturmak için 2016 başkanlık seçimlerinde Donald Trump'ın seçilmesini istediğini, ancak Trump'ın seçilmesiyle birlikte ilişkilerin iyileşmesi beklentisinin gerçekleşmediğini hatırlattı. İki liderin de zaman zaman sert söylemlere başvurabildiğini, birbirlerine ve ülkelerine karşı kırıcı sözler sarf ettiklerini belirten Polat, iki ülke arasında Kürt meselesi, S400 füzeleri, Türkiye'nin İran'la yakınlaşması, İran yaptırımlarının ihlali, Andrew Brunson'un serbest bırakılması gibi birçok ciddi sorun olduğunu kaydetti.
Van Susteren, Polat'a, Türk halkının Amerika yerine Rusya'yla daha yakın olmak isteyip istemediğini de sordu. Rusya'yla yakınlaşmanın kaçınılmaz olduğunu belirten Polat, Türkiye'nin doğalgaz arzının neredeyse yarısının Rusya'dan karşılandığını hatırlattı ve geçmişte Rusya'nın kış ortasında gaz kesintisine giderek Türkiye'yi çok zor durumda bıraktığını ve bunun her an yeniden yaşanabileceğini söyledi.
Polat, Van Susteren'ın Türk kamuoyunun Erdoğan'ı sevip sevmediğiyle ilgili sorusuna ise Erdoğan'ın aldığı oy oranlarıyla yanıt verdi. Halkın yarısının Erdoğan'ı desteklediğini kaydeden Polat, AKP'nin aldığı son oy oranının yüzde 42 olduğunu, bunun da partinin bir miktar destek kaybettiği anlamına geldiğini, ancak Erdoğan'ın yine de yüzde 50 gibi bir tabana sahip olduğunu söyledi.
Amerika'nın Sesi Türkiye özel programının katılımcılarından eski CIA Başkanı ve eski Savunma Bakanı Leon Panetta ise Amerika ve Türkiye'nin 21'inci yüzyılda etkili olmak için birbirlerine ihtiyaç duyduklarını kaydetti. Panetta, Rahip Brunson krizi, Türkiye'de giderek artan otoriterleşme ve ek gümrük tarifesi uygulaması gibi sorunların iki ülkenin arasını açtığına şüphe olmadığını, ancak daha önce de yaşanan kriz ortamlarını aşmanın her zaman bir yolunun bulunduğunu kaydetti.
Türkiye'nin her zaman İslam dünyasında güç sahibi olduğunu hatırlatan Panetta, Türkiye'nin Ortadoğu'daki yerinin bu açıdan İran'dan farklı olduğunu söyledi. Panetta'ya göre Türkiye'nin kendisini hem Avrupa hem de Ortadoğu'ya yakın görmesi, Amerika açısından önemli. Başkan Trump'ın Rahip Brunson'ın serbest bırakılması meselesinde Amerika'nın daha fazla ödün vermeyeceğini söylediğini hatırlatan Van Susteren, Panetta'ya bundan sonra bu konuda ne gibi gelişmeler yaşanmasını beklediğini sordu. Panetta, Başkan Trump'ın bazı konularda son derece sert olduğunu, Brunson meselesinin da bunlardan biri olduğunu söyledi. Ancak Panetta'ya göre Türk ekonomisinin küresel ekonomiyi tehdit edecek şekilde zayıflaması, Türkiye'nin aniden Amerika'yı İncirlik Hava Üssü'nü kapatmakla tehdit etmeye başlaması olasılığı, Amerika açısından gerçekleşmesi istenmeyecek senaryolar. Panetta bu nedenle iki tarafın da Brunson meselesine diplomatik yollardan çözüm üretmesi gerektiğini yineledi.
Van Susteren'in Panetta'ya yönelttiği bir başka soru ise Türkiye'nin NATO'dan çıkmaya varabilecek oranda Rusya'yla yakınlaşmasının mümkün olup olmayacağıyla ilgili. Panetta'ya göre Amerika'yla ilişkiler bozuk olmaya devam ettiği sürece Türkiye-Rusya yakınlaşması da devam edecek. Ve Türkiye Rusya'ya yaslandıkça Ortadoğu'da liderlik arayışı içinde olan başka ülkeler de yüzünü Rusya'ya dönecek.
Van Susteren, Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşmasının sonucu olarak NATO'dan çıkması gibi bir senaryonun gerçekleşme riski olup olmadığını sorusunu, Amerika'nın eski Ankara Büyükelçisi Robert Pearson'a da sordu. Pearson, Türkiye'nin NATO üyesi olarak şimdiye kadar büyük itibar gördüğünü, 1950'li yıllardan beri ittifakın bir parçası olmanın birçok imkanından yararlandığını, hatta birkaç yıla Türkiye'de yeni bir NATO komuta merkezi oluşturulacağını, bu nedenle de Türkiye'nin NATO'dan ayrılması gibi bir olasılığı mümkün görmediğini söyledi. Pearson, Türkiye'nin İncirlik üssünü kapatma gibi bir girişimde bulunup bulunmayacağı sorusuna ise geçmişte hükümetten İncirlik'i kapatma önerisi geldiğinde Türk lirasının serbest düşüşe geçtiğini hatırlattı. Pearson, Türkiye'nin kendisinde Amerika'yı aşağılama hakkı görüp sonra da işler kötü gidince NATO ve Amerika ittifakına sarılmasının bir ikiyüzlülük örneği olduğunu belirtti. Van Susteren'ın Pearson'a bir başka sorusu ise Brunson'un serbest bırakılmaması ve bunun üzerine Başkan Trump'ın ek yaptırımlara başvurması durumunda neler olacağıyla ilgiliydi. Pearson, Brunson meselesinin hallolmasının Türk ekonomisine sadece geçici bir rahatlama getireceğini vurguladı. Türkiye'nin gerçek reformlara ihtiyacı olduğunu kaydeden Pearson, Türk ekonomisinin yıllardır zayıf olduğunu, Erdoğan'ın ekonomiyle ilgili teorilerinin sorunu daha da büyüttüğünü, Brunson'u kurtarmanın Türk ekonomisinin de kurtuluşu anlamına gelmeyeceğini belirtti.
Van Susteren, konuklarından Georgetown Üniversitesi Türkiye Çalışmaları Enstitüsü Direktörü Sinan Ciddi'ye ise Türk halkının Rahip Brunson krizinde ve sonrasında patlak veren ekonomik sıkıntılarda Amerika'nın ne gibi bir rol oynadığını düşündüğünü sordu. Sıradan Türk vatandaşlarının Amerika'yla ilgili hislerinin şimdiye kadar genellikle hep olumsuz olduğunu belirten Ciddi, Ankara'daki Amerikan Büyükelçiliği'ne yönelik son saldırının da Amerikan karşıtlığının bir göstergesi olduğunu söyledi. Ciddi'ye göre Erdoğan, Türkiye'deki Amerikan karşıtı hisleri körüklemede oldukça büyük etkiye sahip ve Amerikan karşıtlığının giderek daha da artmasını beklemek, yanlış olmaz.