Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgüt tarafından Türkiye'nin Musul'daki Başkonsolosluğu'na düzenlenen saldırıda rehin alınan dördü Irak vatandaşı 49 kişi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetinin 'Ramazan ayı münasebetiyle yaptığı serbest bırakma çağrısı' dışında somut bir adım atıp atmadığı tartışılıyor.
Musul’u ele geçiren cihatçı örgüt IŞİD, 11 Haziran günü saat 11.30'da Türkiye Başkonsolosluğu’na silahlı saldırı düzenledi, personel ve sivilleri rehin aldı.
IŞİD'in elindeki rehinelerle ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 17 Haziran'da yayın yasağı getirildi. Bu da rehinelerle ilgili son durum hakkında bilgi eksikliği yaratmış durumda. İlk önce 49 rehine hakkında hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldukları yönünde bilgi verilirken, olayın üzerinden 1 ay geçtikten sonraki tabloda IŞİD'in elinde 9 diplomat, 31 özel harekatçı-elçilik personeli, 3 kadın ve 2 bebek toplam 45 Türkiye vatandaşı bulunduğu açıklandı. Kalan 4 kişinin ise olay sırasında konsoloslukta olan 4 Irak vatandaşı olarak ifade edildi. Ancak detaylı rehine listesi ve bilgilendirme resmi açıklama ile değil basın mensuplarınca sözlü olarak iletildi. Yayın yasağı devam ettiği için medyada rehine krizine karşı mesafeli duruş sürüyor. Dışişleri Bakanlığı'nca belli aralıklarla yapılan yazılı açıklamada Musul'daki rehine kriziyle ilgili günlerdir sadece ''Irak’ta alıkonulan Musul Başkonsolosluğumuz personelinin ülkemize sağ salim dönmesi amacıyla gerekli çalışmalar hassasiyetle sürdürülmektedir'' ifadesine yer veriliyor.
Davutoğlu 'test etmeyin' dedi, ama bir ay geçti
Rehine krizinin ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ilk açıklamasında, “Vatandaşlarımıza herhangi bir şekilde halel geldiğinde bunun karşılıksız kalması mümkün değildir. Türkiye’nin kudretini kimse test etmeye kalkmamalıdır” demişti. Ancak Davutoğlu'nun sert açıklamaları üzerinden bir ay geçtikten sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın IŞİD'in İslamcı kimliğine göndermede bulunarak, Müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayı vesilesiyle rehineleri serbest bırakmaları yönünde çağrı yapması dikkat çekti.
Dışişleri Bakanlığı da, Başkonsolos Öztürk Yılmaz'ın aralarında bulunduğu rehinelerle ilgili düzenlediği basın bilgilendirme toplantılarında, 'Kesinlikle maddi bir pazarlık yürütülmüyor' açıklaması ve 'Ramazan ayı veya bayramında serbest bırakılabilecekleri ihtimali' ifadesi dışında bir bilgi paylaşımında bulunmadı.
IŞİD daha önce rehin aldığı 31 Türk TIR şoförünü 3 Haziran’da serbest bırakmıştı. Örgütün Ramazan ayı nedeniyle Türkiye'ye hoşgörü gösterip göstermeyeceği ve konsoloslukta rehin aldığı bu kişileri serbest bırakıp bırakmayacağı merak konusu oldu.
Dışişleri Bakanlığı aleyhine imza kampanyası
Bu arada bebek rehinelerden Kuzey Deniz Yıldız'ın dayısı Muammer Taşdelen, rehine yakınları arasında sesini yükseltmesi ve basına demeç vermesiyle göze çarptı. Günlerdir diplomat aileleri ve yakınları sessizliğe bürünmüşken Taşdelen, neredeyse tek başına Musul'daki rehine krizine dikkat çekme çabasını sürdürüyor. Kızkardeşi ve eniştesi ile, 26 Haziran'da 1 yaşına giren yeğeni IŞİD'in elinde rehin olan Taşdelen, Dışişleri Bakanlığı aleyhine internette change.org sitesinde de imza kampanyası başlattı.
Kadın ve bebek rehineler başka yere götürülmüş
Amerika'nın Sesi'nin sorularını yanıtlayan Taşdelen, Dışişleri Bakanlığı'ndan aldığı son bilgileri şöyle anlattı:
“En son dün Dışişleri Bakanlığı ile görüştüm. Malesef yazılı metinden okurcasına yapılan 'Sağlık durumları iyi, endişe mahal yok' gibi cümleler dışında bilgi alamıyoruz. Israrcı tutumum nedeniyle aşiretler aracılığıyla Ramazan münasebetiyle serbest bırakılmalarının talep edildiği söylendi. Ama gerçekten nasıl bir çözüm bulunacak, ne zaman serbest bırakılacaklar bilmiyorum. Son olarak Dışişleri'ne kadın ve bebek rehineleri başka bir yerde tuttukları bilgisi ulaşmış. IŞİD, erkekleri başka bir yerde tutuyormuş. Ama hepsi sağlıklı diyorlar. Ankara'da sadece sessizlik ve önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimini gölgelememe çabası dışında ne yapılıyor gerçekten bilmiyorum. Diğer rehine yakınlarına nasıl bir tutum sergileniyor bilmiyorum ama benim açımdan ısrarla arayan soran rehine yakını benim. Yoksa Dışişleri Bakanlığı'ndan ses gelmiyor.''
Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru ile buluştukları 27 Haziran'daki rehine aileleriyle yapılan toplantıyı da anımsatan Taşdelen, bu toplantıda IŞİD'in Türkiye'deki sosyal medyayı dahi yakından takip ettiği dolasıyla, basına yapılacak her açıklamayla rehineler için hayati tehlike doğacağı uyarısı yapıldığını söyledi. Bu uyarı nedeniyle de rehine ailelerinden ses çıkmadığını kaydeden Taşdelen, kendilerine söylenenler dışında hükümetin ciddi bir çözüm için uğraştığına dair sadece umut beslediğini de sözlerine ekledi.
Bu arada Musul'daki krizde, Kuzey Deniz bebek ile birlikte en küçük rehine ise 8 aylık Ela bebek. Konsolosluk memuru E.E. ile eşi S.E.'nin bebekleri Ela'nın da rehin olduğu süreçte, dede Nevzat Ercan ilk günlerde basına açıklama yapmış ancak sonrasında sessiz kalmayı tercih etti.
Taşdelen'in Kuzey Deniz bebek ve diğer rehineler için başlattığı imza kampanyasına ise, buradan ulaşabilirsiniz.