WASHINGTON —
2012 başkanlık seçimlerinde Amerikalıların ekonominin gidişatı konusundaki görüşleri de belirleyici rol oynuyor. Hatta seçim kampanyalarının ana teması ekonomi politikalar oldu. Cumhuriyetçiler, Başkan Obama’nın ülkeyi ekonomik açıdan yanlış istikamete götürdüğünü söylerken, Obama da rakibi Mitt Romney’in zenginler yerine orta sınıftan daha fazla gelir vergisi alacağı, kazanılmış sosyal haklarını geri çekeceği uyarısında bulundu. Obama, sosyal devlet anlayışını vurgularken, Romney bireysel başarının Amerika’nın temel taşı olduğunda ısrar etti. Başabaş giden seçim yarışında hangi taraf Amerika’yı mali kriz öncesindeki gücüne kavuşturabilir, hangi ekonomi-politikalar Amerikan ekonomisini tekrar canlandırabilir. Bu soruları Johns Hopkins Üniversitesi Ekonomi Profesörü Steve Hanke yanıtladı.
Bu yılki başkanlık seçimlerinde belirleyici konu ekonomi. Halk neredeyse dört yıl boyunca %8’lerde seyreden işsizlikten ve pahalılıktan şikayetçi. Artan kamu borçları ve bütçe açıkları ise ülkenin geleceği açısından Amerikalılar’ı kaygılandıran temel unsurların başında geliyor.
Başkan Barack Obama, ülkeyi mevcut sorunlardan kurtarmak için zenginlerden daha fazla vergi almak ve gereksiz gördüğü harcamaları kısmak istiyor. Rakibi Mitt Romney ise zenginlerden daha fazla vergi alınmasının sorunları çözmeyeceğini, aksine herkesin vergileri indirilirse ekonominin canlanacağını söylüyor.
Johns Hopkins Üniversitesi Ekonomi Profesörü Steve Hanke, ekonominin genel değerlendirmesini yaparken diğer faktörlerin yanı sıra Amerika Merkez Bankası FED’in oynadığı rolün üzerinde de duruyor.
Amerika’da para arzı olması gereken seviyeden en az %10 oranında daha düşük. Amerika Merkez Bankası da Türk Merkez Bankası’nın yaptığı gibi para yaratıyor. Ama burada eksik olan özel bankaların yaratacağı para. Özel bankaların verdiği krediler azalıyor. Oysa Amerikan ekonomisinde özel bankaların yarattığı para toplamın %85’ini oluşturur. Bu da ne demektir, eğer para arzında düşüş varsa, ekonomi düzelmez.
Steve Hanke, 2008’deki mali krizin başlamasından bu yana durumun değişmediğini ve özel bankaların para arzının düşük kaldığını söylüyor. Hanke, bunda Obama döneminde yasalaştırılan Frank-Dodd finans reformunun etkili olduğunu söylüyor. Bu yasa yüzünden bankaların kredi verme koşullarının ağırlaştırıldığını kaydediyor. Bu yasa Cumhuriyetçiler tarafından da sık sık eleştiriliyor ve Cumhuriyetçi politikacılar iktidara geldiklerinde yasayı iptal edeceklerini söylüyorlar.
Peki Cumhuriyetçiler mi yoksa Demkratlar mı Amerikan ekonomisi için daha iyi bir çözüm? Steve Hanke bu soruya “ortada bir çözüm” öneriyor: "Bence en iyi çözüm bir partinin Beyaz Saray’da, diğerinin de Kongre’de üstünlük sağlamasıdır. İlk iki yılı saymazsak, eski Başkan Bill Clinton zamanında durum böyleydi. Beyaz Saray’da Demokratlar, Kongre’de Cumhuriyetçiler söz sahibiydi. Yani yönetim yetkisi iki tarafa da eşit dağılmıştı. Amerikan sistemi en iyi yönetim yetkisi iki parti arasında eşit paylaştığında çalışıyor."
Steve Hanke, partilerin ekonomi planlarının yeterli olmadığı görüşünde, işte bu yüzden de tek bir partinin hem Kongre hem de Beyaz Saray’ı almasının Amerika için iyi sonuç doğurmayacağını düşünüyor.
Çünkü şu anda iki partinin de ekonomi açısından çok iyi fikirleri, planları yok. Bu durumda da eğer iktidar eşit paylaşılmazsa, biri diğerini engeller ve ekonomi için kötü olan fikirlerin yasalaşmasının önüne geçilmiş olur. Açıkçası ben iki partinin ekonomi planlarını beğenmiyorum.
Johns Hopkins Üniversitesi ekonomi Profesörü Steve Hanke bunun nedenlerini şu şekilde açıklıyor: "Cumhuriyetçiler ekonomi planlarını iyi anlatamadı. Cumhuriyetçi Ronald Reagan bunu çok iyi yapmıştı. 150 sayfalık planında her adım en ince detayına kadar anlatılmıştı. Oysa şimdi Cumhuriyetçiler’in planları açık değil. Bu yüzden de kamuoyu yoklamaları son dakikaya kadar Obama ile Romney’i başabaş gösteriyordu. Çünkü halkın aklındaki soruları yanıtlayamadılar. Bill Clinton da bu konuda çok başarılıydı. Hem halka net mesajlar veriyordu, hem de Kongre’deki Cumhuriyetçilerle işbirliği yollarını iyi kullanıyordu."
Seçim sonuçları ne olursa olsun yeni yönetimi ve Kongre’yi büyük bir görev bekliyor. Bu da Amerika’yı mali uçuruma sürükleyeceği iddia edilen Bush döneminden kalma vergi kesintilerinin devam edip-ettirilmeyeceği ve kamu harcamalarında otomatik olarak kesinti yapılıp-yapılmayacağı yönünde alınacak kararlar. Yönetimin her iki kanadının vereceği bu sınavı Amerikan halkı kadar tüm dünya finans çevreleri de yakından izliyor.
Bu yılki başkanlık seçimlerinde belirleyici konu ekonomi. Halk neredeyse dört yıl boyunca %8’lerde seyreden işsizlikten ve pahalılıktan şikayetçi. Artan kamu borçları ve bütçe açıkları ise ülkenin geleceği açısından Amerikalılar’ı kaygılandıran temel unsurların başında geliyor.
Başkan Barack Obama, ülkeyi mevcut sorunlardan kurtarmak için zenginlerden daha fazla vergi almak ve gereksiz gördüğü harcamaları kısmak istiyor. Rakibi Mitt Romney ise zenginlerden daha fazla vergi alınmasının sorunları çözmeyeceğini, aksine herkesin vergileri indirilirse ekonominin canlanacağını söylüyor.
Johns Hopkins Üniversitesi Ekonomi Profesörü Steve Hanke, ekonominin genel değerlendirmesini yaparken diğer faktörlerin yanı sıra Amerika Merkez Bankası FED’in oynadığı rolün üzerinde de duruyor.
Amerika’da para arzı olması gereken seviyeden en az %10 oranında daha düşük. Amerika Merkez Bankası da Türk Merkez Bankası’nın yaptığı gibi para yaratıyor. Ama burada eksik olan özel bankaların yaratacağı para. Özel bankaların verdiği krediler azalıyor. Oysa Amerikan ekonomisinde özel bankaların yarattığı para toplamın %85’ini oluşturur. Bu da ne demektir, eğer para arzında düşüş varsa, ekonomi düzelmez.
Steve Hanke, 2008’deki mali krizin başlamasından bu yana durumun değişmediğini ve özel bankaların para arzının düşük kaldığını söylüyor. Hanke, bunda Obama döneminde yasalaştırılan Frank-Dodd finans reformunun etkili olduğunu söylüyor. Bu yasa yüzünden bankaların kredi verme koşullarının ağırlaştırıldığını kaydediyor. Bu yasa Cumhuriyetçiler tarafından da sık sık eleştiriliyor ve Cumhuriyetçi politikacılar iktidara geldiklerinde yasayı iptal edeceklerini söylüyorlar.
Peki Cumhuriyetçiler mi yoksa Demkratlar mı Amerikan ekonomisi için daha iyi bir çözüm? Steve Hanke bu soruya “ortada bir çözüm” öneriyor: "Bence en iyi çözüm bir partinin Beyaz Saray’da, diğerinin de Kongre’de üstünlük sağlamasıdır. İlk iki yılı saymazsak, eski Başkan Bill Clinton zamanında durum böyleydi. Beyaz Saray’da Demokratlar, Kongre’de Cumhuriyetçiler söz sahibiydi. Yani yönetim yetkisi iki tarafa da eşit dağılmıştı. Amerikan sistemi en iyi yönetim yetkisi iki parti arasında eşit paylaştığında çalışıyor."
Steve Hanke, partilerin ekonomi planlarının yeterli olmadığı görüşünde, işte bu yüzden de tek bir partinin hem Kongre hem de Beyaz Saray’ı almasının Amerika için iyi sonuç doğurmayacağını düşünüyor.
Çünkü şu anda iki partinin de ekonomi açısından çok iyi fikirleri, planları yok. Bu durumda da eğer iktidar eşit paylaşılmazsa, biri diğerini engeller ve ekonomi için kötü olan fikirlerin yasalaşmasının önüne geçilmiş olur. Açıkçası ben iki partinin ekonomi planlarını beğenmiyorum.
Johns Hopkins Üniversitesi ekonomi Profesörü Steve Hanke bunun nedenlerini şu şekilde açıklıyor: "Cumhuriyetçiler ekonomi planlarını iyi anlatamadı. Cumhuriyetçi Ronald Reagan bunu çok iyi yapmıştı. 150 sayfalık planında her adım en ince detayına kadar anlatılmıştı. Oysa şimdi Cumhuriyetçiler’in planları açık değil. Bu yüzden de kamuoyu yoklamaları son dakikaya kadar Obama ile Romney’i başabaş gösteriyordu. Çünkü halkın aklındaki soruları yanıtlayamadılar. Bill Clinton da bu konuda çok başarılıydı. Hem halka net mesajlar veriyordu, hem de Kongre’deki Cumhuriyetçilerle işbirliği yollarını iyi kullanıyordu."
Seçim sonuçları ne olursa olsun yeni yönetimi ve Kongre’yi büyük bir görev bekliyor. Bu da Amerika’yı mali uçuruma sürükleyeceği iddia edilen Bush döneminden kalma vergi kesintilerinin devam edip-ettirilmeyeceği ve kamu harcamalarında otomatik olarak kesinti yapılıp-yapılmayacağı yönünde alınacak kararlar. Yönetimin her iki kanadının vereceği bu sınavı Amerikan halkı kadar tüm dünya finans çevreleri de yakından izliyor.