Suriye’de önceki gün ateşkes sürecinin resmen sona erdirilmesi ardından uzmanlar, yakın gelecekte Beşar Esat rejimi ele muhalifler arasında uzlaşma sağlanamayacağı görüşünü paylaşıyor.
İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim görevlisi ve gazeteci Bora Bayraktar ile TOBB-ETÜ öğretim üyesi Doç. Dr. Şaban Kardaş, Suriye’nin yakın geleceğinde barışçı çözüm konusunda umutsuzlukta hemfikir oldu. Suriye’deki gelişmeleri izleyen Bayraktar ve Kardaş’a göre; son ateşkes süreci sahaya zaten hiç yansımadı ve resmen sona erişiyle birlikte tüm taraflar sahadaki askeri kazanımlarını arttırma peşinde. Uzmanlar, Suriye’de çözüme doğru gidilebilmesi için ABD ile Rusya’nın belirleyici rolüne dikkat çekerek, öncelikle Suriye’nin geleceğiyle ilgili bu iki güç arasında anlaşma olması gerektiğini de dile getirdi.
Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Bayraktar, ateşkes süreciyle ilgili son tabloyu şu ifadelerle değerlendirdi:
“Ateşkes ile birlikte ilk 7 gün şiddette azalma olması, bu devam edecekse diğer konuları masaya açma ve insani yardım koridoru açılması söz konusu idi. Bu gerçekleşmedi ve gerçekleşmediği gibi Suriye iç savaşının en flaş olaylarından birisi yaşandı. Amerikan liderliğindeki koalisyon uçakları tarafından Suriye Ordusu’nun vurulmuş olması ciddi bir kırılma noktasıydı. Artık sona ermesi savaşın devam edeceği anlamına geliyor. Özgür Suriye Ordusu ve diğer güçler, Halep savaşına odaklanmak isteyecekler. Rusya ve (Beşar Esat) Şam Rejimi, kendi pozisyonunu koruma, Halep gibi, Hama gibi belli noktalarda pozisyonlarını güçlendirme ve eğer olursa Cenevre sürecinde elleri güçleri şekilde masaya gelmek istiyorlar. Cephedeki pozisyonlar netleşmeden siyasi süreçte ilerleme beklemenin çok büyük iyimserlik olduğunu düşünüyorum.”
TOBB-ETÜ öğretim üyeliği yanı sıra aynı zamanda Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) uzmanı Şaban Kardaş da, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, ateşkes süreci için son durumu şöyle açıkladı:
“Ateşkesin sona ermesi çok sürpriz değil. Geçmişte de denemesi yapılmıştı. Suriye’de yeniden siyasi diplomatik bir süreci öncülü arayışı vardı. Güçler arasındaki uzlaşıya sahada karşılık olması gerekiyordu. 2016 yılı başında çatışmasızlık denemesi, kısmi ölçekte hayata geçirilmeye çalışıldı ve başarısız olundu. Bugünde aynı başarısızlığı görüyoruz. Bunun arkasında Rusya ve ABD arasında varılan uzlaşmanın sahadaki gerçeklikle örtüşmemesi yatıyor. Ateşkes, ölü doğmuş bir şekilde ortaya çıkıyor. İlk denemedeki başarısızlığa rağmen ikinci yapıldı. Burada bir iyimserlik vardı. Özellikle ABD, Batı tarafında. Bu ateşkes ile konulan çerçeve neydi? Rejim ve rejimi destekleyen aktörlerin işine geliyordu. Bu şekilde Rusya ve Esat rejimine taviz de veriliyordu. Bunu kabul ederek, ABD ve Batı’nın kerhen de olsa bunu destekledikleri görüldü. Eğer bir şekilde bu ateşkes tutarsa, insani yardımlar daha rahat şekilde dağıtılabilir, sahada rahatlama yaşanabilir, güven arttırıcı önlemler alınabilir ve bir sonraki aşamaya yani siyasi-diplomatik çözüm aşamasına geçilebilir gibi. Cenevre sürecini işletebiliriz gibi bir polyanacı bir varsayım vardı. Ama görüldü ki bu tutmadı. Bu son ateşkes denemesinde, insani yardımların Halep başta olmak üzere iletilmesi konusunda Esat rejimi çok net şekilde katı davrandı. Kolaylaştırıcı bir rol oynamadı. Halep’e doğru giden konvoyların giriş yapamaması örneğinde olduğu gibi. Ateşkes başlamadan birkaç saat öncesinde dahi sivil yerleşim yerlerine Esat ve destekçisi kuvvetlerince havadan ve karadan bombardıman vardı. Ateşkesin yaptırım mekanizmasından eksikliği olması, bunun uygulanamayacağını da gösterdi.”
ABD - Rusya ilişkisi nasıl etkiliyor?
Uzmanlar, Suriye’nin geleceğiyle ilgili ABD ile Rusya’nın arasındaki uzlaşı konusunu da yorumladı.
Bora Bayraktar, “Özellikle 30 Eylül’den itibaren ana aktörlerden birisi Rusya haline geldi. Bahar 2015’te Esat rejimi gitti gidecek dediğimiz bir noktada iken rejim Rusya yardımıyla toparlandı. Amerika ise, ne yapmak istediğini tam olarak ortaya koyamayan bir taraf gibi. Kendi müttefikleriyle de sorunlar yaşıyor ve bu ülkelerin başında da Türkiye geliyor. PYD meselesinde çok ciddi anlaşmazlık yaşanıyor. Rejim karşıtı cephe, ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi ülkelerin uzlaşamadığı görülüyor. Amerika bir strateji ortaya koymadığı için belirsizlik devam ediyor. Sahadaki pozisyonlar ile Rusya - ABD uzlaşması faktörü Suriye’de belirleyici olacak görünüyor” dedi.
Şaban Kardaş ise, ateşkes sürecinde başarı sağlanamamasını ABD ile Rusya’nın tavırlarındaki çelişkilerden kaynaklı görüyor. Kardaş, ABD’nin kısmen Rusya’ya yakınlaştığı görüşünde ve bu nedenle Washington’un Suriye konusunda izleyeceği tavra karar vermesi gerektiğini vurguladı. Kardaş, ABD ve Rusya açısından şu görüşlerini dile getirdi:
“Türkiye ve ABD’nin desteklediği grupları; Rusya, Esat rejimi ve İran terörist olarak tanımlıyor. Bu ateşkes sürecinde ABD’nin de Rusya’nın terörist tanımına yakınlaştığını gösteriyor. Bu durum nedeniyle de ateşkes anlaşması ise, sahada kadük hale geldi. Sahada etkili ve Suriye’deki halkta karşılığı olan gruplar, Rusya ve Esat tarafından terörist şemsiyesi altına konulması, bombardımana açık hale getirilmesini kabul etmedi. El-Nusra cephesi de, El-Kaide’den bağını kopardığını ilan etmişti birkaç ay öncesinde. Nusra cephesi de, ateşkes dışında bırakılınca ateşkes sahada karşılık bulmadı.Rusya’nın terörizm kategorisine ABD’nin yeşil ışık yakılması da muhalifler cephesinde bu ateşkese karşılık verilmemesine yol açtı.Esat rejimi ise, en başından beri kendi tezini Rusya üzerinden Batı’ya kabul ettirme çabasında. Dolayısıyla da sürdürülemez bir ateşkes süreciydi. Ateşkes öncesinde uzlaşı olduğu iddia edilmişti ama öyle görünüyor ki uzlaşı olması pek mümkün değil. Kısmen ABD’nin, Rusya’nın tezine yakınlaştığı görülüyor. Bu da Başkan Obama’nın, Suriye’de artık çözüme gitme isteğinden kaynaklanıyordu. Ama buna rağmen ateşkes gerçekleştirilemedi. ABD’nin içerisinde Obama’nın belirlediği Suriye politikası da önümüzdeki günlerde epeyce tartışılacaktır.”
Suriye’de barış umudu var mı?
Uzmanlar, Suriye’de barış sağlanması konusunda ise umutsuz. Bayraktar, barışa doğru çözüm masasına oturulmasıyla ilgili “Hiç yakın olduğunu düşünmüyorum. Lübnan İç Savaşı, 1975’li yıllardan beri devam ediyor, aşağı yukarı 40 yıl oldu. Suriye’de en az o kadar karmaşık, ben on yıllarca bu iç çatışmaların devam edeceğini düşünüyorum” diye konuştu. Kardaş da, ufukta barış görünüp görünmediğiyle ilgili “Pek yakın değil. Yakın olmadığı kesin. Bu kriz daha çok çatışma götürür. Bu son ateşkes süreci de bunu yeniden gösterdi” dedi.
Türkiye’nin askeri operasyonu ne olacak?
Suriye’de resmen ateşkes sona ermiş iken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komşu topraklardaki askeri operasyonu ise devam ediyor.
TSK, dün Suriye’deki Fırat Kalkanı Operasyonu’nun 28’nci gününde bilgilendirmede bulundu. Bilgilendirme notuna göre; operasyon kapsamında, keşif ve gözetleme vasıtalarıyla tespit edilen 60 DAEŞ terör örgütü hedefinin, 171 Fırtına mermisi atılarak imha edildiği bildirildi. Koalisyon güçleri tarafından Bahvurtah (Zeytinlik) bölgesinde tespit edilen terör örgütü DAEŞ unsurlarına yönelik toplam 3 hava harekatı düzenlendiği bildirildi. Operasyonda, 4 DAEŞ mensubunun etkisiz hale getirildiği belirtilerek, 2 bina ve 2 havan silahının ise imha edildiği kaydedildi.
Son olarak Cerablus ile Rai arasındaki bölgede yürütülen operasyonda patlamada yaralanan 2 Türk askeri, Gaziantep Üniversitesi Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Suriye’de vefat eden Türk askeri sayısı 10’a yükseldi.
Peki Suriye’deki ateşkes sona erdikten sonra Fırat Kalkanı Operasyonu nasıl etkilenecek? Bu soruyu sorduğumuz Bora Bayraktar, El-Bab bölgesine dikkat çekti. Suriye’deki taraflar açısından Halep’in önemine dikkat çeken Bayraktar, TSK açısından durumu şöyle değerlendirdi:
“Türkiye, güvenli bölgeyi, Fırat Kalkanı operasyonu ile kendi oluşturmaya çalışıyor. Bu da bence Rusya ve İran ile varılan bir uzlaşma üzerinden yürüyor. Bu uzlaşmada, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması. Bu operasyonda ilk iki aşamayı Türkiye çok hızlı geçti, Cerablus ve Çobanbey’in IŞİD’den temizlenmesi. Sonraki aşama, Menbiç olarak görünüyordu. Ama (ABD Başkan Yardımcısı Joe) Biden’ın, PYD’nin silah kullanılmadan Fırat’ın doğusuna çekileceği açıklaması, oradaki operasyonu yavaşlattı. Şimdi Türkiye, ikinci aks olarak güneye doğru El-Bab’a yürüyor. Ama bunun hızla olabileceğini birkaç nedenden ötürü düşünmüyorum. Birincisi, El-Bab bölgesi, Arap nüfusun olduğu bölge. Şimdiye değin Türkiye, Türkmen nüfusun olduğu bölgede ilerliyordu. İkincisi, lojistik hattın uzaması operasyonel bazı sorunlar ortaya çıkarabilir. Üçüncüsü de, Türkiye, El-Bab’a yürürken Rusya ve Şam rejimiyle bir uzlaşmayla yürümeli çünkü El-Bab, Halep’e uzanan bir nokta. Dolayısıyla Türkiye, Suriye rejimine ve toprak bütünlüğüne yönelik bir harekata kalkışmayacağı güvencesini vermeden burada çok ilerleyemez diye düşünüyorum. Muhtemeldir ki Rus Genelkurmay Başkanı’nın Ankara ziyaretinde bunlar konuşuldu. Böylece Türkiye, El-Bab’a doğru ilerliyor. Ama burada rejim ile karşı karşıya gelinmesi riski de var. O açıdan operasyonun hızlı yürümeyeceğini düşünüyorum.”