WASHINGTON, DC —
TÜSİAD heyeti bu hafta başında Washington’da temaslar yaptı. Beyaz Saray yetkilileri ve Kongre üyeleriyle yapılan görüşmelerin yanı sıra heyet Brookings Enstitüsü’nde Türkiye’nin enerji konusunda bir ticaret ve transit merkezi olma hedefinin tartışıldığı panele katıldı. Paneli Amerika’nın Sesi adına izleyen Melek Çağlar, panelden sonra enerji araştırmaları uzmanı Gareth Winrow ve Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman’la konuştu.
Enerji piyasasında Türkiye’nin konumunun avantaj olarak değerlendirildiği panelde bölgesel krizlerin de Türkiye’nin enerji politikalarında etkili olduğuna dikkat çekildi. Aynı şekilde Türkiye’nin tarafların rahatça rekabet edebildiği şeffaf ve açık bir enerji pazarı olabilmesi için hem yasal altyapısının hem de boru hatları, rafineriler ve depolama tesisleri gibi fiziki altyapısının güçlendirilmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Panelin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, hem Ukrayna hem de Ortadoğu’daki gelişmelerin yeni zorluklar getirdiğini ancak buna rağmen Türkiye’nin başarılı bir enerji ticaret merkezi olma potansiyelinin yüksek olduğunu, bu potansiyele ulaşmak içinse Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi kurumlarını ve yönetim sistemini güçlendirmesi gerektiğini söyledi.
Panelde tanıtımı yapılan “Türkiye’nin Enerji Sektöründeki Arzuları Hayal mi, Gerçek mi?” adlı raporun yazarı Gareth Winrow da Türkiye’nin gerçek bir enerji ticaret merkezi olabilmesi için piyasaları düzenleyen yasaların çok iyi belirlenmiş olması ve diğer altyapı unsurlarının da güçlendirilmesi gerektiğini söyledi: “Türkiye’nin rafineri, depolama sistemleri ve boru hatları gibi altyapı unsurlarının güçlendirilmesi gerekiyor. Enerjide transit ülke olabilmek için yaygınlaştırılacak boru hatları aynı zamanda Türkiye’nin uzun vadede enerji ticaretinde bölgesel bir merkez olma potansiyelini de güçlendirecektir.”
Gareth Winrow, Türkiye’nin yakın bir gelecekte doğalgaz ticaret merkezi olabilmesi için düzgün işleyen bir yasal altyapıya, oluşabilecek ihtilafları adil şekilde çözebilecek hukuki mekanizmalara, şeffaflığa, içerde ve dışarda istikrarlı siyasi ve ekonomik iklime sahip olması gerektiğinin de altını çizdi: “Bir kamu kuruluşu olan BOTAŞ’ın bazı sorumluluklarının özel sektöre devredilmesi gerekiyor. Doğalgaz piyasasının liberalleştirilmesi lazım. Aynı şekilde sübvansiyonların da zaman içinde azaltılarak, fiyatların arz-talep dengesini yansıtır hale getirilmesi de gerekli. Tabii ki enerji alım-satım piyasalarının oluşturulması da gerekiyor. Ve elbette bütün bunları yapabilmek için de hukukun üstünlüğü, şeffaflık, düzgün işleyen bir yasal altyapı ve bağımsız denetim mekanizması da var olması gereken unsurlar arasında.”
Raporunda, “Ülkede giderek artan bir çatışma ortamı devam ederse, Türkiye’yi bir enerji ticaret merkezi haline getirme planları askıya alınabilir ve Türkiye’nin iyi bir transit merkezi olma konusundaki güvenilirliği sorgulanabilir” görüşünü savunan Gareth Winrow, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışı konusunda ise şunları söylüyor: “Yabancı yatırımcılar uzun vadede Türkiye’nin enerji ticaret merkezi olma potansiyelinin farkında. Ancak kısa vadede bazıları Türkiye’deki gelişmelerden; istikrarın daha da bozulması ve artan kutuplaşmadan kaygı duyabilir. Ayrıca şeffaflık ve açıklık konusunda soru işaretleri, yolsuzluk iddiaları ile hükümet yetkililerinin ihalelere müdahale iddiaları da bazı yabancı yatırımcıları endişelendirebilir. Kısa vadede bu gelişmeler yakından takip edilse de uzun vadede herkes Türkiye’de siyasi ve ekonomik istikrar beklentisi içinde.”
Bölgesindeki siyasi gelişmelerin Türkiye’nin enerji politikalarını da etkilediğini söyleyen Gareth Winrow, özellikle Ukrayna krizi ışığında Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının %60’ını karşılayan Rusya’ya bağımlılığına dikkat çekti. Winrow, Türkiye’nin bu konuda alternatif arayışına girdiğini de belirtti. Enerji uzmanı, Türkiye’nin Erbil ile yaptığı petrol ve doğal gaz anlaşmalarının geleceği konusunda ise şunları söyledi: “Türkiye, Kürt doğalgaz ve petrolünü alacak mı sorusunun cevabı tamamen Bağdat’la Erbil arasındaki ilişkilerin seyrine bağlı. Bunu da belirleyecek olan Irak’ta yapılan seçimler.”
Brookings Enstitüsü’ndeki enerji panelinin konuşmacılarından Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman da Türkiye’nin konuyu Irak ve Erbil’in kararına bıraktığını söyledi: “Türkiye Kürt hükümetiyle bir anlaşma yaptı fakat ondan sonrası Irak’ın içişleridir. Türkiye, ‘Bağdat’la gidin kendiniz konuşun, top sizde’ dedi. Türkiye, Kürt doğalgaz ve petrolünü almaya hazır ama nasıl şekilde ihraç edileceğine Bağdat’la Erbil’in karar vermesi lazım.”
Hakman, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı dikkate alındığında özellikle Ukrayna krizi sonrasında, Ankara’nın enerji ticaret merkezi olma hedefinin nasıl etkilendiği sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Benim inancım şu: Bu ülkelerin de kaynaklarını ihraç etmeye ihtiyaçları var. Dolayısıyla kendilerine pazar arıyorlar. Bu ülkeler için en ekonomik ihraç yolu Türkiye üzerinden geçiyor. Dolayısıyla ekonominin bu politik belirsizlikleri yeneceğini umuyorum.”
Hakman, Türkiye’nin Rusya ile doğalgazın dışında nükleer enerji gibi farklı alanlarda da işbirliği olduğunu, bu nedenle Ukrayna konusunda izleyeceği politikalarda bu konuları dikkate alacağını ve almasının da beklendiğini söyledi.
Enerji piyasasında Türkiye’nin konumunun avantaj olarak değerlendirildiği panelde bölgesel krizlerin de Türkiye’nin enerji politikalarında etkili olduğuna dikkat çekildi. Aynı şekilde Türkiye’nin tarafların rahatça rekabet edebildiği şeffaf ve açık bir enerji pazarı olabilmesi için hem yasal altyapısının hem de boru hatları, rafineriler ve depolama tesisleri gibi fiziki altyapısının güçlendirilmesi gerektiği üzerinde duruldu.
Panelin açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, hem Ukrayna hem de Ortadoğu’daki gelişmelerin yeni zorluklar getirdiğini ancak buna rağmen Türkiye’nin başarılı bir enerji ticaret merkezi olma potansiyelinin yüksek olduğunu, bu potansiyele ulaşmak içinse Türkiye’nin serbest piyasa ekonomisi kurumlarını ve yönetim sistemini güçlendirmesi gerektiğini söyledi.
Panelde tanıtımı yapılan “Türkiye’nin Enerji Sektöründeki Arzuları Hayal mi, Gerçek mi?” adlı raporun yazarı Gareth Winrow da Türkiye’nin gerçek bir enerji ticaret merkezi olabilmesi için piyasaları düzenleyen yasaların çok iyi belirlenmiş olması ve diğer altyapı unsurlarının da güçlendirilmesi gerektiğini söyledi: “Türkiye’nin rafineri, depolama sistemleri ve boru hatları gibi altyapı unsurlarının güçlendirilmesi gerekiyor. Enerjide transit ülke olabilmek için yaygınlaştırılacak boru hatları aynı zamanda Türkiye’nin uzun vadede enerji ticaretinde bölgesel bir merkez olma potansiyelini de güçlendirecektir.”
Gareth Winrow, Türkiye’nin yakın bir gelecekte doğalgaz ticaret merkezi olabilmesi için düzgün işleyen bir yasal altyapıya, oluşabilecek ihtilafları adil şekilde çözebilecek hukuki mekanizmalara, şeffaflığa, içerde ve dışarda istikrarlı siyasi ve ekonomik iklime sahip olması gerektiğinin de altını çizdi: “Bir kamu kuruluşu olan BOTAŞ’ın bazı sorumluluklarının özel sektöre devredilmesi gerekiyor. Doğalgaz piyasasının liberalleştirilmesi lazım. Aynı şekilde sübvansiyonların da zaman içinde azaltılarak, fiyatların arz-talep dengesini yansıtır hale getirilmesi de gerekli. Tabii ki enerji alım-satım piyasalarının oluşturulması da gerekiyor. Ve elbette bütün bunları yapabilmek için de hukukun üstünlüğü, şeffaflık, düzgün işleyen bir yasal altyapı ve bağımsız denetim mekanizması da var olması gereken unsurlar arasında.”
Raporunda, “Ülkede giderek artan bir çatışma ortamı devam ederse, Türkiye’yi bir enerji ticaret merkezi haline getirme planları askıya alınabilir ve Türkiye’nin iyi bir transit merkezi olma konusundaki güvenilirliği sorgulanabilir” görüşünü savunan Gareth Winrow, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye bakışı konusunda ise şunları söylüyor: “Yabancı yatırımcılar uzun vadede Türkiye’nin enerji ticaret merkezi olma potansiyelinin farkında. Ancak kısa vadede bazıları Türkiye’deki gelişmelerden; istikrarın daha da bozulması ve artan kutuplaşmadan kaygı duyabilir. Ayrıca şeffaflık ve açıklık konusunda soru işaretleri, yolsuzluk iddiaları ile hükümet yetkililerinin ihalelere müdahale iddiaları da bazı yabancı yatırımcıları endişelendirebilir. Kısa vadede bu gelişmeler yakından takip edilse de uzun vadede herkes Türkiye’de siyasi ve ekonomik istikrar beklentisi içinde.”
Bölgesindeki siyasi gelişmelerin Türkiye’nin enerji politikalarını da etkilediğini söyleyen Gareth Winrow, özellikle Ukrayna krizi ışığında Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının %60’ını karşılayan Rusya’ya bağımlılığına dikkat çekti. Winrow, Türkiye’nin bu konuda alternatif arayışına girdiğini de belirtti. Enerji uzmanı, Türkiye’nin Erbil ile yaptığı petrol ve doğal gaz anlaşmalarının geleceği konusunda ise şunları söyledi: “Türkiye, Kürt doğalgaz ve petrolünü alacak mı sorusunun cevabı tamamen Bağdat’la Erbil arasındaki ilişkilerin seyrine bağlı. Bunu da belirleyecek olan Irak’ta yapılan seçimler.”
Brookings Enstitüsü’ndeki enerji panelinin konuşmacılarından Sabancı Holding Enerji Grup Başkanı Selahattin Hakman da Türkiye’nin konuyu Irak ve Erbil’in kararına bıraktığını söyledi: “Türkiye Kürt hükümetiyle bir anlaşma yaptı fakat ondan sonrası Irak’ın içişleridir. Türkiye, ‘Bağdat’la gidin kendiniz konuşun, top sizde’ dedi. Türkiye, Kürt doğalgaz ve petrolünü almaya hazır ama nasıl şekilde ihraç edileceğine Bağdat’la Erbil’in karar vermesi lazım.”
Hakman, Türkiye’nin Rusya’ya enerji bağımlılığı dikkate alındığında özellikle Ukrayna krizi sonrasında, Ankara’nın enerji ticaret merkezi olma hedefinin nasıl etkilendiği sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Benim inancım şu: Bu ülkelerin de kaynaklarını ihraç etmeye ihtiyaçları var. Dolayısıyla kendilerine pazar arıyorlar. Bu ülkeler için en ekonomik ihraç yolu Türkiye üzerinden geçiyor. Dolayısıyla ekonominin bu politik belirsizlikleri yeneceğini umuyorum.”
Hakman, Türkiye’nin Rusya ile doğalgazın dışında nükleer enerji gibi farklı alanlarda da işbirliği olduğunu, bu nedenle Ukrayna konusunda izleyeceği politikalarda bu konuları dikkate alacağını ve almasının da beklendiğini söyledi.