İstanbul’un göbeğindeki Tarlabaşı’nda evler, yeniden imar planı çerçevesinde bir bir yıkılıyor. Binlerce kişi bu planın parçası olarak evlerinden çıkartılıyor, Mehmet Taş gibi evsahipleri bile bu durumdan muaf değil.
Mehmet Taş çocuklarının Tarlabaşı’nda büyüdüğünü, arkadaş çevresinin okullarının hep aynı semtte olduğunu belirtiyor. Taş, Tarlabaşı’ndan ayrılmak zorunda kalırsa ulaşım masraflarını karşılayamayacağı için işini de kaybedeceğini söylüyor.
Devlet Mehmet Taş gibi çok sayıda Tarlabaşılıya 40 kilometre ötede ev tahsis etmiş. Ancak Tarlabaşılıların yaşadığı trajedi, İstanbul’un yeniden imarı konusunda artan kaygıların da kaynağı oldu.
Pazar günü İstanbullular Tarlabaşı Yenileme Projesi’ni protesto etmek amacıyla yakındaki Taksim Meydanı’nda gösteri düzenledi. Beyoğlu’nun hemen dış çerçevesini oluşturan Tarlabaşı aslında arazi değeri açısından oldukça kıymetli, ama içinde yaşayanlar aksine yoksul halk. Yıkık dökük, köhne binalar, toplumun en savunmasız bu kesimi için ucuz barınma imkanı sağlıyor. Tarlabaşı halkının toplu halde evlerinden sürülmesiyse gittikçe artan eleştiri oklarına hedef oluyor. Uluslararası Af Örgütü’nden Andrew Gardener, son yazdığı raporda, Tarlabaşı kentsel dönüşüm projesini sert bir dille eleştirdi.
“Tarlabaşı kent dönüşüm projeleri arasında özellikle en çirkin örneklerden biri” diye konuşan Gardener, insanlara alternatif barınma ya da uygun koşullarda barınma imkanı sağlanmadığını belirtiyor. İnsan hakları yetkilisinin dikkatini çektiği en mağdur kesim ise Romanlar, ayrıca travesti ve transseksüel kadınlar. Bu insanlar birçok nedenden dolayı kamu ve özel sektörün desteğinden yoksun kişiler.
Beyoğlu’nun Adalet ve Kalkınma Partili Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, bu eleştirilere tepkili. Demircan, Tarlabaşı Yenileme Projesinin, yalnızca semt halkına değil tüm İstanbul’a yardım etmeyi amaçladığını söylüyor. 278 binanın tescilli yapı olduğuna dikkati çeken Demircan, eski ve tehlikeli bir binanın yakın bir tarihte yandığını hatırlatıyor ve binaların yangın ve aşırı yağışlarda büyük hasar gördüğünü anlatıyor. Beyoğlu Belediye Başkanı, bunun yerine halka daha güvenli yeni evler tahsis edildiğini belirtiyor.
Demircan’ın sözünü ettiği yeni evler, TOKİ adıyla bilinen devlet binaları. Bunlar İstanbul ilinin çok uzak bölgelerinde kurulu. Bu teklifi kabul edenlerse ulaşım masraflarının altından kalkamayacağı için işlerini kaybetme tehlikesi yaşıyor. Daha yakında ev kiralama şansına da sahip değiller.
Londra University College’dan Kalkınma Planlaması uzmanı Profesör Yves Cabannes İstanbul’un bu yenileme projelerini yakından izleyen biri. Profesör Cabannes, geçmişte İstanbul’da uygulanan benzer bir projenin bu kaygıları zaten haklı çıkardığı görüşünde.
Sözüne “360 aile İstanbul’un 60 kilometre uzağına yerleştirildi, ama bunlardan şu anda sadece iki aile orada yaşıyor,” diye başlayan uzman, diğer ailelerin İstanbul’da oradan oraya sürüklendiğine, hatta evsizler ordusuna katıldığına dikkati çekiyor. Profesör Cabannes, İstanbul’u yenileme projesinin bir milyon evi kapsadığını ve bu kadar devasa bir projenin büyük sorumluluk gerektirdiğini söylüyor.
Tüm İstanbul’da, yeni inşaat projeleri kentin göbeğinden itibaren müthiş hızla ilerliyor. Yeni yapılan lüks daireler orta ve üst gelirli halkı potansiyel hedef olarak belirledi. İstanbul büyüyen bir ekonominin merkezinde olmasından dolayı son on yılda müthiş bir nüfus patlaması yaşadı. Kent dünyada yaşanan ekonomik krize rağmen büyümeye devam ediyor.
İstanbul’daki inşaat patlaması, Rusya’dan Ortadoğu’daki petrol zengini ülkelere kadar çok sayıda dış sermaye çekiyor. Kentin Boğaz’dan görülen meşhur manzarası, bir anda boy atan gökdelenler ve vinçlerle kirlenmiş durumda. Bununla birlikte bu imar projelerinin en ağır bedelini Tarlabaşı sakinleri ve kentin yoksul halkının ödeyeceği kaygısı gittikçe artıyor.