ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in iki yıldır görevde olmasına rağmen depremin ardından ilk kez ziyaret ettiği Ankara’daki mesajlarının ilişkilere nasıl yansıyacağı tartışılıyor. VOA Türkçe’ye konuşan uzmanlar, iki ülke ilişkilerinde gelecek seçimlerden önce iyileşme hamleleri yaşanmasını beklemiyor.
Blinken, bugün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın toplantısında ABD yönetimi olarak öncelikle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılımını talep ettiklerini vurguladı. Buna karşın Çavuşoğlu, Finlandiya’ya “yeşil ışık” yaktı ancak İsveç’in terörle mücadeledeki adımlarını yetersiz gördüklerine işaret etti.
Çavuşoğlu, savunma sanayiine getirilen yaptırımlara son verilmesi, F-35 askeri uçak projesinden çıkarılması nedeniyle Türkiye’ye 1,4 milyar dolar geri ödeme yapılması ve F-16 askeri uçaklarıyla ilgili satış ve modernizasyon planına ABD Kongresi’nden onay verilmesi yönündeki beklentilerini sıraladı. Blinken ise, sadece F-16’larla ilgili, ABD yönetimi olarak NATO’nun hava savunması bakımından Türkiye’nin bu talebine destek olduklarını belirtirken, Ankara’nın diğer taleplerine ilişkin sessizliğini korudu.
Hem Blinken hem de Çavuşoğlu, deprem nedeniyle yaşanan acıyı paylaşarak, karşılıklı olumlu ifadeler kullandı ancak uzmanlar, Türk–Amerikan ilişkilerinde “deprem diplomasisi” yaşansa da yakın zamanda iyileşme beklenmemesi gerektiği görüşünde.
Uzmanlar, Antony Blinken’in 2021 yılı Ocak ayında göreve gelmesinden bugüne kadar resmi ziyarette bulunmadığı Türkiye’yi depremin ardından ziyaret ettiğine, Ankara’dan hemen sonraki durağını ise Atina olarak belirlediğine dikkat çekti. ABD tarafında tıpkı Avrupa ülkeleri gibi gelecek seçimleri bekleme eğilimi bulunduğunu söyleyen uzmanlar, ABD Başkanı Joe Biden yönetimince sonucu ne olursa olsun seçimlerden önce Türkiye’ye karşı yaptırımları kaldırmak gibi ilişkileri ne iyileştirecek ne de tam tersi kötüleştirecek herhangi bir yeni hamle yapılmayacağı görüşünde birleşti.
Loğoğlu: “İlişkilere ilişkin dişe dokunur açıklama olmadı”
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu, “Basın toplantısında Türk-Amerikan ilişkilerinde dişe dokunur bir şey görmedim. Mevcut ikili ve bölgesel sorunlara ilişkin taraflar görüşlerini tekrarlama ötesinde yeni bir açılım getirmedi. Burada dikkat çekici husus, özellikle İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği konusunda Amerika'nın ısrarla beklenti içinde olduğunu görüyoruz” dedi.
Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarlardan birisi olan deneyimli diplomat Loğoğlu, VOA Türkçe’ye yaptığı açıklamada, Blinken’in iki yıl sonra deprem nedeniyle geldiğini ve yaklaşık 185 milyon dolarlık yardım yapılacağını söylediğini dolayısıyla bunları insani adımlar olarak görmek gerektiğini ifade etti.
Loğoğlu, “Gerek ikili planda Türk-Amerikan ilişkileri bakımından, gerek ister Suriye, ister NATO’ya Finlandiya ve İsveç'in üyelikleri bağlamında öyle ciddi bir ilerleme kaydedildiği hissini edinmedim. Yani taraflar doğdukları yerde durmaya devam ediyorlar. ABD Kongresi’nin neticede sadece F-16'lar konusunda olsun, ister Rusya'ya yönelik ister Yunanistan ve Kıbrıs konuları yönelik sert tutumunda bir değişiklik beklemiyorum. Deprem insanları insani olarak birbirine yaklaştırır. Ama deprem diplomasisiyle alınacak mesafe çok fazla değil” görüşünü paylaştı.
Deprem diplomasisinde en üretken dönemin 1999 depreminden sonra İsmail Cem’in Dışişleri Bakanlığı döneminde Yunanistan’da Yorgo Papandreu’nun kilit rol oynamasıyla sağlandığını vurgulayan Loğoğlu, bugün ise böyle bir tablonun oluşmadığını kaydetti.
Loğoğlu, “ABD’nin Türkiye’nin haklı talebine rağmen Suriye konusundaki tutumunda da değişiklik sinyali vermediği” de sözlerine ekledi.
Bağcı: “Seçimler bekleniyor, Amerikalılar top çeviriyor”
Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı da, bugünlerde ABD ve Yunanistan ile ilişkilerde “deprem diplomasisi” gözlense de ilişkilerde yumuşama olmayacağını belirterek, 1999 depreminin ardından da benzer tablo gözlendiğini ancak yine de ABD’nin Türkiye’nin taleplerini karşılamayacağını söyledi.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Bağcı, “ABD’nin Türkiye'ye yönelik olarak şu sıralarda uyguladığı yaptırımların kaldırılması büyük bir olasılıkla seçimlerden sonra sözkonusu olacak. Zaten üç ay içerisinde seçimler yapılacak. Yeni hükümet, isterse mevcut Cumhurbaşkanı’nın devamı niteliğinde olabilir veyahut da yeni bir hükümet olabilir. Her ikisi de ABD ile ilişkilerde bir yumuşamayı beraberinde getirebilir. Bütün dünya Türkiye'deki seçimlere odaklanmış. O nedenle bu noktadan sonra hele hele kısa bir süre içerisinde seçim kararı alındığı andan itibaren zaten bütün ilişkiler durur. Hiç kimse, literatürdeki adıyla ‘topal ördek’ türündeki bir hükümetle işbirliğine gitmek istemez. O nedenle Amerikalılar’ın şu aşamada yaptığı zamana oynamak, top çevirmek deyim yerindeyse. ABD Kongresi'nden de şu sıralarda herhangi bir olumlu cevap beklemek de bence doğru değil” diye konuştu.
Münih Güvenlik Konferansı’ndaki mesajlara bakıldığında Finlandiya ve İsveç'in olacaklarsa birlikte NATO üyesi yapılacağını belirten Bağcı, Türkiye’nin işaret ettiği şekilde sadece Finlandiya'nın alınıp İsveç'in alınmaması yönünde bir gelişme olmayacağı görüşünü dile getirdi.
Bağcı, “Münih’te topyekün bir Rusya karşıtlığı tablosu ortaya çıktı. Avrupa Güvenlik Mimarisi de bu anlamda tartışıldı. Orada da zaten hem Finlandiya hem İsveç'in Avrupa güvenlik mimarisinde yer almaları gerektiği yönünde zaten kesin bir tavır var. Çünkü her ikisi de Avrupa Birliği üyeleri biliyorsunuz ve NATO'ya alınmaları konusunda fikir birliği var. Bu arada Türkiye ile ABD ve NATO ülkeleri arasında bizim şu anda kamuoyunda belki de açıklamaktan çekindikleri bir ön anlaşma var diye düşünüyorum. Ekim ayında yeni bir hükümet, yeni bir başlangıç olacaktır. Uzun süreli olarak bakıldığında Türkiye'nin, Finlandiya ve İsveç'e birlikte ‘hayır’ demesi söz konusu. Çok zor bir durum, NATO genişlemesi durdurulmayacaktır” dedi.
Uzgel: “Deprem parantezi açılsa da ilişkilerde değişim olmadı”
Uzun yıllardır Türk–Amerikan ilişkilerini yakından izleyen Prof. Dr. İlhan Uzgel de, “Depremler ve acı olaylar insanların ortak sıkıntıları. Doğal afetler dolayısıyla Amerika diğer ülkeler gibi bu tür jestler yapıyor. Ama bu, ilişkilerdeki sorunların ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Depremler ülkeler arasındaki ilişkilerde parantezler açar. Ama sonra ilişkilerde kendi gündemlerine dönüyorlar. Fark ettiyseniz Blinken ile Çavuşoğlu deprem bölgesini helikopterle gezdi, depremi ve ABD’nin yardımını konuştular. Ama Ankara’ya dönünce Türk-Amerikan ilişkileri kendi doğal seyrine, kendi doğal gündemine mecburen döndü” görüşünü aktardı.
Deprem nedeniyle ilişkilerde herhangi bir olumlu açılım beklemediğini söyleyen Uzgel, VOA Türkçe’ye değerlendirmesinde, “Önümüzdeki seçimlere kadar Amerika, Türkiye’ye herhangi bir jest ya da Türkiye aleyhine herhangi bir zarar verici yani hükümete zorlayıcı bir girişimde bulunmayacak. Biraz ‘bekle gör’ politikası izliyorlar. Yani Amerika'nın dış politikada Türkiye'ye dair yapacağı herhangi bir girişimi, Türkiye'deki seçimlerle ilgili olarak algılanacak. O yüzden Amerikan yönetimi bundan kaçınıyor. Ama bu deprem tabii önemli bir olaydı. Dışişleri Bakanı iki yıl sonra geldi ve gördüğünüz gibi önemli sözler de vermedi. İlişkilerdeki sorunlara dair Amerika'nın pozisyonunda bir farklılık görmüyoruz. Dolayısıyla bir jest yaptılar. Türkiye’nin müttefik olduğu mesajını verdi, akşam da Yunanistan’da olacak” dedi.
NATO konusunda Türkiye’nin başından beri Finlandiya'nın İsveç’ten farklı olduğunu söylemesine karşın ABD’nin ise her ikisini NATO üyesi olarak görmek istediğini kaydeden Uzgel, “Türkiye aslında bu konuyu seçimler sonrasına ertelemek istiyor. Türkiye, İsveç'in NATO üyeliğine vetoyu kaldıracak ama NATO'ya ve Amerika'ya ‘Bize biraz zaman tanıyın. Seçimden önce böyle bir boyun eğme, alttan alma anlamına gelecek bir jest yapmak istemiyoruz’ dediler. Bugün de mevcut hükümet bu pozisyonunu devam ettiriyor” diye konuştu.