Türkiye çağdaş tarihinde ilk kez sadece ciddi bir küresel ekonomik krize direnmekle kalmadı, kendisini Avrupa’dan ayırarak 2010 yılında güçlü bir gelişme gösterdi. Ancak Türk ekonomisi gelişmekle birlikte yeni hükümetin el atmak zorunda olduğu bazı acil sorunlar var.
Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılında iktidara geldiğinde ülke ağır bir mali krizden geçiyordu.
Uluslararası Para Fonu, Türk ekonomisini canlandırmak için uygulaması yaklaşık 10 yıl süren bir ekonomik programı destekledi. Sonuçta Türkiye bir ekonomik kaplan haline geldi.
Şimdi AK Parti’yi tekrar iktidara getiren seçimlerden sonra yeni hükümet karşı karşıya olduğu yeni sorunları çözecek politikalar uygulamaya öncelik verecek.
Yılda yüzde 9’luk bir hızla büyüyen ekonominin aşırı ısınmasından ve enflasyonun yeniden başgöstermesinden kaygı duyuluyor. Bir başka kaygı duyulan alan, gayrisafi milli hasılanın yaklaşık yüzde 8’ini oluşturan ve hızla artan bütçe açığı.
İstanbul’daki Global Menkul Değerler adlı mali kuruluşun baş ekonomisti Emre Yiğit, mevcut açığın fazla tehlikeli olmadığını ama sonunda kontrolden çıkabileceğini söylüyor.
Türkiye’nin her ay 10 milyar dolar borç alması gerektiğini belirten Yiğit, şimdilik içte ve dışta Türk ekonomisinin gücüne herkesin güven duyduğunu, bu durumun yıllardır sürdüğünü, kimseni aldırmadığını ancak eninde sonunda bir sorun çıkacağını savunuyor.
Küresel mali piyasalar Türkiye Merkez Bankası’ndan, ithalat talebini kısmak için faiz oranlarını arttırmasını istiyor. Merkez Bankası ise bunun ekonomiye taze para akışı getirmesinden, Türk lirasının değerini düşürmesinden ve sonuçta daha çok ithalata yol açmasından korkuyor.
Hükümet, bunun yerine bankalardan tüketicilere vereceği borç miktarını düşürmek için reservlerindeki para miktarını arttırmasını istedi.
Bu yaklaşım, özellikle Yunanistan’da olanları gözönüne alan piyasalarda huzursuzluk yaratıyor.
Finans Bank’ın baş ekonomisti İnan Demir, Türkiye için zamanın hızla geçtiği görüşünde.
Merkez Bankası’na bir şans vermek istediğini belirten Demir, ancak küresel belirsizliklerin yeniden tırmanmasıyla riskten kaçınma olayının genelleşmesinden çekinen uluslararası piyasaların aynı sabrı göstermeyebileceğini söylüyor.
Türk ekonomisinin karşı karşıya olduğu sorunlar çözüm bekleyen temel yapısal sorunların varlığını da ortaya koyuyor.
Bahçeşehir Üniversitesi öğretim görevlisi Cengiz Aktar mevcut durumun devam edemeyeceği görüşünde: "Tasarruf oranı sıfır olan Türkiye’nin dışarıdan nakit paraya, doğrudan yabancı yatırıma, ihracat yapmak için ithalata ihtiyacı olduğunu belirten Aktar, köklü ve makro ekonomik kararlar verilmezse bu süregelen saadet zincirinin kopabileceği uyarısında bulunuyor."
Batılı standartlara göre Türkiye’nin birçok bölümü yoksul. Anadolu’nun büyük bölümü olan kırsal kesimlerinde İstanbul ve batı kıyılarının pırıltılı görünümü yok.
Yine de Türkiye’nin ekonomik büyümesi, Birinci Dünya ülkesi olma hedefini her zamankinden daha yakın hale getirdi. Soru, bu büyüme ne kadar sürecek?