WASHINGTON —
Başkent Washington’da Turkish Policy Center - Türkiye Politika Merkezi tarafından Perşembe günü Ulusal Basın Kulübü’nde düzenlenen bir panelde Türk ekonomisinin durumu tartışıldı. Katılımcılar Türk ekonomisindeki değişimin bir “mucize mi yoksa bir rüya mı” olduğu sorusuna yanıt aradı. Türk ekonomisindeki değişim genelde mucize olarak değerlendirilirken, Türkiye’nin yumuşak karnı olarak değerlendirilen unsurların da altı çizildi. Bunların başında cari açıklar, tüketici kredilerindeki şişkinlik ve enflasyon oranı sıralandı. Türkiye’nin dış ve iç politikalarındaki kırılma noktaları olarak da Türkiye’nin Ortadoğu’da liderlik iddiasından uzak kalması ve Gezi protestolarıyla dışa vuran AK Parti hükümetinin izlediği bazı politikalar duyulan hoşnutsuzluk öne çıktı.
Panelin ilk konuşmacısı New York merkezli Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Steven Cook, Türkiye’nin dış ve iç politikalarındaki gelişmelerin ekonomik başarı veya başarısızlığı üzerinde doğrudan etkisi olduğunu söyledi.
'Türkiye'nin stratejik konumu erozyona uğradı'
Cook, bu açıdan değerlendirme yapıldığında, Türkiye’nin, özellikle de Ortadoğu’daki jeo-stratejik liderliğinin “bir mucizeden çok bir rüya olduğunu” belirtti. Steven Cook, “Ankara ve Washington’da bir dönem Türkiye’nin Ortadoğu’da liderlik rolü oynayacağı, Arap dünyasındaki çalkantıları yumuşak inişle kontrol edebileceği konusunda büyük bir isteklilik vardı ama artık Türkiye’nin hem içerde hem de dışarıdaki eksikliklerini görmeye başladı” görüşünü savundu.
Cook, Türkiye’nin Ortadoğu ile tarihi ve kültürel bağlarının iddia edildiği kadar güçlü olmadığını, bölgede yaşayanların Türkiye’yi hala Osmanlı’nın “sömürgecilik” perspektifinden değerlendirdiğini de söyledi.
Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Steven Cook, “Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumu, son altı, sekiz, 12 ayda, büyük ölçüde erozyona uğramış durumda. Türkiye’nin, Suriye konusundaki müttefiki Suudi Arabistan’la ilişkileri sorunlu. Yine Suriye konusundaki bir diğer müttefiki Katar’la da ilişkilerde sorun yaşanıyor. Özellikle 3 Temmuz’daki askeri darbe sonrasında Mısır’la ilişkiler iyice sorunlu hale geldi. İsrail’le zaten sürekli bir sorun yaşanıyor. Hatta Irak’la bile. Türkiye’nin stratejik konumu o kadar zayıfladı ki, elinde kala kala Erbil’le Gazze kaldı,” dedi.
Steven Cook, Türkiye’nin bölgesel liderlik konumunda oluşan erozyonun iç politikadaki gelişmelerin bir yansıması olduğunun da altını çizdi. Gezi protestoları Türkiye’nin Arap dünyasındaki prestijini azalttı diyen Cook şöyle devam etti: “Kendinizi liberalleşen, demokratikleşen ve ekonomik açıdan başarılı ülke gibi gösterip, Ortadoğu’ya model bir ülkeymiş gibi sunup, devrilen Arap otokratların taktiklerine başvuramazsınız.”
Steven Cook, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin kendilerine oy vermeyen kesimin isteklerine kulak tıkadığını, bu kesimin siyasi değişim isteklerini başka kanallar aracılığıyla dile getiremediğini ve muhalefet partilerinin de bu konuda pozitif kanallar sunamadığını söyledi ve bu nedenle de gelecekte Gezi benzeri siyasi karışıklıkların devam edeceği öngörüsünde de bulundu.
"Hem mucize hem değil"
Panele katılan bir diğer konuşmacı olan Maryland Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve IMF uzmanı Şebnem Kalemli Özcan, Türk ekonomisinin hem mucize yarattığını hem de bazı unsurlar bakımından ciddi “kırılganlıkları” olduğunun altını çizdi.
Şebnem Kalemli Özcan, Türkiye’nin 1990’larda %80’lere varan enflasyonist baskılara maruz kaldığını, 2001’de bankacılık ve kur krizini aynı anda yaşadığını hatırlattı, bu kriz sonrasında Kemal Derviş tarafından başlatılan ekonomik reformlara daha sonra AK Parti’nin yeni reformlarla devam ettiğini bu sayede enflasyonun %6’ya çekildiğini söyledi ve “bu bir mucizedir” dedi.
“Türkiye’nin ekonomide son 10 yılda kaydettiği gelişme mucizedir” görüşünü savunan Maryland Üniversitesi Ekonomi Profesörü bununla birlikte önemli kırılganlıklar olduğunun da altını çizdi.
Şebnem Kalemli Özcan, kurumsal ve bireysel kredilerindeki şişkinliği, cari açıkları, enflasyon hedefinin tutturulamamasını ve sürdürülebilir büyüme için gerekli yapısal reformların yapılmamasını bu kırılganlıklar arasında sayıldı.
Şebnem Kalemli Özcan, 1980’lerde reel sektöre verilen kredilerin %40’ken bugün bu oranın %60 olduğunu, 2004 yılında -%2 oranındaki cari açık/GSYH seviyesinin 2012’de %9, Ekim ayında ise %7,5 düzeyinde olduğunu söyledi. “Yüzde 5’lik bir büyüme oranınız olsa bile yabancı yatırımların herhangi bir şekilde, herhangi bir nedenle aniden durması büyük bir kırılganlık yaratır” diyen ekonomi profesörü 21 Mayıs günü FED’in varlık alımlarını azaltabileceği sinyali vermesinden sonra Türkiye’ye yabancı yatırım girişimlerinin aniden durmasına da buna örnek olarak verdi.
Hedef enflasyon oranının %5,5 olarak açıklandığını söyleyen Şebnem Kalemli Özcan, gerçekleşen rakamın %10 oranında olduğunu bunun da cari açıklarla birlikte TL’nin aşırı değerli oluşuna işaret ettiğini söyledi. Merkez Bankası’nın da özellikle özel şirketlerin dolar üzerinden aldıkları borçlar yüzünden sürekli piyasalara müdahale etmek zorunda kaldığını, çünkü benzeri bir durumun -- özel şirketlerin dolar üzerinden kredilerinin çok yüksek olmasının-- Asya krizine yol açtığını hatırlattı. Şebnem Kalemli Özcan, bugün ortalama bir Türk şirketinin borçlarının %70’inin dolar üzerinden olduğunu hatırlatarak bunun ciddi bir kırılganlık yarattığını söyledi.
Şebnem Kalemli Özcan, Türkiye’nin son 10 yılda edindiği ekonomik başarıları sürdürülebilir kalkınma modeli yaratacak yapısal reformlara yöneltmediği içinse eleştirdi. Sürdürülebilir kalkınmanın 10 yılda %6- %8’lerde seyreden büyüme ile değil Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi 100 yıl boyunca devam eden %2-%3’lük istikrarlı büyüme ile sağlanacağını söyledi.
"Yatırımcılar kaygılı"
Türkiye ekonomisini yakından takip eden New York Times ekonomi ve finans muhabiri Landon Thomas da Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik performansını büyük bir başarı olarak niteledi. Türkiye’nin, 1980’lerden beri büyük bir değişimden geçtiğini söyleyen Thomas, Türkiye’nin sadece yüksek büyüme oranlarıyla değil, ortaya koyduğu denk bütçe, mali fazla, kamu borçlarının GSYH’ya oranının %30 gibi bir oranda olması gibi nedenlerle Euro bölgesi kriterlerini yakaladığının altını çizdi.
Thomas da cari açıkların önemine dikkati çekti “Ancak yatırımcıların hemen Türkiye’yi terkedeceklerini sanmıyorum, ama kaygılı oldukları kesin,” dedi.
Landon Thomas, bugün Türklerin çoğunun birikimlerini YTL üzerinden tutmalarını hükümete duyulan bir güvenin göstergesi olarak değerlendirdi ve 10-15 yıl önce bu konudaki güvensizlikler yüzünden birikimlerin dolar’da tutulduğunu hatırlattı.
"Türkiye başarılı"
Panelin son konuşmacısı Amerika Ticaret Odası’nın Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Khush Choksy de Türk ekonomisinin bir mucizenin altına imzasını attığı görüşünü savundu: “ Türk ekonomisinin bir mucize yarattığına dair hiçbir kuşkuya yer yok. Ortadoğu ve AB’de büyük sıkıntılar yaşanırken Türkiye’nin büyüme oranı 2011’de %9’du, tarımsal ürün pazarında dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü pazarı ve dünyanın en büyük 17’inci ekonomisi sıralamasına yükseldi. AB mali krize girerken Türkiye sağlam bankacılık yapısıyla bundan yara almadı ve 2023 hedefi doğrultusunda altyapıya, bilgi ekonomisine yatırımlar yapıyor.”
Khush Choksy, Amerikan şirketlerinin de son zamanlarda Türkiye’yi artık bir bölgesel karargah olarak gördüklerini, Türkiye ile Amerika arasında halen orta derecede olan ikili ekonomik ilişkilerin önemli oranda büyüyecek potansiyele sahip olduğunu söyledi. Choksy, Amerika ile Türkiye arasında bir serbest ticaret anlaşmasına destek verdiklerini de hatırlattı.
Ancak Choksy, Türkiye’nin ekonomideki başarılı performansını devam ettirebilmesi için özel sektörü yeni yasalar hazırlanırken daha fazla sürece katması gerektiğini, özellikle de telif haklarının korunması gibi konulardaki eksiklikleri gidermesi gerektiğini söyledi.
Amerika Ticaret Odası yetkilisi, Gezi olaylarının Türk ekonomisi üzerinde etkili olduğunu Türk makamlarının ağzından duyduklarını vurgulayarak, ekonomik mucizenin devamı açısından siyasi sorunların çözülmesi gerektiğinin de altını çizdi. Khush Choksy, Türkie ile ilgili değerlendirmesini “Biz bardağın yarısından fazlasını dolu görüyoruz” diye tamamladı.
Panelin ilk konuşmacısı New York merkezli Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Steven Cook, Türkiye’nin dış ve iç politikalarındaki gelişmelerin ekonomik başarı veya başarısızlığı üzerinde doğrudan etkisi olduğunu söyledi.
'Türkiye'nin stratejik konumu erozyona uğradı'
Cook, bu açıdan değerlendirme yapıldığında, Türkiye’nin, özellikle de Ortadoğu’daki jeo-stratejik liderliğinin “bir mucizeden çok bir rüya olduğunu” belirtti. Steven Cook, “Ankara ve Washington’da bir dönem Türkiye’nin Ortadoğu’da liderlik rolü oynayacağı, Arap dünyasındaki çalkantıları yumuşak inişle kontrol edebileceği konusunda büyük bir isteklilik vardı ama artık Türkiye’nin hem içerde hem de dışarıdaki eksikliklerini görmeye başladı” görüşünü savundu.
Cook, Türkiye’nin Ortadoğu ile tarihi ve kültürel bağlarının iddia edildiği kadar güçlü olmadığını, bölgede yaşayanların Türkiye’yi hala Osmanlı’nın “sömürgecilik” perspektifinden değerlendirdiğini de söyledi.
Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Steven Cook, “Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumu, son altı, sekiz, 12 ayda, büyük ölçüde erozyona uğramış durumda. Türkiye’nin, Suriye konusundaki müttefiki Suudi Arabistan’la ilişkileri sorunlu. Yine Suriye konusundaki bir diğer müttefiki Katar’la da ilişkilerde sorun yaşanıyor. Özellikle 3 Temmuz’daki askeri darbe sonrasında Mısır’la ilişkiler iyice sorunlu hale geldi. İsrail’le zaten sürekli bir sorun yaşanıyor. Hatta Irak’la bile. Türkiye’nin stratejik konumu o kadar zayıfladı ki, elinde kala kala Erbil’le Gazze kaldı,” dedi.
Steven Cook, Türkiye’nin bölgesel liderlik konumunda oluşan erozyonun iç politikadaki gelişmelerin bir yansıması olduğunun da altını çizdi. Gezi protestoları Türkiye’nin Arap dünyasındaki prestijini azalttı diyen Cook şöyle devam etti: “Kendinizi liberalleşen, demokratikleşen ve ekonomik açıdan başarılı ülke gibi gösterip, Ortadoğu’ya model bir ülkeymiş gibi sunup, devrilen Arap otokratların taktiklerine başvuramazsınız.”
Steven Cook, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin kendilerine oy vermeyen kesimin isteklerine kulak tıkadığını, bu kesimin siyasi değişim isteklerini başka kanallar aracılığıyla dile getiremediğini ve muhalefet partilerinin de bu konuda pozitif kanallar sunamadığını söyledi ve bu nedenle de gelecekte Gezi benzeri siyasi karışıklıkların devam edeceği öngörüsünde de bulundu.
"Hem mucize hem değil"
Panele katılan bir diğer konuşmacı olan Maryland Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve IMF uzmanı Şebnem Kalemli Özcan, Türk ekonomisinin hem mucize yarattığını hem de bazı unsurlar bakımından ciddi “kırılganlıkları” olduğunun altını çizdi.
Şebnem Kalemli Özcan, Türkiye’nin 1990’larda %80’lere varan enflasyonist baskılara maruz kaldığını, 2001’de bankacılık ve kur krizini aynı anda yaşadığını hatırlattı, bu kriz sonrasında Kemal Derviş tarafından başlatılan ekonomik reformlara daha sonra AK Parti’nin yeni reformlarla devam ettiğini bu sayede enflasyonun %6’ya çekildiğini söyledi ve “bu bir mucizedir” dedi.
“Türkiye’nin ekonomide son 10 yılda kaydettiği gelişme mucizedir” görüşünü savunan Maryland Üniversitesi Ekonomi Profesörü bununla birlikte önemli kırılganlıklar olduğunun da altını çizdi.
Şebnem Kalemli Özcan, kurumsal ve bireysel kredilerindeki şişkinliği, cari açıkları, enflasyon hedefinin tutturulamamasını ve sürdürülebilir büyüme için gerekli yapısal reformların yapılmamasını bu kırılganlıklar arasında sayıldı.
Şebnem Kalemli Özcan, 1980’lerde reel sektöre verilen kredilerin %40’ken bugün bu oranın %60 olduğunu, 2004 yılında -%2 oranındaki cari açık/GSYH seviyesinin 2012’de %9, Ekim ayında ise %7,5 düzeyinde olduğunu söyledi. “Yüzde 5’lik bir büyüme oranınız olsa bile yabancı yatırımların herhangi bir şekilde, herhangi bir nedenle aniden durması büyük bir kırılganlık yaratır” diyen ekonomi profesörü 21 Mayıs günü FED’in varlık alımlarını azaltabileceği sinyali vermesinden sonra Türkiye’ye yabancı yatırım girişimlerinin aniden durmasına da buna örnek olarak verdi.
Hedef enflasyon oranının %5,5 olarak açıklandığını söyleyen Şebnem Kalemli Özcan, gerçekleşen rakamın %10 oranında olduğunu bunun da cari açıklarla birlikte TL’nin aşırı değerli oluşuna işaret ettiğini söyledi. Merkez Bankası’nın da özellikle özel şirketlerin dolar üzerinden aldıkları borçlar yüzünden sürekli piyasalara müdahale etmek zorunda kaldığını, çünkü benzeri bir durumun -- özel şirketlerin dolar üzerinden kredilerinin çok yüksek olmasının-- Asya krizine yol açtığını hatırlattı. Şebnem Kalemli Özcan, bugün ortalama bir Türk şirketinin borçlarının %70’inin dolar üzerinden olduğunu hatırlatarak bunun ciddi bir kırılganlık yarattığını söyledi.
Şebnem Kalemli Özcan, Türkiye’nin son 10 yılda edindiği ekonomik başarıları sürdürülebilir kalkınma modeli yaratacak yapısal reformlara yöneltmediği içinse eleştirdi. Sürdürülebilir kalkınmanın 10 yılda %6- %8’lerde seyreden büyüme ile değil Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi 100 yıl boyunca devam eden %2-%3’lük istikrarlı büyüme ile sağlanacağını söyledi.
"Yatırımcılar kaygılı"
Türkiye ekonomisini yakından takip eden New York Times ekonomi ve finans muhabiri Landon Thomas da Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik performansını büyük bir başarı olarak niteledi. Türkiye’nin, 1980’lerden beri büyük bir değişimden geçtiğini söyleyen Thomas, Türkiye’nin sadece yüksek büyüme oranlarıyla değil, ortaya koyduğu denk bütçe, mali fazla, kamu borçlarının GSYH’ya oranının %30 gibi bir oranda olması gibi nedenlerle Euro bölgesi kriterlerini yakaladığının altını çizdi.
Thomas da cari açıkların önemine dikkati çekti “Ancak yatırımcıların hemen Türkiye’yi terkedeceklerini sanmıyorum, ama kaygılı oldukları kesin,” dedi.
Landon Thomas, bugün Türklerin çoğunun birikimlerini YTL üzerinden tutmalarını hükümete duyulan bir güvenin göstergesi olarak değerlendirdi ve 10-15 yıl önce bu konudaki güvensizlikler yüzünden birikimlerin dolar’da tutulduğunu hatırlattı.
"Türkiye başarılı"
Panelin son konuşmacısı Amerika Ticaret Odası’nın Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Khush Choksy de Türk ekonomisinin bir mucizenin altına imzasını attığı görüşünü savundu: “ Türk ekonomisinin bir mucize yarattığına dair hiçbir kuşkuya yer yok. Ortadoğu ve AB’de büyük sıkıntılar yaşanırken Türkiye’nin büyüme oranı 2011’de %9’du, tarımsal ürün pazarında dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü pazarı ve dünyanın en büyük 17’inci ekonomisi sıralamasına yükseldi. AB mali krize girerken Türkiye sağlam bankacılık yapısıyla bundan yara almadı ve 2023 hedefi doğrultusunda altyapıya, bilgi ekonomisine yatırımlar yapıyor.”
Khush Choksy, Amerikan şirketlerinin de son zamanlarda Türkiye’yi artık bir bölgesel karargah olarak gördüklerini, Türkiye ile Amerika arasında halen orta derecede olan ikili ekonomik ilişkilerin önemli oranda büyüyecek potansiyele sahip olduğunu söyledi. Choksy, Amerika ile Türkiye arasında bir serbest ticaret anlaşmasına destek verdiklerini de hatırlattı.
Ancak Choksy, Türkiye’nin ekonomideki başarılı performansını devam ettirebilmesi için özel sektörü yeni yasalar hazırlanırken daha fazla sürece katması gerektiğini, özellikle de telif haklarının korunması gibi konulardaki eksiklikleri gidermesi gerektiğini söyledi.
Amerika Ticaret Odası yetkilisi, Gezi olaylarının Türk ekonomisi üzerinde etkili olduğunu Türk makamlarının ağzından duyduklarını vurgulayarak, ekonomik mucizenin devamı açısından siyasi sorunların çözülmesi gerektiğinin de altını çizdi. Khush Choksy, Türkie ile ilgili değerlendirmesini “Biz bardağın yarısından fazlasını dolu görüyoruz” diye tamamladı.