Schröder dönemi kadar uzağa gitmeye gerek yok birkaç yıl önce bile bir Alman Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldiğinde memleketin ana gündem maddesi olurdu. Ancak bu kez Alman Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’in Türkiye ziyareti rüzgar bile yapmadı.
Aslında Westerwelle iki gün süren Ankara ve İstanbul mesaisinde çok önemli mesajlar verdi. Alman Dışişleri Bakanı, çok açık biçimde Türkiye’nin AB sürecine destek verdiğini ortaya koydu. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında “Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi hem Türkiye hem de AB'nin çıkarınadır, bu konuda yeni süreçte Almanya olarak katkı sağlamak istiyoruz” dedi.
Westerwelle’nin yeni süreç dediği Fransa’daki cumhurbaşkanlığı değişikliği. “Türkiye’yle AB arasında son bir buçuk yıldır hiç fasıl açılmadı, bunun sorumluları kimdir sorumluluk kimdedir, artık önemli değil. Son seçimleri fırsata çevirmek gerekir.”
Ertesi gün Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ile Alman Bertelsmann Vakfı’nın İstanbul’da birlikte düzenlediği 14. Kronberg konuşmaları isimli toplantıda daha net izah etti. Sürece dinamizm kazandırmanın önemini vurgulayan Dışişleri Bakanı, “AB ile müzakere sürecinde beş fasıl, Fransa tarafından bloke ediliyor yeni dönemde bu konuda değişiklikler olabilir. Türkiye’ye eski klişeler ve önyargılarla değil, yeni bir anlayışla yaklaşmalı. AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacının, Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından daha önemli olacağı günler de gelebilir”...” dedi.
Westerwelle’nin Türkiye’nin yakın döneme kadar AB’li siyasetçilerden duymaya alışık olmadığı bu cümleyi birden fazla dile getirmesi dikkat çekiciydi. Bunda Arap Baharı sürecinde Türkiye’nin oynadığı rolün önemi büyük çünkü Alman Dışişleri Bakanı konuşmasında sıkça Türkiye’nin artan ekonomik ve siyasi gücüyle ‘bölgesel güç odağı’ haline geldiğine atıfta bulundu.
Alman Dışişleri Bakanı’nın bu sözleri aslında dünkü François Hollande-Angela Merkel görüşmesi öncesinde uluslar arası piyasaların dikkatle izlediği haber ajansı Bloomberg’de yayınlanan “Cumhurbaşkanı Hollande, Fransa’nın Türkiye’ye karşı blokajını kaldır” başlıklı editoryal yazısıyla birlikte okuduğumuzda manzara belki de daha anlaşılır oluyor.
Ancak Türkiye’nin AB’yle müzakere sürecinde Fransa’yla bir yumuşama olsa dahi Güney Kıbrıs engeli ne olacak? Üstelik Temmuz ayında yeniden AB Dönem Başkanlığı görevi üstleneceği de vakıa. Alman Dışişleri, bu dönemde iki taraftan da makul olmasını istedi.
“Sürecin tıkanmaması için Türkiye de yardımcı olmalı. AB dönem başkanlığını Güney Kıbrıs’ın devralması, sürecin donmasına neden olmamalı. Bu konuda duygusal değil, akılcı davranılmalı. Ancak Avrupa da Türkiye’ye adil bir süreç tanımalı katılım müzakerelerinde. Türk dostlarımız çok meşru beklentilere sahip. Bu ilerleme Ankara’nın gösterdiği ilerlemeye bağlı olmalı. Bunun dışındaki ülkelerin iç meselelerine bağlı olmamalı.”
Westerwelle’in Türkiye temaslarında öne çıkan konulardan biri de vize meselesi oldu. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, açıkça “ bizim beklediğimiz AB’nin vize muafiyeti görüşmeleri yapmak için bir yetkilendirme yapmasıdır” dedi. Westerwelle ise bu talebe net bir yanıt vermedi, “Türk tarafının vize muafiyetini anlayışla karşılıyoruz, uzun vadede destek olmak istiyoruz”.
Westerwelle, gelecek ay İstanbul’da yapılacak Somali toplantısına katılmak üzere bir kez daha Türkiye’ye gelecek.