Dünyadaki göç rotasında en önemli limanlardan birine dönüşen Türkiye’de, özellikle Suriyeli sığınmacı çocuklarla ilgili eğitimsizlik, cinsel istismar gibi ağır sorunlara rağmen kamu kurumları arasında koordinasyon işlevini yürütecek sorumlu bulunmaması tartışılıyor.
Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır, Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı. Uzun yıllar Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliği’nde görev alan Çorabatır, şu anda Türkiye’de en önemli sorunun sığınmacılar açısından kamu, sivil toplum ve uluslararası kuruluşlar arasında koordinasyonsuzluk olduğunu söylüyor. Son olarak Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) görevindeki Fuat Oktay’ın, Başbakanlık Müsteşarı yapıldığını anımsatan Çorabatır, sığınmacı kampları yönetiminden sorumlu AFAD’da değişim olacağını hatırlattı.
Türkiye’nin Cenevre Sözleşmesi’ne çekince koyduğunu ve doğudan ülkesine göç edenlere mülteci statüsü tanımadığını kaydeden Çorabatır, Türkiye’nin bu kısıtlamayı kaldırmayı hiç düşünmediğini vurgulayarak, mültecilere hep geçici sığınmacı olarak yaklaşıldığını söyledi. “Dolayısıyla insan onuruyla yeni bir hayata başlamaları için temel hakları tanınmıyor. Bu haklar tanımayınca bu insanlar, statüsüz bir şekilde toplumun en dezavantajlı kesimine dönüşüyorlar” diyen Çorabatır, Türkiye’de sadece 270 binin kamplarda kaldığını açıkladı. BM kriterleri açısından dünyadaki örneklerine kıyasla Türkiye’deki kamp koşullarına övgüde bulunulduğunu da hatırlatan Çorabatır, ancak 5 yıl gibi uzun süredir kampta kalınmasıyla ortaya başka sorunlar çıktığını ifade etti. “Normal bir hayata dönüş söz konusu değil” diyen Çorabatır, çocuklar ve gençler için eğitime erişmekte ciddi engeller olduğunu vurguladı.
Sadece 4 bin Suriyeli’ye çalışma izni çıktı
Türkiye’de Ocak 2015’te Suriyelilere çalışma izni sağlayan yönetmelik yayımlandığını hatırlatan Çorabatır, ancak bugüne dek toplam 4 bin Suriyeli için yasal çalışma izni verildiğini açıkladı. Türk toplumu tepkileri ve hassasiyeti nedeniyle aslında “çalışma hakkı” olması gereken bir duruma “izin” denildiğini de söyleyen Çorabatır, “Ama bu insanlar ile birlikte yaşayacağız. Bunun yolu entegrasyon politikalarından geçiyor. Ama Türkiye’nin şu anda ne yapacağına ilişkin stratejisi yok” dedi.
Son hükümet değişimiyle kamu kurumları arasında koordinasyonsuzluk gözlemlediğini de kaydeden Çorabatır, Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun döneminde Suriyelilerden Sorumlu Başbakanlık Müşavirliği ile koordinasyon yöntemi izlendiğini söyledi. Çorabatır, şimdi böyle bir müşavirlik olmadığını da ifade etti.
“Ne Avrupa’da ne de Türkiye’de mülteciler açısından bugün parlak bir durum var” diyen Çorabatır, resmi veriler açısından aslında kesin rakamlar bulunmadığını da sözlerine ekledi.
Ortadoğu’nun farklı renkleri yok mu oluyor?
Sığınmacı sorunları üzerinde yoğunlaşmış ve sınır bölgesinde BM başta olmak üzere sivil toplum örgütleriyle çalışan Kemal Vural Tarlan ise, özellikle Müslüman olmayan azınlık gruplar konusunda uzman.
Ortadoğu’nun tarihinde her zaman birbirinden farklı kültürleri barındırdığını anımsatan Tarlan, ancak bugün Ortadoğu’nun farklı renkleri olarak özellikle Müslüman olmayan grupların bölgeyi terk ettiklerini söyledi. Avrupa’ya göç eden ilk grupları çoğunlukla Müslüman olmayanlar olarak tespit ettiklerini kaydeden Tarlan, Ezidi, Süryani, Asudiler gibi toplukların sadece Suriye’de değil ABD’nin Irak’a müdahalesinden bugüne bölgeden göç ettiklerini ifade etti. Tarlan, “Ya da kültürel kimliklerini bırakarak Müslüman nüfus içerisinde kaybolmayı tercih ediyorlar” dedi.
“Ortadoğu’da savaşlar olsa da farklı kültürler bir arada yaşayabiliyordu” diyen Tarlan, ama Suriye’de ilk başta Müslüman olmayan grupların ülkeyi terke zorlandığını ve Türkiye’de ise kimliklerini gizleme ihtiyacı duyduklarını dile getirdi.
Tarlan, Suriye’den gelen Dom grubuyla ilgili 40 bin civarında oldukları bilgisine sahip olduklarını da açıkladı. Ancak Hristiyan gruplara ilişkin kesin rakamlara ulaşamadıklarını kaydeden Tarlan, 10 – 14 bin Ezidi olduğunun tahmin edildiğini belirtti.
CHP: Suriyeli çocuklar hayatlarını artık burada kuracak
Bu arada CHP, mülteci sorunlarını ele almak üzere oluşturduğu “Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu” tarafından hazırlanan raporu bugün kamuoyuyla paylaştı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, “Sınırlar Arasında İnsanlık Dramından İnsanlık Sınavına” başlıklı rapora ilişkin basın toplantısında, BM verileri itibariyle dünyada 65 milyon mülteci bulunduğunu anımsattı. Ağbaba, “Son bir yılda 5 milyon insan mülteci olmuştur. Türkiye, 3 milyon insan ile dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Bu göçün en önemli kaynağı konumunda olan Suriye’de 6’ncı yılındaki iç savaş sonucunda yaklaşık 400 bin insan hayatını kaybetti, 11 milyon yer değiştirdi ve bugüne değin en az 5 milyon insan ülkeyi terk etti. AKP’nin vizyonsuz ve hayal alemindeki dış politikası, Suriye’de yönetim değişikliğinin kısa sürede gerçekleşeceği düşüncesiyle sığınmacıların ülkelerine geri döneceğini hesap etmiş ama evdeki hesap çarşıya uymamıştır” dedi.
Bugün artık Suriye’de iç savaş devam ederken AB ile Türkiye arasında karanlık ortaçağ zihniyetiyle köle alım-satımı anlaşması yapıldığını söyleyen Ağbaba, CHP olarak bu anlaşmayı “devletlerarası insan ticareti” olarak gördüklerini ifade etti.
Savaş kaynaklı göçlerde en az yüzde 60 oranında geri dönüş olmadığı yönünde araştırma sonuçlarını anımsatan Ağbaba, Türkiye’de 150 – 450 bin arası çocuk doğumu tahmin edildiğini belirtti. Ağbaba, “Suriyeli çocukların ilk gözlerini açtığı, ilk anılarının, ilk adımlarının burada olduğu düşünüldüğünde, bu hayatlar artık burada kurulacak. Bu durumu kabullenmek ve buna yönelik politikalar oluşturmanın vakti gelmiş, hatta geçmektedir. Geç kalacağımız her bir gün, toplumsal çatışma risklerini artırmaktadır. Geç kalacağımız her bir gün, suça sürüklenmiş on binlerin yüz binler olmasını yakınlaştırmaktadır” diye konuştu.
Kamplarda son dönemde basına da yansıyan taciz, tecavüz gibi vakaları da hatırlatan Ağbaba, kız çocuklarını küçük yaşta evlendirme veya ikinci eş olarak satılmaları, çocukları ucuz işçi olarak kullanmaları, kölelik düzeni kurulması gibi sorunları ifade etti. “Bu kahredici gerçekler halı altına süpürülemeyecek kadar acı verici ve göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür” diyen Ağbaba, yaklaşık 400 bin Suriyeli çocuk eğer eğitim alamazsa “kayıp nesil” olacağını dile getirdi.
Raporda, CHP tarafından mülteci sorunlarıyla ilgili önerileri özetle şöyle sıralandı:
- Suriyeliler’in kalıcı olduğu kabul edilmelidir.
- Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesine koyduğu coğrafi çekinceyi derhal kaldırmalıdır.
- Toplumsal yaşama katılımlarını makro politikalarla düzenleyecek entegrasyonu sağlayacak bir Göç ve Uyum Bakanlığı kurulmalıdır.
- Uluslararası anlaşmalarla da hüküm altına alınan “göç etme hakkı” çerçevesinde geri dönmek istemeyen insanlar için Avrupa ile hakkaniyetli bir yük paylaşımı yapılmalıdır.
- Ortadoğu’daki savaşlar bir an önce sona erdirilmelidir. Terör örgütleri ile mücadele etkin, kararlı ve hızlı bir şekilde yapılmalıdır.
- Mültecilerin toplumsal yaşama katılımları ve kamusal hizmetlere düzenli erişimleri için belediyeler çalışma yapmaya teşvik edilmelidir. Bunun için öncelikle, Belediye Kanunu’nda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.