Gazze Şeridi'ndeki savaşı ateşleyen saldırının beyni olarak görülen Hamas lideri Yahya Sinvar'ın öldürülmesi, İsrail için büyük bir zafer oldu. Ancak İsrailli liderlerin, askeri zaferlerin ötesine geçen stratejik kazanımları güvence altına almak, bölgesel manzarayı İsrail'in lehine yeniden şekillendirmek ve sınırlarını gelecekteki saldırılara karşı korumak istediği dile getiriliyor.
Reuters'a konuşan kaynaklar, ABD seçimleri yaklaşırken İsrail'in Gazze'de Hamas'a ve Lübnan'da Hizbullah'a azami zarar vermek için aceleci davrandığını ve Ocak ayında yeni bir başkan göreve gelmeden önce geri dönüşü olmayan bir durum yaratmak amacıyla fiili tampon bölgeler oluşturmak için fırsatı değerlendirdiğini söyledi.
Batılı diplomatlar, Lübnanlı ve İsrailli yetkililer ile diğer bölgesel kaynaklara göre, İsrail, Hizbullah ve Hamas'a karşı askeri operasyonlarını yoğunlaştırarak düşmanlarının ve onların baş destekçisi olarak görülen İran'ın yeniden toparlanıp İsrail vatandaşlarını tehdit etmesini engellemek istiyor.
İlgili Haberler Beyaz Saray: “Yahya Sinvar’ın öldürülmesi Gazze’de olası ateşkes için bir dönüm noktası olabilir”ABD Başkanı Joe Biden'ın, Sinvar'ın öldürülmesini kullanarak İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'ya Gazze'deki savaşı durdurması için baskı yapması bekleniyor. Ancak İsrailli lider, Biden'ın görev süresinin bitmesini beklemeyi ve şansını Demokratlar’ın adayı Başkan Yardımcısı Kamala Harris ya da Netanyahu'nun yakın ilişkiler içinde olduğu Cumhuriyetçi rakibi Donald Trump'tan yana kullanmayı tercih edebilir.
İsrail, herhangi bir ateşkes anlaşmasını değerlendirmeden önce Hizbullah'ı kuzey sınırından uzaklaştırmak için askeri harekatını hızlandırıyor. İsrail birlikleri, yoğun nüfuslu Cebaliye mülteci kampına doğru ilerlerken, Filistinliler ve BM kuruluşları bunun Gazze'nin kuzeyini bölgenin geri kalanından ayırma girişimi olabileceğinden endişe ediyor.
İsrail, ayrıca İran'ın 1 Ekim'de düzenlediği ve altı ay içinde İsrail'e yönelik ikinci doğrudan saldırısı olan balistik füze saldırısına da bir karşılık vermeyi planlıyor.
“Bölgede yeni bir manzara, yeni bir jeopolitik değişim var” diyen ABD'nin Yakın Doğu işlerinden sorumlu eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve şu anda Washington Institute düşünce kuruluşunda kıdemli araştırmacı olan David Schenker, Hamas'ın saldırılarından önce de İsrail'in bölgede jeopolitik bir değişim yaşadığını söyledi.
Schenker, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki saldırısından önce İsrail'in Filistinli militan gruptan ve diğer düşmanlarından gelen roket ateşine sınırlı saldırılarla karşılık vererek “üst düzey bir tehdidi tolere etmeye istekli” olduğunu söyledi.
Ama artık öyle olmadığını vurgulayan Schenker, “Bu kez İsrail birçok cephede savaşıyor. Hamas var, Hizbullah var ve İran da yakında geliyor” dedi.
İsrail rakamlarına göre, Hamas liderliğindeki savaşçılar İsrail'in güneyindeki saldırı sırasında yaklaşık 1200 kişiyi öldürmüş ve 250'den fazla kişiyi rehine olarak kaçırmıştı. Gazze'deki sağlık yetkililerine göre İsrail'in buna karşılık veren saldırıları Gazze'de 42 binden fazla Filistinli’nin ölümüne neden oldu.
İlgili Haberler İsrail Hamas lideri Yahya Sinvar'ın öldürüldüğünü doğruladıNetanyahu, Perşembe günü yaptığı açıklamada, Sinvar'ın ölümünün “hesabı kapattığını” söyledi ancak Gazze savaşının İsrailli rehineler iade edilene kadar devam edeceği uyarısında bulundu.
İsrail askeri sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari, Sinvar'ın ortadan kaldırılmasının Hamas'ın askeri yapısını yok etme çabalarında “büyük bir başarı” olduğunu söyledi ancak Gazze'de başka komutanlar da bulunduğunu ekledi.
İlgili Haberler Hamas, lideri Yahya Sinvar'ın öldürüldüğünü doğruladıCuma günü Hamas'ın Gazze'deki liderinin yardımcısı Halil El Hayya, Sinvar'ın ölümünü doğrulamış ve İsrail'in “saldırganlığı” sona erene ve güçleri geri çekilene kadar İsrailli rehinelerin iade edilmeyeceğini söylemişti.
Sinvar’ın öldürülmesinden önce İsrail güçleri düşmanlarına başka büyük darbeler de indirmişti. Bir dizi üst düzey saldırı Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye, askeri kanadının başı Muhammed Deif, Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah ve en üst düzey askeri komutanı Fuad Şükr gibi üst düzey liderleri ortadan kaldırdı.
İsrail ayrıca grupların binlerce savaşçısını ortadan kaldırdığını, derin tünel ağlarını ele geçirdiğini ve silah cephaneliklerini ciddi ölçüde tükettiğini iddia ediyor.
Eylül ayında, Hizbullah üyeleri tarafından kullanılan binlerce bubi tuzaklı iletişim cihazı patlatılmıştı. İsrail patlamaların sorumluluğunu ne doğruladı ne de reddetti.
Reuters'a konuşan kaynaklar, İsrail'in hedeflerinin ne kadar önemli olursa olsun kısa vadeli askeri zaferlerden daha kapsamlı olduğunu söyledi.
Daha geniş hedefler
Lübnan'da geçen ay başlatılan kara harekatı, Hizbullah'ı kuzey sınırından yaklaşık 30 kilometre geriye, Litani Nehri'nin gerisine çekmeyi ve Şii militan grubun İran'dan aldığı 30 yıllık askeri desteğin ardından tamamen silahsızlandırılmasını sağlamayı amaçlıyor.
İsrailli yetkililer bunu yaparak bölgede barışı sağlamayı ve bölge sakinlerini sınırötesi saldırılardan korumayı amaçlayan bir Birleşmiş Milletler (BM) kararını uyguladıklarını savunuyor.
İsrail'in 2006 yılında Hizbullah'la yaptığı son savaştan sonra kabul edilen ve her iki tarafça da defalarca ihlal edilen 1701 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı, Lübnan ordusunun nehrin güneyindeki bölgeyi silah ve silahlı personelden arındırmasına yardımcı olmak üzere UNIFIL olarak bilinen bir BM barışı gücüne yetki veriyordu. İsrail, bu iki gücün uzun süredir Lübnan'ın en kuvvetli askeri gücü olarak görülen Hizbullah'tan bölgenin kontrolünü alamadığından şikayetçi.
Hizbullah, Lübnan'ı İsrail'e karşı savunma ihtiyacını gerekçe göstererek silahsızlanmaya direniyor. Hizbullah savaşçıları geçen yıldan bu yana sınır şeridini İsrail ile neredeyse her gün karşılıklı ateş için bir üs olarak kullandı. İsrailli yetkililer 1701 sayılı kararı uygulamanın ve İsrail'in kuzeyinden tahliye edilen yaklaşık 60 bin kişinin güvenli bir şekilde geri dönmesini sağlamanın tek yolunun askeri harekat olduğunu söylüyor.
Reuters'a konuşan İsrailli bir diplomatik kaynak “Şu anda diplomasi yeterli değil” dedi.
Lübnanlı yetkililer, Hizbullah'a karşı yürütülen saldırıların Lübnan'da çoğu Hizbullah'a destek veren Şii toplumuna mensup 1,2 milyondan fazla kişiyi yerinden ettiğini söylüyor.
İsrail, güçlerinin BM barış gücü askerlerine ateş açarak birkaçının yaralanmasına yol açtığı olaylar nedeniyle de uluslararası eleştirilere maruz kaldı.
Lübnanlı bir güvenlik yetkilisi ve Güney Lübnan'daki durumu bilen bir diplomat, İsrail'in Hizbullah'la birlikte UNIFIL'i de bölgeden çıkarmak istediğinin anlaşıldığını söyledi.
Güvenlik yetkilisi, İsrail güçlerinin UNIFIL üslerinin bulunduğu stratejik noktalara erişim için savaştığını söyledi. Diplomat, “Amaçları bu tampon bölgeyi temizlemek” dedi.
İki kaynak da İsrail'in Hizbullah mevzilerini ve altyapısını sınır boyunca Lübnan topraklarında dar bir şeritten temizlemeyi hedeflemesi halinde bunun birkaç hafta sürebileceğini ancak mevcut hızda daha derine inmenin çok daha uzun zaman alacağını söylediler.
Sınırların temizlenmesi
İsrail, geçen yıl bazı Arap devletlerine Gazze sınırının Filistin tarafında da bir tampon bölge oluşturmak istediğini bildirmişti. Ancak İsrail'in bunun ne kadar derin olmasını istediği ya da savaş sona erdikten sonra nasıl uygulanacağı belirsizliğini koruyor.
İsrail'in savaşın başlarında ağır bombardımana maruz kalan Cebaliye'de devam eden saldırısı, Filistinliler ve BM kuruluşları arasında İsrail'in Gazze'nin kuzeyinde yaşayanları bölgeden çıkarmak istediğine dair endişelere yol açtı.
İsrail ordusu bunu reddediyor ve Hamas savaşçılarının daha fazla saldırı için yeniden toplanmasını engellemeye çalıştığını söylüyor.
Mayıs ayında İsrail güçleri, Gazze'nin Mısır'la olan güney sınırı boyunca uzanan dar bir şerit olan Philadelphi koridoruna girerek İsrail'e Filistin topraklarının tüm kara sınırları üzerinde etkin bir kontrol sağlamıştı. İsrail, savaş sonrası Gazze'yi kim yönetirse yönetsin, koridorun Hamas'a silah ve malzeme kaçırmak için kullanılmasını engelleyebileceğinin garantisi olmadan kalıcı bir ateşkesi kabul etmeyeceğini açıklamıştı.
ABD seçimleri
İsrail'in başlıca silah tedarikçisi olan ABD, yabancı terör örgütleri olarak tanımladığı Hizbullah ve Hamas gibi İran destekli hedeflere karşı yürütülen kampanyaları destekledi. Ancak Amerikalı yetkililer, İsrail'i Gazze'deki insani koşulları iyileştirmeye, yerleşim bölgelerine yönelik hava saldırılarını azaltmaya ve ateşkes görüşmeleri yapmaya ikna etmeye çalıştıkça gerilim arttı.
Biden'ın 2015'te varılan nükleer anlaşmayı yeniden tesis etmek için dolaylı görüşmeler yoluyla İran'la ilişki kurma girişimleri ve İran'ın nükleer tesislerine yönelik herhangi bir saldırıya karşı çıkması da gerilim noktaları oldu. İsrail, İran'ın nükleer programını varoluşsal bir tehdit olarak görüyor.
Bazı diplomatlar, Netanyahu'nun ateşkesin seçimleri nasıl etkileyeceğini düşündüğünden de şüpheleniyor. Diplomatlar, ateşkes konusundaki bir ilerlemenin Harris’e fayda sağlayacağı, bunun yanında Netanyanu’nun Filistin ve İran hakkındaki sert görüşleri kendisininkiyle daha fazla örtüşen Trump’ı tercih edebileceğini söylüyor.
Eski Ürdün Dışişleri Bakanı ve şu anda ABD merkezli Carnegie Endowment for International Peace'in araştırmalardan sorumlu Başkan Yardımcısı olan Mervan el-Muaşer, “Netanyahu'nun Amerikan seçimlerinden önce savaşlarını durdurması için hiçbir neden yok. Seçimlerden önce Harris'e herhangi bir itibar ya da ayrıcalık sağlamayacaktır” dedi.
Netanyahu, şimdilik düşmanlarını sınırlarından temizleyerek İsrail'in etrafındaki haritayı kendi lehine yeniden çizmeye kararlı görünüyor. Lübnanlı siyasi yetkili, “Zaferini cebine koydu ve savaşlarını sürdürüyor ve yeni bir (bölgesel) statüko dayatıyor” diye konuştu.