AB 3 Milyar Euro İçin Tarih Vermedi

Avrupa Birliği ile Türkiye ilişkilerinde müzakere sürecini değerlendiren toplantılara bugün Ankara’ya gelen heyetle bir yenisi eklendi. Türkiye – AB Siyasi Diyalog Toplantısı için Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini, Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Johannes Hahn ile İnsani Yardım ve Kriz Yönetiminden Sorumlu Komisyon Üyesi Christos Stylianides Ankara’daydı.

AB yetkilileri, temaslarına önce HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın başkanlığındaki heyetle sabah kahvaltısında görüşerek başladı. Görüşmeye, HDP Dış İlişkilerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Nazmi Gür ve Avrupa Temsilcisi Eyyüp Doru ile Halkların Demokratik Kongresi Eşsözcüsü Sebahat Tuncel de katıldı. AB Komisyonu Üyesi Johannes Hahn, Twitter hesabı aracılığıyla kahvaltıya ilişkin fotoğraflarla birlikte “Güneydoğu’daki dramatik durumu ve çözüm sürecini ele aldık” mesajını paylaştı.

HDP tarafıyla görüşmenin ardından AB heyeti, Ankara Palas’taki ikili siyasi diyalog toplantısına katıldı. Toplantıda Türkiye tarafını AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu başkanlığındaki bürokratlar temsil etti.

Türkiye – AB arasındaki müzakere sürecine dair mevcut durumun yanı sıra geleceğe yönelik yol haritasının ele alındığı görüşme sonrasında ortak basın toplantısı düzenlendi. Basın toplantısında ikili ilişkiler konusunda 15, 23, 24, 26 ile 31’nci fasılları açma çalışmaları başlatıldığı duyuruldu.

Çavuşoğlu, YPG vurgusu yaptı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, AB ile ilişkiler konusundaki değerlendirmede, “Suriye'deki krizin Türkiye ve AB için yarattığı krizin üstesinden birlikte gelebiliriz. Terörle mücadelede etkin bilgi alışverişi ve dayanışma olmadan başarı sağlamamamız mümkün değildir. Ekonomik, siyasi dalgalanmaları ancak birlikte yönetebiliriz. Enerji güvenliği hem Türkiye hem de AB için önem arz eden başka bir konu. Türkiye ve AB tüm bu konulardaki işbirliğinin daha somut çerçevede sürdürülebilmesi için faydalı bir görüş alışverişi yaptık,” diye konuştu.

Suriye’deki çatışma sürecini sona erdirme amacını taşıyan müzakereler için Cenevre’de düzenlenen toplantıya Partiya Yekîtiya Demokrat (Demokratik Birlik Partisi) yani PYD’nin katılması nedeniyle ertelendiği iddiaları da gündemdeydi. Terör örgütlerine müzakerede yer verilemeyeceğini kaydeden Çavuşoğlu, PYD’nin silahlı kanadı YPG’nin varlığına da işaret ederek, şunları söyledi: “Cenevre'de başlayacak rejim ve muhalefet arasındaki müzakerelerin bir an evvel başlamasında fayda var. Çünkü ateşkesin bir an evvel sağlanması gerekiyor. Şu anda rejim güçlerinin İran'ın da desteğiyle ve Rusya'nın da havadan desteğiyle sivillere yönelik saldırıları çok sayıda çocuk ve kadın dahil sivillerin ölümüne neden oldu. Suriye'de kesin çözüm siyasi çözümdür. Bu konuda hepimiz hemfikiriz. Bu süreçte özellikle muhalefeti sulandırmaya yönelik bazı ülkelerin çabaları var. Biz buna karşıyız. Muhalefet de buna karşı. Özellikle YPG gibi terör örgütlerinin de muhalefetin içinde yer almasını istemek bu süreci akamete uğratmaktır. Bunu isteyen bazı ülkeler olabilir ama bunun son derece tehlikeli olduğunu söylememiz lazım. Rejimin kuklası olan diğer önerilen isimler çok istiyorlarsa rejim tarafından heyete katılabilirler. YPG için de bu geçerli. Suriye'de kontrol ettiği alan bakımından YPG önemliyse o zaman DEAŞ da bir terör örgütüdür o da Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 40'ını kontrol ediyor. Dolayısıyla terör örgütleriyle ılımlı muhalefet arasındaki ayrımı çok iyi yapmak lazım. Terör örgütlerinin müzakere heyetinin içinde olmaması gerekiyor.”

Suriye sürecinde AB’nin uluslararası destek grubunda yer aldığını anımsatan Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Federica Mogherini ise Suriye konusunda şunları dile getirdi:

“Geçiş döneminin, sahada daha iyi insani koşullarla paralel bir şekilde başlatılması bizim için büyük önem arz etmektedir. Suriyelilerin sahada daha iyi bir duruma kavuşmasını sağlamak zorundayız. Avrupa Birliği’nin güven arttırıcı tedbirlerin uygulanmasıyla birlikte gerçekleştirdiği insani yardım çalışmaları, ilerlemenin inandırıcılığı ve birçok Suriyelinin yaşamının korunması açısından kilit rol oynayacaktır. Bölgesel ve uluslararası aktörlerin birlikteliğini garanti altına alarak, Suriye güçlerinin ateşkes sağlayarak güçlerini sahada biraraya getirmek suretiyle DAEŞ ve El Nusra’ya karşı birleşmelerine imkân tanınması DAEŞ’in sahada yenilgiye uğratılmasının da tek gerçek yolu olacaktır.”

AB 3 milyar Euro için tarih veremedi

AB – Türkiye ilişkilerinde Aralık ayında bahar esintisi yaratan 17. Fasıl’ın açılmasıyla birlikte Suriyeli sığınmacılar için 3 milyar Euro’luk mali destek sağlanması sözü alınmıştı. Ancak İtalya’nın mali desteği bloke etme kararı nedeniyle başlayan kriz devam ediyor. Bugün Ankara’daki görüşmelerde de henüz mali krize çözüm bulunamadığı ortaya çıktı.

Basın toplantısında İtalya’nın blokajıyla ilgili soruyu yanıtlayan Federica Mogherini, “Bu para Türk hükümetine verilmeyecek. Mülteciler için hazırlanan projelerde kullanılacak. Bu çalışmayı aramızda sürdürüyoruz. Karar bir ay önce alındı. Söz konusu paranın uygun şekilde harcanması için çalışmalar devam ediyor. Çünkü bu para cep harçlığı değil, projelere harcanacak bir para” dedi. Aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi görevindeki Mogherini’nin, 3 milyar Euro’luk mali destek ile ilgili Türk hükümetine verilmeyeceği vurgusu dikkat çekti.

Türkiye ile AB arasındaki güçlü işbirliğiyle küresel gelişmelerin çözülebileceğini de kaydeden Mogherini, “Bir Göç Eylem Planı’mız var. Bunun uygulanmasını temenni ediyoruz. Bu Avrupa Birliği açısından desteğin verilmesi anlamına geliyor. Sığınmacı akımının yönetimi daha iyi ele alınması gerekiyor” ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise, 3 milyar Euro'luk desteğin gecikmesinin mülteciler açısından sorun yaratacağına değinerek, “3 milyar Euro bizim kişisel olarak aldığımız bir para değil. Bu AB'nin bir iç meselesi. Sığınmacılar için gelen bu miktarın gecikmesi Türkiye'deki sığınmacıların yaşam kalitesini, eğitim ve sağlık konusunda aldıkları hizmeti geciktiriyor,” diye konuştu.

Avrupa Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Komisyon Üyesi Johannes Hahn ise ülkelerinden ayrılmak zorunda kalmış Suriyelileri ‘sığınmacı’ yerine ‘göçmen’ diye nitelemeyi tercih ettiğini vurguladı. AB Zirvesi’nde 18 Şubat’ta Suriyelilerin konuşulacağını belirten Hahn, “Göçmenlerin durumu bugün biraz değişti. Çünkü Suriyeliler neredeyse bütün mültecilerin yüzde 40'ını ya da daha fazlasını oluşturuyor. Biz ortak sınır işbirliğimizde, taahhütte bulunan taraflar olarak sığınmacı akışını yönetirken ivmeyi sabit tutabilmek zorundayız. Avrupa Birliği üyesi ülkeler düzensiz sığınmacı sayısının azalıp-azalmadığını, Türkiye'nin aldığı önlemlerle bir azalma olup-olmadığını, sığınmacıların nereden geldiği konularını çok dikkatli şekilde takip ediyorlar. Kaybedeceğimiz çok fazla zamanımız yok. Dolayısıyla Türkiye'ye anlamlı bir destek vermek ve bunu halihazırda uyguluyor olmak çok önemli,” dedi.

AB’den Kürt Sorunu mesajları

Basın toplantısında ayrıca Türkiye'deki terörle mücadele konusunu da ele aldıklarını söyleyen AB Bakanı Volkan Bozkır ise, “Türkiye 3 terör örgütü ile aynı anda mücadele eden ve bu konuda dünyaya örnek olan bir ülke konumundadır. Bunu yaparken de vatandaşlarımızın başta yaşam hakkı olmak üzere her hakkına da titizlikle sahip çıkan bir ülkedir,” dedi.

Mogherini de basın toplantısında, Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için yürütülen müzakere süreci sonrasında yaşanan çatışma dönemini yorumladı. Mogherini, “Ayrıca Türkiye'nin Güneydoğusu’ndaki duruma dair endişelerimizi paylaştık; bu, görüşmelerimizin devamında daha fazla ele alacağımız bir konu. Avrupa Birliği, PKK tarafından gerçekleştirilenler dahil, her türlü terör saldırısını şiddetle kınıyor, ancak aynı zamanda bir an önce ateşkes yapılması ve Kürt barış sürecine geri dönülmesi çağrısında da bulunuyor. Geçtiğimiz yıllarda Türk yetkililerinin sergilediği cesur ve güçlü vizyonla başlatılan Kürt barış süreci, kanaatimizce ülkede ve büyük ihtimalle de bölgede barış ve istikrarı sağlamanın tek yolu olmaya devam etmektedir,” diye konuştu.

Johannes Hahn da, AB'nin Türkiye'de çözüm sürecine özel bir önem atfettiğini belirterek, “Barış süreciyle ilgili olarak yapabileceğimiz katkılarda bulunmaya hazırız. Çünkü bu, sadece Türk toplumunun yararına olacak bir süreç değil, aynı zamanda bölgede de istikrar ve güvenliği sağlayabilme imkanı verecek önemli bir konu” yorumunda bulundu.

Ayrıca, AB olarak Türkiye ile 23 ve 24’ncü müzakere fasıllarını görüşme hazırlığı yapıldığını da açıklayan Hahn, bu fasıllar çerçevesinde; ifade özgürlüğü, bağımsız yargı, gösteri ve toplanma hakkı konularının AB için gözden çıkarılamayacak alanlar olduğunu vurgulayarak, “Ortak temel değerler doğrultusunda adım adım ileriye doğru gitmek istiyoruz,” dedi.