AB Türkiye'deki Baskılara Duyarsızlaşıyor mu?

İstanbul'da medya özgürlüğüne baskıları eleştiren bir gösterici

Türkiye’de medya özgürlüğüne dönük kısıtlamalar devam ederken, insan hakları örgütleri de Ankara’ya yönelik tutumunu sertleştirmediği için Avrupa Birliği’ni eleştiriyor.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Canan Coşkun’un, Şubat 2015’te yargı çalışanlarına indirimli emlak satışıyla ilgili yazdığı haber nedeniyle, “kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret” suçundan 23 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılandığı dava başladı. Bu durum Türkiye’de medya özgürlüğü konusunda zaten devam eden kaygıları arttırdı. Avrupa Birliği ise bu durumu görmezden gelmekle suçlanıyor.

Canan Coşkun’un davası, kısa bir oturumdan sonra Mart ayına ertelendi. Savunma avukatları, davanın amacının Türkiye’de araştırmacı gazeteciliği susturmak olduğunu söylüyor.

Duruşmanın yapıldığı İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Coşkun’un çalıştığı Cumhuriyet gazetesini konu alkan birçok davaya bakıyor. Davaların büyük bölümü, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ya da başka yetkililere yönelik hakaret suçlamalarıyla ilgili.

Öte yandan polis Çarşamba akşamı Zaman gazetesini basan Feza Gazetecilik’e ait matbaaya baskın düzenledi. Matbaa baskını, KOZA-İpek Grubu’nun Bugün ve Millet gazetelerine kayyum atanmasından sonra, Özgür Bugün ve Özgür Millet adıyla çıkardığı iddia edilen gazeteleri bastırdığı ihbarı üzerine yapıldı.

Medya özgürlüğüne kısıtlamalar devam ederken, insan hakları örgütleri de Ankara’ya yönelik tutumunu sertleştirmediği için Avrupa Birliği’ni eleştiriyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye uzmanı Emma Sinclair-Webb, AB’nin çıkarlarının ilkelerinin önüne geçmiş olabileceği görüşünü savunuyor.

Sinclair-Webb’in dikkatini çektiği nokta, AB’nin Türkiye’yle anlaşarak başındaki mülteci krizinin yükünü Türkiye’ye kaydırmaya çalışması. Bu da AB’nin, Türkiye’nin kendi vatandaşlarının karşı karşıya olduğu tehlikeleri görmezden gelmesine yol açıyor.

AB Bakanı Beril Dedeoğlu bir gazetede yayınlanan özel demecinde, adını vermediği bir AB yetkilisinin Türkiye’ye, Avrupa ülkelerine geçen mültecilerin sayısını kısması karşılığında, yıllık İlerleme Raporu’ndaki eleştirileri hafifletmeyi önerdiğini söyledi.

Ankara’daki AB Temsilciliği, Dedeoğlu’nun açıklamasını doğrulayamayacağını bildirmekle birlikte, bunun AB’nin resmi görüşünü yansıtacak kıdemde bir yetkili tarafından yapılmış olamayacağını savundu.

Avrupa Parlamentosu Sosyalist milletvekili Richard Howitt’in sözcüsü, Avrupa Komisyonu’nun Türkiye’ye yönelik tutumundan kaynaklanan kaygılara dikkati çekiyor.

Mülteci krizinin çözülmesi konusunda bir anlaşmaya varılmasının istendiğini ve bu konuda AB’de sıkı bir tartışmanın yaşandığını belirten sözcü, Türkiye’nin de üyelik sürecinde adil ve doğru muamele görmesi gerektiğini belirtti. Bununla birlikte sözcü, Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi karnesindeki zayıflarının da AB tarafından görmezden gelinmemesi gerektiğini kaydetti.

1 Kasım genel seçimlerinden ezici zaferle çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi, medya özgürlüğü konusunda güvence vermekle birlikte, “kendi yönetimine yönelik komplolara” hoşgörülü yaklaşmayacağı uyarısında bulunmuştu.