AB Komisyonu’nun Göç ve Sığınma Anlaşması’nı onaylamasından yalnızca iki gün sonra, AB üyesi 15 ülkeden sığınmacılarla ilgili yeni bir girişim geldi.
İtalya Başbakanı Giorgio Meloni’nin yanı sıra, Danimarka ve Çek Cumhuriyeti’nin önderliğinde biraraya gelen 15 AB üyesi ülke Avrupa Komisyonu’na bir mektup göndererek, birlik sınırlarına gelen göçmenlerin AB üyesi olmayan üçüncü ülkelere gönderilmesini önerdi.
AB’nin onayladığı Avrupa'da göç kontrolünü sıkılaştıran Göç ve Sığınma Anlaşması’nın daha da ötesine geçmek isteyen 15 ülke, “düzensiz göçün önlenmesi için yeni araçlar ve çözümler belirlemesini, geliştirmesini ve önerilmesini” istedi ve “Avrupa sığınma hukukunda 'güvenli üçüncü ülke' kavramının uygulamasının yeniden değerlendirilmesini” talep etti.
Mektubu Bulgaristan, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Estonya, İtalya, Kıbrıs, Letonya, Litvanya, Malta, Hollanda, Avusturya, Polonya ve Romanya imzaladı.
AB’nin üç büyük ülkesi Fransa, Almanya, İspanya’nın da aralarında bulunduğu 12 ülke mektuba imza atmadı. Avrupa'da göçle mücadele konusunda güçlü pozisyonlara sahip Macaristan ve Slovakya içişleri bakanları bu mektubu imzalamadı.
İlgili Haberler Türkiye en fazla mülteciye evsahipliği yapan ülkeler arasında yedinci kez zirvede“İltica başvurularında dış kaynak kullanımının kolaylaştırılması”
AB’ye üye 15 imzacı ülke mektupta, “Açık denizlerdeki göçmenleri tespit edecek, durduracak ve tehlike durumunda kurtaracak ve onları, bu göçmenler için kalıcı çözümlerin bulunabileceği AB dışında bir ülkede güvenli bir yere götürecek mekanizmalar üretilmesi” çağrısında bulundu.
İmzacılara göre, “Göç yolları üzerinde yer alan kilit ortak ülkelerle kapsamlı, karşılıklı yarar sağlayan ve sürdürülebilir ortaklıklar kurulması” teşvik edilmeli.
15 ülke, sığınmacıların üçüncü ülkelere daha kolay gönderilebilmesini ve taleplerinin orada incelenebilmesini öneriyor.
Mektuptaki 15 ülkenin İçişleri Bakanları, İtalya sularında kurtarılan göçmenlerin Arnavutluk'a geri gönderilmesini de içeren, İtalya ile Arnavutluk arasındaki anlaşmaya ve Ankara'nın Yunanistan'a gelen tüm Suriyeli sığınmacıları ücret karşılığında topraklarına geri almayı kabul ettiği 2016 AB-Türkiye modeline ve Tunus ile imzalanan anlaşmalara atıfta bulunuluyor.
Bu ülkeler, Türkiye ile imzalanan Göçmen Geri Kabul Anlaşması gibi, göç yolları üzerinde yer alan üçüncü ülkelerle olan anlaşmaları artırmak istiyor.
Uygulamada, AB'de sığınma talebi reddedilen ve bölgeyi terk etme emri alan kişilerin, kendi ülkelerine veya geçtikleri ülkelere geri kabul edilene kadar AB dışındaki üçüncü ülkelere gönderilmesi söz konusu oluyor.
“Üçüncü ülke” formülü, İngiltere tarafından Ruanda ile imzalanan bir anlaşmayla ortaya atılmıştı. İtalya da geçtiğimiz günlerde Arnavutluk ile, İtalyan sularında kurtarılan göçmenlerin sığınma taleplerinin burada işleme alınabilmesi için, AB’ye aday olan bu ülkeye gönderilmesine ilişkin bir anlaşma imzaladı.
Avrupa hukuku, AB'ye gelen bir göçmenin, bu üçüncü ülkeyle “yeterli özel bir bağın” olması koşuluyla, mültecilerin bloğun dışındaki bir ülkeye gönderilebilmesini öngörüyor. Dolayısıyla, bu aşamada İngiltere/Ruanda tipi bir model hariç tutuluyor.
İlgili Haberler Almanya’da CDU’nun göçmen politikaları sertleşiyorYeni AB Komisyonu ele almak zorunda kalacak
AB bürokratları “Avrupa Parlamentosu seçimleri bittikten sonra, yeni yönetimin bu durumu ele almak zorunda kalacağını” belirtiyor.
AB diplomatları, mektubun önemli olduğunu, seçimlerden sadece üç hafta önce atılan bu adımın, seçmene dönük siyasi bir adım olabileceğinin de altını çiziyor. Diplomatlar, “İtalya, Yunanistan ve Hollanda’nın bu yolu izlediğini ancak diğer imzacıların esasen göç konusunda bu mektupla seçmenlerine mesaj vermek istediklerini” savunuyor.
AB’nin büyük ortakları bu mektubu, “tam bir skandal” olarak değerlendiriyor ve “AB üyeleri arasındaki dengenin hızla değişimini göstermesi açısından” önemine vurgu yapıyor.
Avrupa Göç Politikası Enstitüsü'nden Camille Le Coz gelecekteki Komisyon’un “bu mektuptan kaçamayacağını” belirterek, “Bu 15 ülkenin öngördüğü çözümler yasal açıdan tehlikeli olmanın ötesinde, operasyonel düzeyde de bir o kadar zor” dedi.
Buna örnek olarak, Londra’nın sığınma taleplerini Ruanda'ya göndermeyi henüz başaramadığına ve Roma’nın, Arnavutluk'taki ilk merkezlerinin açılışını ertelemesine atıfta bulunan Le Coz, LCI haber kanalı ve Le Figaro gazetesine yaptığı açıklamalarda, “Bütün bunlar çok paraya mal oluyor. Üstelik yasal ve insani engeller var. Bu uygulamaların göçmen gelişinde caydırıcı etkileri henüz kanıtlanmış değil. Ruanda’ya gönderilecek olmak, İngiltere’ye göçmen akınını kesmedi. Tam tersine yıl başından bu yana yüzde 34’ün üzerinde artış var. Sahte sihirli dış kaynak kullanımı çözümlerine karşı dikkatli olunmalı” diye konuştu.
İlgili Haberler Hollanda’da aşırı sağcı Wilders'in koalisyon hayali gerçek oldu