ABD Anayasa Mahkemesi, eski Başkan Donald Trump’ın 2020 yılı başkanlık seçiminde Demokrat Partili rakibi Joe Biden karşısında aldığı yenilgiyi tersine çevirme girişimlerine ilişkin cezai kovuşturmasını da etkileyebilecek iki davadan ilkini Salı günü değerlendirmeye başladı. 6 Ocak 2021’deki ABD Kongre baskınından kaynaklanan yüzlerce dava, Anayasa Mahkemesi’nin alacağı karardan etkilenebilir.
Anayasa Mahkemesi yargıçları, resmi bir sürecin ilerlemesini engelleme suçuna ilişkin savunmaları dinliyor. 20 yıldan uzun süre önce, Enron skandalı sonrasında kabul edilen bir yasadan kaynaklanan bu suçlama, ABD Adalet Bakanlığı’na göre 330 kişiye yöneltildi. Mahkeme, bu suçlamaların, Biden’ın Trump’a karşı kazandığı 2020 seçim zaferinin Kongre’de tescillenmesi sürecini engellemeye çalışanlara karşı kullanılıp kullanılamayacağına hükmedecek.
Eski başkan ve Cumhuriyetçi Parti’nin 2024 başkanlık seçimi için muhtemel adayı olan Donald Trump, Washington'da özel yetkili savcı Jack Smith tarafından açılan davada, Anayasa Mahkemesi’nden çıkacak olumlu bir kararla ortadan kaldırılabilecek iki suçlamayla karşı karşıya. Yargıçlar, önümüzdeki hafta, Trump’ın davada yargılanmasını engelleyecek ”mutlak dokunulmazlığa” sahip olup olmadığına ilişkin savunmaları dinleyecek. Daha önce iki alt mahkeme, Trump’ın yargılanmadan muaf tutulmasını sağlayacak mutlak dokunulmazlığa sahip olduğu yönündeki teklifi reddetmişti.
Trump’ın New York’ta başlayan ‘sus payı’ ödemesi davası, halen devam ediyor. Trump ayrıca Georgia eyaletinde 2020 seçim sonucunu değiştirme girişiminde bulunduğu, Florida’daysa gizli belgeleri yasadışı şekilde elinde bulundurduğuna ilişkin cezai kovuşturmalarla karşı karşıya.
İlgili Haberler Kongre baskınının 3'üncü yılında büyük bir gizem hala çözülemedi, hala aranan şüpheliler varAnayasa Mahkemesi, 6 Ocak 2021 Kongre baskını sırasında resmi bir süreci engellemek dahil yedi ayrı suçlamayla karşı karşıya olan Pennsylvanialı eski polis memuru Joseph Fischer’ın temyiz başvurusunu dinliyor. Avukatları, Fischer’ın 6 Ocak 2021’deki davranışlarının, söz konusu suçlama kapsamına girmediğini iddia ediyor.
20 yıla kadar hapis cezası öngörülen resmi süreci engelleme suçlaması, 6 Ocak Kongre baskını sonrasında başlatılan federal yargı sürecinde en sık yöneltilen suçlama oldu.
6 Ocak davasında yaklaşık 170 kişi, Temsilciler Meclisi ve Senato’nun Biden’ın seçim zaferini tescillemek amacıyla 6 Ocak 2021’de düzenlenen ortak oturumunu engellemek ya da engellemek için komplo kurmaktan suçlu bulundu. Suçlu bulunanlar arasında aşırı sağcı Proud Boys ve Oath Keepers gruplarının liderleri de var. Bazı davalıların alacağı cezalara ilişkin duruşmalar, Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar beklendiği için ertelendi.
Hatta bazı davalılar, Anayasa Mahkemesi'nin Adalet Bakanlığı aleyhine karar vermesi halinde olması gerekenden daha uzun süre hapis yatabilecekleri kaygısıyla temyiz süreci devam ederken cezaevinden erken tahliye hakkı kazandı. Erken tahliye hakkı kazananlardan biri, Kongre binasını basarken siyah bir polis memurunu, üzerinde ABD İç Savaşı döneminin Konfederasyon bayrağının asılı olduğu direkle tehdit eden Kevin Seefried. Seefried, geçen yıl 3 yıl hapis cezası almıştı. Ancak kısa süre önce bir yargıç, Anayasa Mahkemesi kararı beklenirken bir yıl hapis yatmış olan Seefried’in tahliye edilmesine hükmetti.
ABD Anayasa Mahkemesi, enerji firması Enron’un iflasıyla sonuçlanan mali dolandırıcılık skandalı sonrasında 2002’de kabul edilen Sarbanes–Oxley Yasası’na ait bir maddenin 6 Ocak Kongre baskını davasının sanıklarına karşı da kullanılıp kullanılamayacağına odaklanıyor.
Joseph Fischer’ın avukatları, Sarbanes–Oxley Yasası’ndaki ‘engelleme’ hükmünün, ceza yasasındaki bir açığı kapatmayı ve bir soruşturma sırasında resmi kayıtların yok edilmesini engellemeyi amaçladığını savunuyor. Avukatlar, Kongre baskınına kadar, Sarbanes–Oxley Yasası’ndaki ‘engelleme’ hükmüne başvurulan tüm ceza davalarında resmi evrak ve kayıtların tahrip edilmesi ya da değiştirilmesine ilişkin iddiaların yer aldığını kaydediyor.
Ancak hükümet, karşı tarafın yasayı çok dar kapsamda değerlendirdiğini savunuyor.
Özel yetkili savcı Jack Smith ise dokunulmazlık davasında, Trump’a yöneltilen resmi süreci engelleme suçlamalarının, Fischer’ın davasının sonucu ne olursa olsun, geçerli olduğunu savunmuştu.
Konuyla ilgilenen alt mahkeme yargıçlarının çoğu, Fischer’a yönelik suçlamanın devam etmesine izin vermişti.
Ancak Trump’ın başkanlığı döneminde atanan ABD Bölge Yargıcı Carl Nichols, Fischer ve diğer iki sanığa yöneltilen suçlamayı reddetmiş ve iddia makamının çok ileri gittiğini kaydetmişti. Anayasa Mahkemesi davaya bakmaya başlamadan önce Washington’daki Temyiz Mahkemesi, Fischer’a yönelik resmi süreci engelleme suçlamasını yeniden gündeme getirdi.