ABD - Türkiye İlişkileri Washington'da Ele Alındı

Your browser doesn’t support HTML5

Brookings Enstitüsü’ndeki panele katılan konuşmacıların değerlendirmelerinde Suriye, Arap Baharı, İran ve Amerika’nın ekonomik sorunları öne çıkan unsurlar arasındaydı. Panelistlere göre bu alanlardaki gelişmeler ve iki ülkenin izleyeceği politikalar ilişkilerde yeni iniş-çıkışlar yaratabilir.


Konuşmacılardan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, ilişkilerde inişli-çıkışlı dönemler yaşansa da iki tarafın sonuçta her zaman işbirliği yolunu seçtiği görüşünü savundu. Boyner, yakın geçmişte, Ankara ile Washington arasında İran’ın nükleer programı konusunda anlaşmazlık olsa da, İsrail ile ilişkilerde sorunlar yaşansa da diğer birçok alanda iki ülkenin yakın işbirliği yaptığına dikkati çekti.

Boyner, Amerika her ne kadar yeni dönemde Asya’ya yönelmeyi seçiyor gibi görünse de, Ortadoğu’daki gelişmelerin, İran’ın nükleer programının, İsrail-Filistin barış sürecinin Washington’un ilgisini gerektirdiğini söyledi.

Boyner, "Bu konular Türkiye ile Amerika’nın ilişkilerini yeniden güçlendirecekleri, önceliklerini ve ortak çıkarlarını yeniden gözden geçirecekleri; eşgüdümlü politikalar geliştirecekleri bir zemin olmalıdır. Ancak taraflar bunu yaparken de normal kalıpların dışına çıkarak düşünmeli, daha da önemlisi, birbirleriyle daima açık ve samimi olmalıdır. Türkiye’den Amerika’nın kendisine koyduğu sınırları anlaması beklenirken, Amerika’nın da Türkiye’nin kaygılarını dinlemesi, çekincelerini ve tavsiyelerini dikkate alması gerekir," şeklinde konuştu.

Brookings Enstitüsü Türkiye Programı Koordinatörü Ömer Taşpınar da Türkiye’nin BM’de İran’a yaptırımlar uygulanmasına karşı çıkması ve Mavi Marmara baskını gibi olaylar nedeniyle ikili ilişkilerde çok zor dönemler geçirildiğini kaydetti. Uzman, ancak Arap Baharı sırasında Türkiye’nin yumuşak gücünün ortaya çıkması ve füze savunma sistemini topraklarında konuşlandırmayı kabul etmesiyle Ankara’nın stratejik konumunu yeniden pekiştirdiğini söyledi.

Taşpınar, Türkiye’nin hala İsrail’le sorunlu ilişkileri olmasının ve Mısır’ın Ortadoğu’da lider olarak yeniden ortaya çıkmasının ise Türkiye’nin stratejik önemini azalttığını vurguladı.

Taşpınar’a göre Suriye konusunda iki tarafın beklentilerinin karşılanmaması ise ilişkilerde hayal kırıklığı yaratıyor.

Taşpınar, "Türkiye’nin Suriye politikası Washington’da hayal kırıklığı yaratıyor. Aynı hayal kırıklığı Ankara’da da var. Amerika belki biraz safça, Türkiye’nin bölgesel liderlik iddiasını fazla ciddiye aldı. Safça diyorum, çünkü Türkiye de bölgesel liderlik iddiasının kurbanı oldu. Türkiye, “bölgesel sorunlar bölgesel liderler gerektirir” iddiasına o kadar yüksek bir çıta koydu ki herkes, Suriye konusunda liderlik rolünü Ankara’nın üstlenmesini bekledi. Hem de sadece diplomatik değil, askeri açıdan da. Ama Washington, Ankara’ya Suriye planınız nedir dediğinde, bu kez Ankara ‘Lider olan sizsiniz, sizin planınız ne’ sorusuyla geri dönüyor. Bu da Ankara’nın Suriye konusunda zor kararları tek başına almaması yüzünden Washington’da hayal kırıklığına neden oluyor," şeklinde konuştu.

Ömer Taşpınar, Amerika’nın yeni dönemde yönünü giderek daha fazla Asya’ya, Çin’e kaydırması ve Ortadoğu’dan uzaklaşmaya başlamasıyla Amerika ile Türkiye ilişkilerinde yeni sorunlar çıkabileceğini de kaydetti.

Taşpınar’a göre önümüzdeki dönemde ikili ilişkileri en fazla zorlayacak konu ise Ermeni soykırımı iddiasının 100. Yıldönümü.

Taşpınar, "Türk-Amerikan ilişkileri 2015 yılında, Ermeni soykırımı iddiaları konusunda çok kötü bir döneme girebilir. Türkiye’nin gerek dünya kamuoyunu gerekse kendi kamuoyunu 2015 yılında neler olabileceği konusunda yeterince hazırladığını düşünmüyorum. Türkiye’de bir tartışma, bir içe dönük bakış yok. Hala, Türkiye’nin stratejik önemi sayesinde günü kurtaracağı ve bu konuda ikili ilişkilerde bir sorun çıkmayacağı beklentisi var. Oysa ben Ankara’nın yerinde olsam Ermenistan’la yeniden yakınlaşma yolunu seçerim. Çünkü ancak, Ermenistan’la yakınlaşılırsa, daha önce imzalanan protokol tekrar masaya getirilirse, Azerbaycan ve Minsk grubuyla olası çözümler üzerinde konuşulursa, 2015 krizi atlatılabilir. Aksi takdirde Türk-Amerikan ilişkilerinde ciddi bir kriz yaşanır," dedi.


Brookings Enstitüsü’ndeki panelde konuşan Kadir Has Üniversitesi Öğretim üyesi Soli Özel ise şunları söyledi: "Başbakan Erdoğan Türk-Amerikan ilişkilerine büyük önem veriyor. Amerika’nın önemini çok iyi biliyor. Her ne kadar, Amerika’yı ve son olarak Obama’yı eleştirse de belirli bir çizgiyi hiçbir zaman geçmiyor. Bence bu anlamda yaptığı en önemli iş, kendi kadrolarından gelen itirazlara aldırmayarak, önümüzdeki birkaç yıl için sigorta poliçesi yerine geçecek bir kararla Kürecik’e radar sistemi yerleştirilmesine izin vermesiydi. Bu gerçekten Erdoğan için bir sigorta poliçesi, bu yüzden de radar sistemi Kürecik’te kaldıkça ve İran Amerika için ulusal güvenlik sorunu oldukça, iki ülke arasında hangi sorun ortaya çıkarsa çıksın bir şekilde halledilecektir."

Panelin konuşmacıları arasında yer alan ve TÜSİAD ile Brookings Enstitüsü’nün birlikte oluşturduğu "TÜSİAD Türk Amerikan Forumu"nun direktörlüğüne atanan Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kemal Kirişçi ise konuya Türkiye’nin gelişen ekonomisi açıdan yaklaştı.

Kirişçi, "Bence Amerika, Türkiye ve Avrupa Birliği üçgeninde bölgesel konularda yapılacak çok şey var. Türkiye bölgede değişim sağlayan bir aktör. Türkiye bölge ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini güçlendirdikçe, bu ülkelerin ulusal ekonomilerine katkıda bunuyor ve dünya ekonomisine entegre olmalarını hızlandırıyor. Bunun bir siyasi yansıması olarak da Ortadoğu’ya demokrasinin gelmesine bu şekilde yardımcı oluyor," şeklinde konuştu.

Brookings Enstitüsü ile TÜSİAD tarafından düzenlenen panelde Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğini ele alan konuşmacıların değerlendirmelerine göre, iki ülke arasındaki bağlar, inişli-çıkışlı da olsa, güçlenip-zayıflasa da küresel politikalarda önemini koruyacak.