AB’de Trump Tedirginliği

AB ve ABD arasında geleneksel olarak iyi olan ilişkiler Donald Trump'ın seçilmesinin ardından yaptığı açıklamalarla çok bilinmeyenli denklem halini aldı

Avrupa Birliği yeni Amerikan yönetimini henüz tam olarak çözemedi. Brüksel, Trump’ın şu ana kadar Avrupa bağlantılı yaptığı açıklamaları hayata geçirmemesini umuyor. Söylemlerin politikaya dönüşme olasılığı ise tedirginlik yaratıyor

Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak resmen göreve başlama aşamasına gelmesine rağmen henüz tam olarak öngörülebilir olmaması Atlantik’in iki yakası arasındaki geleneksel dengelerin ve ilişkilerin sorgulanması sonucunu doğuruyor. Trump’ın gerek seçim kampanyası sırasında gerekse seçildikten sonra yaptığı açıklamalar Avrupa Birliği kanadında ilişkilerin geleceğine ve derinliğine yönelik soru işaretlerini artırmış durumda. Avrupa Birliği’nde ve üye ülkelerinde merak edilen başlıca konu Trump’ın söylemlerinin söylemde kalıp kalmayacağı. Trump, Avrupa Birliği açısından henüz tam olarak çözülememiş bir bilmece olmayı sürdürüyor.

Trump’ın açıklamaları başından itibaren Avrupa Birliği’nde rahatsızlık yarattı. Son olarak NATO’ya ilişkin yorumları, İngiltere’nin ardından Avrupa Birliği’nden ayrılacak başka ülkelerin olacağını ifade etmesi ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’i doğrudan hedef alması rahatsızlığın dozunu önemli ölçüde artırdı.

Trump’ın açıklamalarına rağmen yeni ekibinin bazı üyelerinden gelen mesajların farklı yönde olması Avrupa Birliği içindeki bazı kesimlerce bu söylemlerin politika halini almayacağının işareti olarak yorumlandı. Ekibinin Trump üzerinde ne kadar etkili olacağının bilinmemesi ise Avrupa Birliği’nin rahat bir nefes almasını engelliyor.

ABD’den gelen ilk sinyallere bakıldığında Avrupa Birliği’nin savunma ve ticaret alanında alışılmışın dışına çıkan bir yaklaşımla karşı karşıya kalma riski oldukça yüksek gözüküyor.

Trump’ın NATO odaklı açıklamalarında Avrupalı üyelerin sorumluluklarını tam olarak yerine getirmemesinden kaynaklanan bir yakınma göze çarpıyor. Trump, NATO’da tüm yükün ABD tarafından yüklenilmesine karşı çıkıyor ve Avrupa kanadının da yük paylaşımına gerekli özeni göstermesini istiyor. Bu yaklaşım yakın gelecekte başta savunma harcamalarına ayrılan kaynaklar olmak üzere NATO’nun Avrupalı üyelerinin belli alanlarda Washington’ın isteği doğrultusunda adım atmasını gündeme getirebilir.

Trump’ın ticaret ve ekonomi konusunda ‘önce ABD’ yaklaşımını öne çıkarması ve çoklu anlaşmalardan ziyade ikili anlaşmaları tercih ettiğini net şekilde ortaya koyması da Avrupa Birliği açısından sıkıntı yaratmış durumda. Akla ilk gelen soru ise ABD ile Avrupa Birliği arasındaki serbest ticaret anlaşması TTIP’in geleceğinin ne olacağı.

Önceki dönemlerin aksine Avrupa Birliği yetkilileriyle ABD’nin yeni başkanı arasındaki temasın asgari düzeyde kalması, karşılıklı verilen mesajların dolaylı ve çoğu zaman olumsuz olması da yeni dönem açısından dikkate alınması gereken unsurlar arasında yer alıyor.

Şu ana kadar gelen sinyaller Avrupa Birliği’nin Obama döneminde alıştığı refleksleri bir kenara bırakma durumuyla karşı karşıya kalabileceğini gösteriyor. Trump’ın henüz Brüksel’i rahatlatacak herhangi bir taahhüt beyanında bulunmaması hatta umursamaz olarak nitelenebilecek bir tavır içine girmesi işlerin olağan akışında yürümeyeceğinin önemli bir sinyali olarak görülebilir.

Avrupa Birliği’nin yeni dönemde, Obama ya da daha önceki ABD başkanlarının dönemlerine oranla çok daha yaratıcı ve esnek bir tavır takınması kaçınılmaz gözüküyor.