Suriyeli mültecilerin sayısındaki artış eğiliminin sürmesi halinde komşu ülkelerin kabul etme kapasitesinin aşılacağına dikkat çeken Avrupa Birliği, Türkiye’den iki talepte bulundu
BRÜKSEL —
Kuveyt’te yapılan toplantıda Suriye’de yaşanan krizin insani boyutunda kullanılmak üzere 1 milyar doların üstünde yardım toplansa da gelişmeler geleceğe umutlu bakmayı her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor. Politik alanda Suriye konusunda pek öne çıkamayan Avrupa Birliği, insani yardım boyutuyla ilgili önemli bir role sahip. Türkiye’nin Suriye’den kaçanlara yönelik yardımlarını takdirle karşılayan Brüksel’in Ankara’dan iki isteği var. Bunlardan biri sınırların açık tutulması diğeri de Suriye’ye yardım ulaştıran uluslararası kuruluşların faaliyetlerine izin verilmesi.
Avrupa Birliği’nin Suriye’ye komşu ülkelerle ilgili ana hedefini, yardımın artırılarak yapılmasını sağlamak oluşturuyor. Ancak bu konuda Ankara’nın Suriye’den gelenlere "mülteci statüsü" tanımaması ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) Lübnan ya da Ürdün’de olduğu gibi mültecilerle ilgili faaliyetleri üstlenmesine izin vermemesi sorun yaratıyor. Aynı durum Avrupa Birliği’nin işbirliği içinde olduğu uluslararası yardım kuruluşları için de geçerli.
Avrupa Birliği’nin bu noktalar üzerinde özellikle durmasının ardında “en kötü senaryo” olarak adlandırılan yaklaşık 1.8 milyon mülteci sayısına bu yılın ortasında ulaşılma riskinin her zamankinden daha yüksek olması yatıyor. Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Suriye dosyası konusunda en yetkili isimlerden biri olan üst düzey bir Avrupa Birliği yetkilisi, “Komşu ülkeler bu tempoda devam etme kapasitesine sahip değiller. En kötü senaryo hayata geçerse komşu ülkeler Suriye’den kaçmak isteyenleri kabul edecek mi etmeyecek mi sorusunu şimdiden sıkça soruyoruz” dedi.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun İnsani Yardımlardan Sorumlu Üyesi Kristalina Georgieva da yaptığı açıklamada aynı soruna dikkat çekerek, “Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Irak, Suriye’den kaçan sığınmacılara gösterdikleri cömertlik nedeniyle övgüyü hak ediyor ancak sığınmacı akını gittikçe artıyor ve bu ülkeler de desteğe ihtiyaç duyuyor” demişti.
Suriye’den kaçanlar en çok Lübnan’a geçerken Türkiye’nin şu ana kadar kabul ettiği Suriyeli sayısı da 156 bini geçti. Toplam mülteci sayısı ise 700 bini aştı. Avrupa Birliği’nin verilerine göre 2012’nin son altı ayında durum iyiden iyiye kötüleşirken yardıma ihtiyacı olduğu düşünülen insan sayısı 4 milyona, yerlerinden edilmiş insan sayısı 2 milyona dayandı.
Bu verileri de dikkate alan Avrupa Birliği’nin önceliğini ise Suriye’nin iç bölgelerine yardım ulaştırmak oluşturuyor. Bunun kolay olduğunu söylemek ise oldukça zor. Aynı yetkili, “Ülkeyi ter etmek istemeyenler var. İsteseler bile bu imkana sahip olmayanlar var. Kaçmaya çalışan ancak kapalı sınırlara takılanlar var. Bunların sayısı çok yüksek, bu yüzden Suriye içine odaklanıyoruz. Ama bu da hiç kolay değil. Mesela Humus’un merkezine yardım göndermek için merkezi hükümetin yanı sıra yol üstündeki 23 farklı silahlı grupla müzakere etmeniz gerekebiliyor” diye konuştu.
Avrupa Birliği’nin Suriye’ye komşu ülkelerle ilgili ana hedefini, yardımın artırılarak yapılmasını sağlamak oluşturuyor. Ancak bu konuda Ankara’nın Suriye’den gelenlere "mülteci statüsü" tanımaması ve Birleşmiş Milletler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) Lübnan ya da Ürdün’de olduğu gibi mültecilerle ilgili faaliyetleri üstlenmesine izin vermemesi sorun yaratıyor. Aynı durum Avrupa Birliği’nin işbirliği içinde olduğu uluslararası yardım kuruluşları için de geçerli.
Avrupa Birliği’nin bu noktalar üzerinde özellikle durmasının ardında “en kötü senaryo” olarak adlandırılan yaklaşık 1.8 milyon mülteci sayısına bu yılın ortasında ulaşılma riskinin her zamankinden daha yüksek olması yatıyor. Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz Suriye dosyası konusunda en yetkili isimlerden biri olan üst düzey bir Avrupa Birliği yetkilisi, “Komşu ülkeler bu tempoda devam etme kapasitesine sahip değiller. En kötü senaryo hayata geçerse komşu ülkeler Suriye’den kaçmak isteyenleri kabul edecek mi etmeyecek mi sorusunu şimdiden sıkça soruyoruz” dedi.
Avrupa Birliği Komisyonu’nun İnsani Yardımlardan Sorumlu Üyesi Kristalina Georgieva da yaptığı açıklamada aynı soruna dikkat çekerek, “Lübnan, Ürdün, Türkiye ve Irak, Suriye’den kaçan sığınmacılara gösterdikleri cömertlik nedeniyle övgüyü hak ediyor ancak sığınmacı akını gittikçe artıyor ve bu ülkeler de desteğe ihtiyaç duyuyor” demişti.
Suriye’den kaçanlar en çok Lübnan’a geçerken Türkiye’nin şu ana kadar kabul ettiği Suriyeli sayısı da 156 bini geçti. Toplam mülteci sayısı ise 700 bini aştı. Avrupa Birliği’nin verilerine göre 2012’nin son altı ayında durum iyiden iyiye kötüleşirken yardıma ihtiyacı olduğu düşünülen insan sayısı 4 milyona, yerlerinden edilmiş insan sayısı 2 milyona dayandı.
Bu verileri de dikkate alan Avrupa Birliği’nin önceliğini ise Suriye’nin iç bölgelerine yardım ulaştırmak oluşturuyor. Bunun kolay olduğunu söylemek ise oldukça zor. Aynı yetkili, “Ülkeyi ter etmek istemeyenler var. İsteseler bile bu imkana sahip olmayanlar var. Kaçmaya çalışan ancak kapalı sınırlara takılanlar var. Bunların sayısı çok yüksek, bu yüzden Suriye içine odaklanıyoruz. Ama bu da hiç kolay değil. Mesela Humus’un merkezine yardım göndermek için merkezi hükümetin yanı sıra yol üstündeki 23 farklı silahlı grupla müzakere etmeniz gerekebiliyor” diye konuştu.