Afganistan Çin’in Etkisine mi Bırakıldı?

Afganistan'dan çekilmesinin zamanlaması ve biçimi sorgulanan ABD'nin bölgenin geleceğiyle ilgili bundan sonra atacağı adımlar merak edilmekle birlikte, Afganistan'da Çin'in etkisini arttıracağı ve Avrupa'nın ise bu etkiyi azaltmak için Taleban ile diyalog yürüteceği tahminleri dile getiriliyor

Avrupa Birliği (AB) ve AB üyesi ülkelerce Kabil’de artık yönetimde bulunan Taleban’ı resmen tanıma sinyali veren kararlar alınması tartışma konusu oldu. AB’nin tavrı, öncelikle “diplomatik zeminde Taleban ile görüşme ve Avrupa ülkeleri açısından en önemlisi Afganistan kaynaklı göç dalgasını kontrol altında tutabilme çabası” olarak yorumlanıyor.

Türkiye’deki uzmanlar, Afganistan’ın yakın geleceğiyle ilgili Joe Biden başkanlığındaki Amerikan yönetimince atılacak adımlara göre diğer ülkelerin siyasi tutum alacağına işaret ediyor. Uzmanlar, ABD’nin liderliğinde Afganistan’da Taleban karşısında yaşanan son durumu “yenilgi” olarak değerlendiriyor. Çekilmenin zamanlaması ve biçiminin NATO ittifakı ve Avrupa ülkelerinde "şaşkınlığa" neden olduğu ve AB'nin başta Çin olmak üzere Rusya, Pakistan gibi ülkelerle ilişki içindeki Taleban ile görüşmek durumunda olduğu yorumları yapılıyor.

Dış Politika Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ile İstanbul Ayvansaray Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Celalettin Yavuz, ABD’nin 20 yıllık varlığı sonrasında Afganistan’dan ayrılış biçimini "çok bilinmeyenli denkleme" benzetti. Bağcı ve Yavuz, ABD’nin Katar’ın ev sahipliğinde yürüttüğü Taleban ile müzakerelerinde kamuoyuna şimdilik yansımayan ne tür anlaşma koşulları bulunduğu sorusunu gündeme getirdi.

ABD’nin çekilme zamanlaması ve biçimiyle NATO üyesi ülkeleri ve AB’yi şaşırttığı görüşündeki uzmanlar, Amerika’nın yakın gelecekte izleyeceği politikaya bakarak Afganistan’ın geleceğiyle ilgili daha iyi analiz yapılabileceğine işaret etti.

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bağcı, Türkiye’nin kesinlikle Afganistan’daki Taleban yönetimini ilk tanıyan ülkelerden birisi olmaması gerektiğini vurguladı. Bununla birlikte AB ve Avrupa ülkelerince Taleban ile diyalog kurulması girişimlerini doğal ve kaçınılmaz gördüğünü kaydeden Bağcı, Türkiye’nin de benzer şekilde Taleban ile görüşmeler yürütebileceği görüşünü dile getirdi. Bağcı, ayrıca Taleban’ın uluslararası ilişkiler ve siyaset mekanizması içerisinde özellikle resmen tanınma istiyorsa tavizler vermek zorunda kalacağı düşüncesini ifade etti.

İstanbul Ayvansaray Üniversitesi bünyesinde Güvenlik Bilimleri ve Uygulamaları Anabilim Dalı Başkanlığı’nı da yürüten Prof. Dr. Yavuz, ABD’nin Afganistan’da geride askeri malzeme bırakması noktasında soru işaretleri bulunduğunu dile getirdi. Taleban yönetimiyle ilişkileri itibariyle Çin’in etki alanını arttırdığını vurgulayan Yavuz, bundan sonrasında Taleban’ın kendi iktidarını devam ettirebilmek için Çin gibi ülkelerle Afganistan’a istikrar getirme çabasına girişebileceğini kaydetti. Aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nden Emekli Kıdemli Albay olan Yavuz, askeri ve güvenlik politikaları açısından ise ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle ilgili epey süre tartışmalar yaşanacağını da vurguladı.

Prof. Dr. Hüseyin Bağcı ve Prof. Dr. Celalettin Yavuz, VOA Türkçe’nin sorularını şöyle yanıtladı:

Afganistan ABD’nin ve NATO’nun mutlak yenilgisi mi?

Your browser doesn’t support HTML5

Afganistan ABD’nin ve NATO’nun Mutlak Yenilgisi mi?

VOA: Afganistan’ın 20 yıllık NATO ve ABD askeri varlığı sonrasında son durumunu nasıl yorumluyorsunuz?

Prof. Dr. Bağcı: Amerika Birleşik Devletleri’nin 20 yıllık Afganistan macerası en azından şu aşama askeri fiyaskoyla sonuçlanmıştır gözüküyor. Hatta bazıları buna ikinci Vietnam vakası, Saygon vakası olarak bakıyor. Ama ABD’nin 3 trilyondan fazla bir parayı buraya yatırmış olması, 20 yıldır Afganistan’da fiziken orada bulunarak Taleban’a karşı mücadele etmesi sonucunda Taleban’ın gücü ele geçirmesi ve Amerika'nın çekilmesi, Amerikan askeri tarihi açısından bakıldığında bir zayıflama veyahut da bir kaybetme olarak değerlendirilebilir. Ancak uzun süreli olarak bakıldığında ABD’nin NATO’yla birlikte Afganistan'dan çekilmesi bir taktik çekilmeyi de beraberinde getirdi. Taleban ile ABD arasında görüşmeler, müzakereler yapıldı zaten karşılıklı mutabakat sonucunda ABD askerlerini çekme kararı aldı. Kaldı ki bu Joe Biden’ın değil Donald Trump’ın kararıydı. Orada kararı uygulamak açısından Amerikan dış politikasında. Ama bugünkü nokta itibariyle ABD, ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan yatırımları yeterince iyi yapamadığı için ve Taleban örgütünün mücadelesinde de zayıf kaldığı için geri çekilmek zorunda kaldı. Afganistan imparatorluklar mezarlığıdır, İskender orada kaybetti, İngiltere kaybetti, Sovyetler Birliği kaybetti. Şimdi de Amerika kaydetti. Amerikan’ın orada kaybetmiş olması ayıp bir şey değil tam tersine tarihsel olarak bakıldığında diğer imparatorluklar gibi doğal sonucu olmuş oldu. Ancak ABD’nin önümüzdeki dönemde Taleban ile ilişkilerinin nasıl bir boyut alacağı merak konusu.

Prof. Dr. Yavuz: Başta ABD gibi bir küresel güç olmak üzere o küresel gücün sürüklediği NATO’nun karşısında hiç de güçlü olmadığı düşünülen Taleban’ın galibiyeti gibi görünüyor. Biraz üzücü ama çünkü Türkiye de NATO ittifakı üyesi. Dolayısıyla savunma ve güvenlik politikaları çalışması içindeki birisi olarak ve emekli bir asker olarak bunu söylemekten büyük bir üzüntü duyuyorum ama sadece Türkiye değil az önce söylediğim üzere ABD ve Amerika’yı izleyen Japonya’yı bir tarafa bıraktığımızda G7 ülkeleri ve Avrupa ülkeleri de bu yenilgi içerisinde. 20 sene önce 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’ye yönelik saldırılardan sonra El Kaide örgütünün lider ve militan kadrosunu koruduğu kolladığı yardım yataklık yaptığı gerekçesiyle Taleban’ı hedef almış ve ülke yönetiminden uzaklaştırmıştı. Şimdi ise ABD ve NATO yenilgiyi kabul etmiş gibi görünüyor. Bu durum, askeri kurumlar ve güvenlik politikalarıyla ilgili tüm düşünce kuruluşları için artık en tartışmalı konu haline gelmiştir.

AB Çin ve Rusya’nın etkisini azaltmak için mi Taleban ile görüşecek?

Your browser doesn’t support HTML5

AB Çin ve Rusya’nın Etkisini Azaltmak İçin mi Taleban ile Görüşecek?

VOA: AB’nin Taleban ile diyalog yürütme kararını nasıl değerlendiriyorsunuz ve ABD ne yapacak?

Prof. Dr. Bağcı: Avrupa Birliği’nin bu kararı benim için sürpriz değil. Çünkü Avrupa Birliği’nin bir birlik olarak ve Avrupa Birliği'nin üyelerinin tek tek Afganistan'da büyük çıkarları var. Göçmenler konusu başta olmak üzere. AB’nin bu kararı Taleban’ı eğitme, uluslararası sistemin içerisine çekebilme konusunda önemli bir adım. Ama Taleban’ın da belirli konuları yerine getirmesi gerekiyor, Avrupa’dan gelebilecek dış yatırımlara, desteğe ve siyasi anlamda tanınmışlığa ihtiyacı var. ‘ABD ne yapacak? sorusuna verilecek yanıt, ABD zaten ilişkileri askıya aldı, büyükelçiliğini Katar’a çekti. Askıya almış olmak ilişkileri bitirmiş olmak değildir. Elbise gibi astınız, ihtiyacınız olduğunda tekrar giyersiniz. Taleban ile zaten müzakereleri yöneten ABD yönetimi, Mart ayında anlaşma imzalayan ABD yönetimi, geri çekme uygulayan Amerikan yönetimi. O nedenle Amerika şu anda uluslararası alanda büyük bir itibar yitirdiği için, bunun getirdiği sorun ile birlikte Taleban yönetimini kolay tanımayacakmış gibi gözüküyor. Ama Avrupa Birliği’nin Taleban ile birlikte konuşma, görüşme ve ilişkileri geliştirme çabası bence Taleban’ın Çin’e, Rusya’ya ve Pakistan’a teslim edilmemesi anlamına da geliyor. O nedenle bu kadar beni şaşırtmadı yerinde bir karardır. Türkiye de bu çerçevede Avrupa Birliği ile birlikte hareket etmesi gereken ülkeler arasında yer alıyor. ABD eninde sonunda Afganistan'da yönetim ile bir şekilde diplomatik ilişki kuracak. Ama Türkiye’nin Taleban’ı ilk tanıyan ülke olmaması gerektiği konusundaki görüşünü de burada bir defa daha ifade etmek istiyorum.

Prof. Dr. Yavuz: ABD de tanıma konusunda açık değil ama izlemede. Avrupa Birliği ise, ABD’ye ve diğer ülkelere kıyasla demokratik değerlere daha çok dikkat çekmeye çalışıyor. Ancak zaten siyasi birliğini oluşturamamış AB’nin, ABD’nin birdenbire çekilmesi, NATO’nun yenilmiş olmasıyla kafası karıştı. Aslında görüşmeler devam ediyordu ve ABD tarafı da böyle bir çekilmeyi beklemiyordu. Çin ve Rusya’nın daha etkin olacağı Afganistan konusunda AB, bundan sonra ABD’ye de bu konuda biraz temkinli yaklaşabilir. AB ülkeleri arasında mesela Fransa pragmatik olarak düşünüp Taleban yönetimini tanıma kararı alabilir. Almanya da aynı şeyi söyleyebilir. AB ülkeleri, bir anlamda ABD’nin Afganistan’da kendilerini bir anlamda aldatmış olduğunu hissetse de yine Amerika’nın nasıl hareket edeceğini beklemeyi de tercih edebilir.

“Uluslararası ilişkiler ve siyaset Taleban’ı eğitecektir”

VOA: Afganistan'ın yakın geleceğine ilişkin beklentileriniz neler?

Prof. Dr. Bağcı: Afganistan’da iki türlü senaryo var. Birisi Taleban’ın hükümet kurduğunda ülkeye istikrar getirmesi, bunu yaparken ekonomi ve siyasi konularda başarılı olması. Bugün de devam eden karışıklıklar Taleban’ın askeri açıdan da tüm ülkeyi kontrol edip edemeyeceği sorusu da halen açık. Afganistan’da halen bir iç çatışmaya gidilebilir. Taleban için en büyük sorun ülkeyi nasıl yöneteceği sorunu. Uluslararası alanda tanınmışlık olmak gerekiyor. Konuşuyor olmak ile, tanınıyor olmak iki ayrı kavram. Taleban ile Türkiye dahil herkes konuşuyor. Ama resmi olarak tanınıyor olmak süreci, Taleban’ın uluslararası hukuk kuralları çerçevesince vereceği tavizlerle belirli olacak. Uluslararası hukuk kurullarını yerine getirmesi lazım. Aksi takdirde tecrit edilecektir ve tanınmayacaktır. O nedenle Taleban'ın ama acilen bir meşruiyet kazanması için tanınması gerekiyor ve bunun için de siyasi tavizler vermesi kaçınılmaz. Ben siyasetin Taleban’ı eğiteceğini düşünüyorum.

“Afganistan’ın geleceğinde soru işaretleri çok fazla”

Prof. Dr. Yavuz: Şimdi ABD, Afganistan’dan çekilirken acaba neyi düşünüyordu, kestirebilmemiz mümkün değil. Mesela 15 Aralık 2011’de Irak’ta çekilirken kestirmek mümkündü, çekildi ama ABD’li şirketler Irak’ta kalmıştı. BM şemsiyesi altında tekrar Irak’ta ve IŞİD’in (DEAŞ) önemli bir terör örgütü haline gelmesiyle birlikte Irak’ta askeri faaliyet de yürütüyor. Afganistan ise çok daha farklı bir coğrafya, Irak gibi değil. Irak’ın petrol ve doğalgaz üreticiliğiyle çekiciliği vardı. Afganistan’a baktığımızda ise Çin ile komşu olduğunu görüyoruz. Afganistan’ın bakır madenlerini de önemli ölçüde Çin işletiyordu, şimdi de Taleban’ın Çin ile işbirliğini arttıracağı açıklamaları sözkonusu. Amerika ise parçalandığı, imha edildiği ifade edilmekle birlikte, Afgan Ordusu’nun da direnmemesiyle birlikte geride silah ve cephanesini bıraktı. Doğrudan bırakmış olmayabilir ama bunlar Taleban’ın eline geçti. Şimdi ABD, bunu plan dahilinde mi yaptı yoksa ne için yaptı bilemiyoruz. Yarın Taleban, Çin ile de karşı karşıya gelir mi bilmiyoruz ama şu aşamada Afganistan sanki Çin’e teslim edildi gibi görünüyor. Afganistan’ın çeşitli yerlerinde direniş yok mu var. Dolayısıyla Afganistan’ın geleceğinde soru işaretleri çok fazla. Mesela Rusya denklemde nasıl yer alıyor? Afganistan gibi bir yerde demokrasiyi parmağını şıklatarak getirmek mümkün değildir, bunu görebiliyoruz.

Taleban’ın kontrolu sağlamasında ABD’nin rolü sorgulanıyor

VOA: Afganistan’ı Taleban’ın kontrol etmesi kaçınılmaz sonuç muydu?

Prof. Dr. Bağcı: Burada ilginç bir nokta var. ABD’nin aslında 11 Eylül’e kadar çekilmesi gerekiyordu, sonra 31 Ağustos olarak belirlendi. Taleban çok hızlı bir şekilde ülkeyi kontrol etmeye başladı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani ‘Bir iç savaşı engellemek istiyorum” diyerek ülke dışına kaçtı. Taleban şimdi bir terör hareketinden devlet yönetmeye dönüşen bir grup haline geldi. O nedenle burada ABD’yle bir eşgüdüm var mı, yok mu sorusu ucu açık bir soru. Ama ABD’nin tahliye ettiği askerlerin sayısı itibariyle dünya tarihinde ender görülen bir tahliye süreci yaşandı. 120 bin kişilik bir kitleyi öylesine kısa süre içerisinde tahliye etmek kolay değil. Ama geri çekilmesi ABD’nin, Taleban ile, terörle mücadelesinde başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Afganistan’dan da vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Farklı bir ilişki boyutu yaşanacak ve Taleban'ın da şüphesiz ABD ile işbirliğine gireceği günler şu anda zaten devam ediyor gelecekte de devam edecek.

Prof. Dr. Yavuz: 2010’lu yıllardan itibaren Taleban’ın tekrardan iktidara geleceğini ifade etmiştim. Afganistan’da ABD’nin artık Taleban ile görüşmeye başlayacağı yönünde haberler gündeme gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla ABD buradan çekilecek ancak çekilirken acaba Afganistan’da geride tortu bırakmadan nasıl çekilebileceği düşünceleri gündemdeydi. Ancak öyle bir çekilme oldu ki herhalde daha beter bir enkaz olamazdı. Şu aşamada Taleban ile Katar’daki görüşmelerde nasıl, hangi koşullarda anlaşıldı bilmiyoruz. Belki Katar resmi makamlarınca açıklamalar yapıldığında ya da belki Zalmay Halilzad (ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Afganistan Özel Temsilcisi) hatıralarını anlatırsa bir gün daha iyi öğrenebiliriz. Ama şunu görüyoruz ABD, Taleban ile uzlaşma içerisinde olmuş ve adeta ‘Benden sonra tufan’ diyerek Afganistan’dan ayrılmak istemiştir. Bunu hiçbir yerde Afganistan’daki kadar kötü yapmamıştı. Taleban, Peştun kimliğine sahip. Afganistan’ın en az yüzde 45’i Peştun ve bunun sınırlar arasında gidiş gelişler olduğu için yüzde 55 oranına dayandırılması da söz konusu. Şimdi bu yüzde 45 ama sinerji ile beraber yüzde 60’ını etkiliyor. Çünkü homojen bir yapıya sahip olmayan bir Afganistan’dan bahsediyoruz. Afganistan’da Özbekler, Tacikler, İran asıllı Farslar da var. Dolayısıyla en büyük kitleyi oluşturduğu için Taleban’ın sırtını dayadığı Peştunlar, Afganistan’ın kendisi ve dolayısıyla iktidara gelmesi normaldi. Zaten 2001 yılında öncesinde de Taleban orada iktidarı ele geçirmişti