Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son aylarda “400 vekil istiyorum” ifadesiyle hayata geçirmek istediği Başkanlık Sistemi, AKP’nin 100 maddelik Yeni Türkiye Sözleşmesi ve 352 sayfalık seçim beyannamesinde yer aldı.
Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Yetki kargaşasıyla malul hale gelmiş̧ olan idari yapının ve yürütme erkinin yeniden düzenlenmesine ihtiyaç̧ bulunmaktadır” dedi.
Davutoğlu, bugün Ankara’da düzenlenen AKP aday tanıtım toplantısıyla seçim bildirgesini ve başlığı “Yeni Türkiye Sözleşmesi” olarak değiştirilen, içeriği güncellenen 2023 için hedef ilkelerini kamuoyuna açıkladı.
Ahmet Davutoğlu dönemi ikinci yarı mı?
Kürsüden konuşmasına, "Bütün bu seçimlerden, bütün bu mücadele sathından zaferle çıkmış AK Parti kadrolarını selamlıyorum" sözleriyle başlayan Davutoğlu, bu mücadele alanlarında, seçim meydanlarında, bu kadrolara liderlik yapmış Kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı da selamladığını söyledi. Erdoğan ile dün telefonda görüştüğünü de belirten Davutoğlu, kendi liderliğinde AKP’yi ilk kez seçime taşıdığı süreç ile ilgili ‘miras’ ve ‘emanet’ ifadelerini kullanmasıyla dikkat çekti. Konuşması sırasında arkasındaki panoda “Yeni Türkiye Yolunda İkinci Yarı Başlıyor” sloganı yansıtan Davutoğlu, “Şimdi bu miras üzerinde, bu şanlı başarıların arkasında yeni bir meydana, seçim meydanına, sandığa ve yeni bir zafere yürüyoruz. Yeni zaferimiz şimdiden hayırlı ve mübarek olsun. Bu dava da bize onun emanetidir. Bu salonda yaptığımız olağanüstü kongrede söyledim. Bizim davamız bir vefa davasıdır, bir erdem, bir ahlak davasıdır. Siyasi rant veya ekonomik rant davası değildir. Bu emaneti omuzlarımızın gücü yettiğince geleceğe, gelecek nesillere taşıyacağız” değerlendirmesinde bulundu.
‘Ya Allah Bismillah’ ile Başkanlık Sistemi
AKP Genel Başkanı Davutoğlu, konuşmasının ardından “Ya Allah Bismillah” diyerek bizzat kaleme aldığı belirtilen Yeni Türkiye Sözleşmesi’ni okudu. Davutoğlu, sözleşmede kendi kelimeleriyle ‘Başkanlık Sistemi’ ve yürütme erki ile sivil-askeri bürokrasi için hedeflerini şöyle dile getirdi:
“Yürütme erkinde yetki-sorumluluk dengesinin hiçbir tereddüde mahal vermeyecek bir açıklıkta ortaya konması yönetimde etkinlik ve hesap verilebilirlik ilkelerinin hayata geçirilmesi açısından bir zarurettir. 2007 yılında yapılan anayasa reformunun ilk uygulaması olarak 2014 yılında Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçilmesi ile birlikte idari yapının Başkanlık sistemi yönünde yeniden yapılandırılmasını, yetki kargaşasının giderilmesi ve hesap verilebilirliğin gerçek anlamda tesisi için gerekli görmekteyiz.
Başkanlık sistemini, zikrettiğimiz özgürlükçü Anayasal çerçevede, yasama ve yürütmenin müstakil olarak etkin olduğu, demokratik denge ve kontrol mekanizmalarının öngörüldüğü, toplumsal farklılıkların siyasal temsilinin sağlandığı bir yönetim modeli olarak tasavvur ediyoruz.
Bütün siyasi tarafları ve sivil toplum kesimlerini etkin yönetim ve hesap verilebilirlik ilkeleri çerçevesinde bu yeniden yapılandırma sürecine katkıda bulunmaya davet ediyoruz. Her ne surette olursa olsun yürütme erki de yasama ve yargı erki gibi anayasal denetime açık olacaktır.
Yürütme erkinin aygıtları olan sivil ve askeri bürokrasi, kadim siyaset kültürümüzden gelen ehliyet ve liyakat esasları ile çağdaş bürokrasinin rasyonel ve profesyonel kuralları içinde yapılanırlar ve çalışırlar. Üstlendikleri işlevler ve görevler açısından hesap verme makamında bulunan ve milli iradeyle göreve gelmiş sivil otoriteye tek tek ve bir bütün olarak tâbidirler.”
Başkanlık Sistemi, TBMM’de masadaydı
Ahmet Davutoğlu’nun açıkladığı üzere AKP, seçim sürecine anayasa değişikliğiyle birlikte rejim değişikliğine gidileceğini resmi seçim vaadine dönüştürdü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, son dönemdeki konuşmalarında, “400 vekil istiyorum” ifadesiyle TBMM’de eğer tek parti ezici sandalye çoğunluğuna sahip olursa anayasa değişikliği yapılacağını ifade ediyordu. Erdoğan, “7 Haziran seçimlerinde biz yeni Türkiye’yi istiyorsak, 400 milletvekilini vereceğiz. Yeni Anayasa istiyorsak, 400 milletvekilini vermek lazım. Bunlarla uğraşmaya gerek yok. Başkanlık sistemi istiyorsak, 400 milletvekilini vermek lazım ki bu gerçekleşsin” diye sesleniyordu.
Böylece bugün itibariyle AKP açısından Erdoğan’ın günlerdir ifade ettiği ‘Başkanlık Sistemi’, Türkiye’de 7 Haziran’da seçimiyle seçmenlere sunulması vaad edilen en önemli değişiklik olarak da ortaya konulmuştu.
‘Başkanlık Sistemi’, aslında AKP’nin resmi metninde ilk kez yer alıyor değil. Anımsanacağı üzere, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in başkanlığında uzun süre AKP, CHP, MHP ve HDP’nin katılımıyla yürütülen yeni Anayasa hazırlığı çalışması yapılmıştı. Yeni Anayasa yazımı sürecinde, pek çok başlıkta 4 siyasi parti arasında uzlaşma sağlanmasına karşın yürütme ve yasama bölümlerinde kilitlenme yaşanmıştı. AKP, önerdiği yeni anayasa teklifinde masaya Başkanlık Sistemi’ni getirmişti ve sonrasında muhalefet ile uzlaşılmaması tablosu ortaya çıkmıştı. Çiçek’in arabuluculuk girişimleri de yanıtsız kalınca yeni anayasa hazırlığı rafa kalkmıştı.
AKP Anayasası’nda sistem neydi?
AKP tarafından sunulan yeni anayasa teklifinde, Başkanlık Sistemi’ni içeren bölüm ise ‘Yürütme’ başlığı altında, ‘Başkan’ TBMM’de seçiliyordu. O seçim şöyle ifade edilmişti:
“Madde 20- (1) Başkan, kırk yaşını doldurmuş, yüksek öğrenim yapmış ve milletvekili seçilme yeterliliğine sahip vatandaşlar arasından, halk tarafından seçilir. Başkan’ın görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Başkan seçilebilir. (2) Başkanlığa son genel seçimde en az yüzde beş oranında oy almış olan siyasi partiler ile en az yüzbin seçmen aday gösterebilir. (3) Başkan seçilen milletvekilinin TBMM üyeliği sona erer.
Madde 21- (1) Genel oyla yapılacak seçimde, geçerli oyların salt çoğunluğunu alan aday Başkan seçilmiş olur. İlk oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapılır. Bu oylamaya, ilk oylamada en çok oy almış iki aday katılır ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Başkan seçilmiş olur. (2) İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların çoğunluğunu aldığı takdirde Başkan seçilmiş olur.”
Başkan’ın görev ve yetkileri ise, bugünkü Anayasa’da Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile ilgili bölümdeki tüm görev ve yetkileri kapsayan şekilde kaleme alınmıştı.
En dikkat çekici bölüm ise, TBMM dışında veya bir başka deyişle parlamento rejimine aykırı olarak ‘Başkanlık kararnamesi’ başlığı altında Başkan’ tanınan yetkilerdi. O bölümde, şöyle denilmişti:
“Madde 23– (1) Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Bir konuda Başkanlık kararnamesi çıkarılabilmesi için kanunlarda o konuyu düzenleyen uygulanabilir açık hükümlerin bulunmaması şarttır. Kişi hak ve hürriyetleri ile siyasi hak ve hürriyetler kararname ile düzenlenemez. Kararnameler ile kanunlarda aynı konuda farklı hüküm bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır. (2) Başkan, kanunların uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilir. (3) Kararnameler ve yönetmelikler, yayından sonraki bir tarih belirlenmemişse, Resmî Gazetede yayınlandıkları gün yürürlüğe girer.”
Başkan’ın cezai sorumluluğuna gelince ise, TBMM’de soruşturma önergesi verilebileceği hükmü yer almıştı. Eğer TBMM kararı alınırsa Başkan’ın Yüce Divan yani Anayasa Mahkemesi’nde yargılanması öngörülmüştü.
CHP’ye alkış, HDP’ye ise silah eleştirisi
AKP toplantısında ayrıca muhalefet de hedefteydi. CHP’nin seçim kampanyasını “Milletçe Alkışlıyoruz” sloganı üzerine kurmasına yönelik eleştirilerine devam eden Davutoğlu, “Alkışlayan, konuşamayan vizyon üretemeyen ama birilerinin aklıyla alkışlayan Kılıçdaroğlu'na sesleniyorum. Bizim bu kapsamlı seçim beyannamemiz ve biraz sonra açıklayacağım ve ilan edeceğim yeni toplumsal sözleşmemiz karşısında sözünüz nedir? Amerika'dan ithal alkış propagandalarıyla kedilerle bu işi çözemezsin. Bizi 13 yıldır dünya alkışlıyor, senin alkışına ihtiyaç yok” dedi.
Demirtaş ve ekibine seslendiğini belirten Davutoğlu, “Hani İstanbul’da konuştuğunda barış güvercini ama Ağrı’da şiddetin sözcüsü. Terörün sözcüsü HDP ve Demirtaş’a sesleniyorum; bukalemun siyasetini bırakın. Neyseniz mertçe söyleyin, mertçe karşımıza çıkın ama iki yüzlü, üç yüzlü, beş yüzlü siyaseti bırakın. Demokrasiyle ilgili tavrınızı açık bir şekilde koyun. Eğer HDP demokratik bir siyasi partiyse, Demirtaş da bunun eş başkanıysa çıksın ve desin ki 'seçim kampanyaları süresince ve seçim günü hiç bir baskıyı, hiç bir silahlı baskıyı kabul etmiyoruz” diye konuştu.
Sandık için ‘Başbakan’ sözü
Seçim günü sandık güvenliğini sağlayacaklarını kaydeden ancak bunun için polisiye tedbirleri işaret etmesi ise dikkat çeken Davutoğlu, “Güvenlik güçlerimiz özgürlük ortamında seçimlere gidilebilmesi için ne tedbir alıyorsa bu tedbiri alacaktır. Başbakan olarak da gerekli talimatları, hükümet olarak da verdik. Türkiye'nin her köşesinde, Hakkari'den Edirne'ye kadar her yerde seçim tam bir güvenlik içinde yapılacaktır” sözünü verdi.
Ayrıca 6 bin 223 aday arasından 550 aday seçtiklerini belirten Davutoğlu, aday adaylığı sürecine katılanlara da teşekkür etti.
AKP’nin seçim için 6 ayrı şarkı hazırladığını da duyuran Davutoğlu, şarkılar için Erhan Güleryüz, Uğur Işılak, Özhan Eren, Volkan Arslan ve Alper Kış'a da teşekkür etti.
Erhan Güleryüz'ün "Bize Her Yer Türkiye", Uğur Işılak'a ait "Söyle Var Mısın" ve "Selam Olsun", Volkan Arslan'ın "Aşk ile Sevda ile", Alper Kış'ın "Ak Yürekler (Yeni Türkiye), Özhan Eren ve Erhan Güleryüz'ün "Yakın Işıkları", AKP seçim kampanyası şarkıları oldu.
Toplantının yapıldığı salonda dev bir Atatürk posteri ve dev Erdoğan fotoğrafı bulunmaması dikkati çekti.