Başta basın özgürlüğü olmak üzere Türkiye'nin demokrasi ve inan hakları alanında vardığı nokta Washington’da daha sık gündeme gelir oldu. Gazetelerde yorumlar, sivil toplum kuruluşları tarafından raporlar yayınlanıyor.
Bu hafta Ortadoğu Demokrasi Projesi (POMED) adlı düşünce kuruluşu “Türk Demokrasisi: Yurtdışında Model; Yurtiçinde Zorluklar” konulu bir oturum düzenledi. Toplantıda, konuşmacılar Türk demokrasisinde mesafe alınmasına rağmen ciddi sorunların devam ettiğini vurguladı.
Konuşmacılar arasında yer alan St. Lawrence Üniversitesi Öğretim Üyesi, insan hakları uzmanı Howard Eissenstat, toplantının ardından Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtladı ve özellikle basın özgürlüğü konusundaki sorunlara vurgu yaptı: “Türkiye’de 100’ün üzerinde gazeteci hapiste – ya yargılanmayı bekliyor ya da yargılanıyorlar. Buna ek olarak şüphe uyandıran bazı işten çıkarma olayları yaşandı. Türk basını üzerinde baskı yaratan davalar var. Bu sorun oluşturuyor. Türkiye’yi özel kılan unsurlardan biri canlı medya ortamıdır. Ve bu tehlike altında...”
Eissenstat, Türkiye’de “muhaliflere savaş açıldığını” söyledi: “Elbette, çok sayıda dava ve tutuklama var; Kürtlerle ilgili olarak, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili olarak… Her iki davanın da geniş bir şemsiye haline dönüştüğünü görüyoruz; her ikisinde de olaylarla bağlantısı çok kuvvetli olmayan çok sayıda kişi dava edildi. Türkiye’yi hem bir akademisyen, hem de insan hakları savunucusu olarak inceleyen biriyim. İnsan hakları ve akademi çevrelerinde büyük saygı toplayan Büşra Ersanlı veya Nobel barış ödülüne aday gösterilen Ragıp Zarakolu gibi insanların terörist olarak hedef alınması inanılması güç bir şey. Ufak tefek olaylar nedeniyle tutuklanan çok sayıda öğrenci, genç var. Abdullah Gül’ün katılacağı bir toplantıda bulunan bir gencin üzerinde yumurta bulundu diye savcı onu 11 yıl hapsetmek istiyor. Bu çok saçma.”
KCK davasına; Ergenekon soruşturmasına dikkati çeken Amerikalı uzman gelişmelerin “cadı kazanı” olarak yorumlandığını kaydetti. “Ergenekon soruşturması, Balyoz davası ilk başladığında geçekten heyecanlanmıştım. Güvenlik güçleri içinde bir sorun olduğuna inanıyordum. Etkili bir dava Türkiye için hayırlı bir şey olabilirdi diye düşünüyordum. Ancak bunun yerine, ya aşırı hırs ya da beceriksizlik nedeniyle Türk hükümetini veya Türk hükümetinin sempati duyduğu partileri eleştiren herkes bunun içine çekildi. Ve hükümete muhalif olarak görülmenin dışında başka bir gerekçe olmadan… Ahmet Şık örneğin… O silahlı kuvvetlerin görev sınırını aşmasından kaygı duyan biri olarak tanındı. Ahmet Şık’ın hapse atılması - ve unutmayın 1 yıla yakın bir süredir hapiste – bence bu bir komplonun ortaya çıkarılmasından ziyade düşmanların susturulmasıdır.”
Bunun yanında Amerikalı insan hakları savunucusu Howard Eissenstat Türkiye’de insan hakları alanında önemli ilerlemeler kaydedildiğini de kabul etti: “Kesinlikle ilerleme var. Ve AKP’ye bazı konularda kredi verilmesi de gerekiyor. Örneğin, Kürtlerin kendi dillerini konuşması veya şarkı söyleyebilmesi; Kürtçe dershanelere izin verilmesi; Anayasa reformu, bazıları çok olumluydu, bazıları sorunlu… Yani tümüyle baktığınızda bugünün Türkiye’siyle 10 yıl öncesinin Türkiye’siyle kıyasladığınızda ülke daha özgür. Ancak 2007-2008 Türkiye’siyle bugünü kıyasladığınızda daha karamsar bir tablo çıkıyor. Bana öyle geliyor ki, AKP’nin reforma, insan haklarına bağlılığı azaldı.”
POMED toplantısında Washington’da sürekli olarak tartışılan Türkiye Arap ülkelerine model olabilir mi sorusu gündeme geldi. Howard Eissenstat şöyle konuştu: “Araplar nelere bakıyor, onu düşünelim: Türkiye’nin başarılı bir ekonomisi var; ekonomik çeşitlilik var. Türkiye’nin dikkate değer bir eğitim sistemi var. Türkiye’nin demokratik seçimlere bağlılığı var. Bütün bunlara bakıyorlar. Bir konu daha var ki biraz daha karmaşık: Türkiye’de dindar insanlar fiili olarak hükümette yer alabiliyor. Şimdi Ortadoğu’da bazı insanlar AKP’yi İslamcı bir parti olarak görüyor. Burada bir yanlış anlama var bence. Bence AKP’nin dindar bir tabanı var ama öyle şeriat getirecek bir İslamcı niteliği yok. Yani AKP ile örneğin Müslüman Kardeşler arasında çok ciddi bir fark var.”
Eissenstat Türkiye modeli dendiğinde, insanların ya Türkiye deneyiminin faklı unsurlarına baktıklarını, ya da düşledikleri bir Türkiye’den söz ettiklerini söylüyor.