"ABD İlk Anda İşbirliği Yapsaydı Farklı Olurdu"

AKP Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Ali Şahin, mülteci krizi ve terör sorunu açısından Şam rejimini devirme konusunda Türk hükümetinin “dünya etkilenecek” uyarısına rağmen, ABD’nin geçmişte işbirliği yapmamasını ve güvenli bölge oluşturulmamasını eleştirdi. Şahin, “Terör örgütleri türeyebileceği, Suriye’deki sıkıntılı tablonun bölgeyle sınırlı kalmayacağı yönündeki Türkiye’nin uyarıları dinlenilseydi, eğer o gün gerçekte ABD öncülüğünde, NATO müdahalesiyle, AB’nin de takınacağı tavır ile Esed rejimi oradan bertaraf edilse idi dünya bugün bunları konuşmuyor olacaktı,” dedi.

Ali Şahin, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde Ağustos ayından itibaren IŞİD’e karşı mücadele çerçevesinde İncirlik Üssü’nün kullanıma açılmasıyla birlikte yaşanan gelişmeleri, 2002’den 7 Haziran seçimlerine değin iktidardaki ve halen de birinci parti konumundaki AKP gözüyle yorumladı.

Amerika’nın Sesi’nin sorularını yanıtlayan Şahin, muhalefet partilerinden özellikle Suriye konusundaki sert eleştirileri yanıtlarken, Avrupa’nın mülteci politikasına tepki gösterdi.

AKP Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Ali Şahin

ABD ile model ilişki

Türk – Amerikan ilişkilerini ‘model ilişki’ olarak nitelendiren Şahin, “Tarih boyunca istikrar içerisinde türbülans süreci yaşamadan ilerliyor. Türkiye bölgesinde stratejik önemde bir ülke..Konuşlandığı coğrafyası hasebiyle de ABD ile birlikte Amerikan tarihinin başladığı süreçten bugüne istikrarlı ortak içerisindeyiz. Bu ortaklığımız Soğuk Savaş döneminde işbirliğine, bölge gelişmelerinde ortak harekete dönüşmüş, bugün de terörle mücadelede devreye girmiş stratejik ortaklık ilişkisi içerisinde görüyoruz,” dedi.

Türkiye’nin en başından beri Suriye'de terör örgütlerinin zemin bulmasıyla ortaya çıkacak tehdit konusunda uyarıda bulunduğunu kaydeden Şahin, ancak bu uyarıya yeterince kulak verilmediğini dile getirdi. “Suriye'deki Esed rejiminin sona erdirilmesi noktasında ABD işbirliği içerisinde gerekli müdahaleyi yapabilseydik, muhalefet yanında yer alabilseydik farklı olabilirdi. Ama bugünkü durum[da] maalesef dünyadaki terör ikliminde El Kâide ‘out’ IŞİD ‘in’ olduğu bir süreci yaşıyoruz. Bu süreci yönetecek en güçlü iki ülke de bölgede ABD ve Türkiye. Bu da başlamış durumda” diyen Şahin, maliyetli bir süreç olan terörle mücadelede kesin netice almanın zor olduğunu da vurguladı. Öncelikle terör örgütleri ideolojik anlamda, maliyet anlamında zemin bulduktan sonra mücadelenin zorlaştığını kaydeden Şahin, artık dünyada ülkeler arası savaşlar değil terör örgütlerine mücadele konusunda askeri-siyasi planlamalar gerektiğini ifade etti.

Suriye içişlerine müdahale edildi mi?

“Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşı destekler yönde politika izlediği profili çizdiği” iddiası içinse “Kesinlikle çizmedi” diyen Ali Şahin, Suriye ile 910 kilometre sınıra sahip Türkiye’nin komşu ülkesiyle etnik bağları olduğunu vurguladı. Gaziantepli olarak kendi akrabalarından bazılarının Suriye’de yaşadığını söyleyen Şahin, Suriye’nin adeta Türkiye’nin doğal uzantısı olduğunu ve hatta geçmiş yıllarda Suriye ile vize kaldırma noktasına gelindiğini hatırlattı. Arap Baharı başladığında Esad ile iyi ilişkiler içerisindeki Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisine uyarılarda bulunduğunu kaydeden Şahin, “Suriye’nin bir an evvel kendi iç politikalarıyla özgürleşerek o iklimden etkilenmeyeceğini söylemiştik. Türkiye, Suriye'nin içişlerine müdahale etmek değil doğrudan Esed’ın şahsen istediği hazırlanan hukuki açılım paketlerini hayata geçirmesi konusunda her türlü yardımı sundu. Hatta o döneme değin nüfus cüzdanları olmayan Suriye’nin Kürt vatandaşlarına ilk kez kimlik çıkartıldı. Türkiye, bir an evvel açılım paketleri hayata geçirilmeli çağrısı yapmıştır. Ancak Esed, Baas rejimi baskısını kabullenerek halkına karşı silah doğrultacaktı veya halkını özgürleştirerek halkın kahramanı olacaktı ama bu ikileminden ilkini tercih etti. Halkını öldüren bir lider haline geldi ve Suriye bu noktaya sürüklendi,” dedi.

Türkiye’nin Ortadoğu’ya bir rejim yükleme veya ilham kaynağı olma peşinde koşmadığını kaydeden Şahin, “Ama Türkiye’nin, Ak Parti döneminde elde ettiği kazanımlar, özgürlükler, değerler tabii Ortadoğu halklarına ilham kaynağı olmuştur. Ama bir ihraç etme söz konusu değildir” yorumunda bulundu.

ABD’nin Irak’a ‘demokrasi’ ve Afganistan’a ‘özgürlük’ gerekçesiyle savaşlar açtığını anımsatan Şahin, Türkiye’nin de Suriye’de demokratik, hukukun üstünlüğüne dayalı, insan haklarına saygılı bir rejim olmasını desteklediğini ifade etti. O dönemki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Esad ile bizzat biraraya gelerek Suriye ile en az 60 kez görüşme gerçekleştirdiğini açıklayan Şahin, dolayısıyla Türkiye’nin Suriye ile yürüttüğü bu sürece “içişlerine müdahale” eleştirisinin doğru olmadığını söyledi.

Suriye’de terör nasıl zemin buldu?

Türkiye'nin Batı’ya yaptığı uyarısında Şam rejimine müdahale edilmezse Suriye'de otorite boşluğu oluşabileceğini defalarca dile getirdiğini vurgulayan Şahin, teröre zemin oluşması açısından ‘kırılma noktası’nı şöyle açıkladı:

“Terör örgütleri türeyebileceği, Suriye’deki sıkıntılı tablonun bölgeyle sınırlı kalmayacağı yönündeki Türkiye’nin uyarıları dinlenilseydi, eğer o gün gerçekte ABD öncülüğünde, NATO müdahalesiyle, AB’nin de takınacağı tavır ile Esed rejimi oradan bertaraf edilse idi dünya bugün bunları konuşmuyor olacaktı. Bu yapılmayınca Suriye uluslararası güç alanı haline geldi. İşin içerisine İran girdi. İran için Suriye İsrail’e kadar uzun bir Şii koridorunu oluşturuyor. İran; Irak, Suriye ve Lübnan koridoru üzerinden Hizbullah gerçeğiyle İsrail'i tehdit edebiliyor. Eğer koridorda Suriye halkası koparsa İsrail’i tehdit edemeyeceği kaygısında.. İran hem rejim hem mezhepsel hem de stratejik kaygılarıyla Suriye içerisindeki bu savaşın bizzat tarafı haline geldi. Geçtiğimiz haftalarda Afganistan’ın açıklamasıyla Suriye’ye İran askeri sevkiyatı yapılması bilgisi dünyayı şoka soktu. Rusya da Suriye’de Esed tarafında yer alarak savaşın parçası oldu. Ancak eleştirimizi masaya koyalım. Bütün uyarılarımıza rağmen ABD ve Batı alemi sadece seyirci kaldı. Sanki Suriye’de işler çığırından çıksın, kartlar tamamen dağılsın yeniden kartları dağıtırız düşüncesi hakimdi. Kırılma noktası, Türkiye’nin müdahale yapılması çağrısında bulunduğu nokta müdahale yapılmamış olması. Benim şaşkınlığım şudur; ABD, terörde hedef olmuş bir ülke ve terörle mücadelede geçmiş tecrübeleri var. Bu otorite boşluğunun kendilerine dönük terör tehdidi olacağını bilmeleri gerekirdi. Irak’ta, Afganistan’da, Somali gibi çeşitli ülkelerde otorite boşluğundan nasıl Batı’yı tehdit eden mekanizmalar ortaya çıktığı biliniyor. Dolayısıyla Türkiye’nin uyarısına rağmen bunun neden olduğunu anlamlı bulamadım. Bundan sonraki süreçte ders çıkarılmalı.”

“Batı sessiz kaldı, Türkiye ağır bedel ödüyor”

Suriye konusunda Türkiye’nin en ağır bedeli ödediğini ve ödemeye de devam ettiğini söyleyen Ali Şahin, “Ama asıl soru şu; ABD’nin stratejik ortağı ve NATO üyesi olmasına rağmen niçin Türkiye yalnız bırakıldı ve niçin bu bedeller ödettiriliyor” diyerek tepkisini paylaştı.

Türkiye’de şu anda 2 milyonu aşkın Suriyeli için 7 milyar dolar bütçe harcamasıyla dünyadaki en büyük sığınmacı sorunu karşısında sınav verildiğini belirten Şahin, Türkiye’de ayrıca sivil toplum örgütler, belediyeler eliyle de inanılmaz bir bütçeyle sığınmacılar için çaba harcadığını kaydetti.

Batı ile Türkiye’nin mültecilere yaklaşımında insani ve maddi açıdan farklı tutum sergilediğini söyleyen Şahin, “Mülteciler Avrupa sahillerinde ölüme terk edilirken, maalesef artık her gün duyduğumuz tekne olaylarıyla Akdeniz’de yaşamlarını sona erdirirken, Türkiye, bize güvenmiş 2 milyon 200 bin civarında Suriyeli kardeşine dini, etnik ayrıma tutmadan kendi sınırları içerisinde barındırıyor,” dedi.

Mevcut tablo nedeniyle ABD başta olmak üzere Batı ülkelerine tepkisini dile getiren Şahin, Türkiye’nin tüm haykırışlarına rağmen okyanus ötesinde ABD’nin bu sese kulak vermediğini söyledi. Şahin, “Bugün yeniden gündemde olan güvenli bölge operasyonunu Türkiye en başında yapabilseydi hem terör bağlamında hem de sığınmacılar bugün böylesi bir dram ile karşı karşıya kalmasaydık. Eğer 50 kilometre derinlikte 100 kilometre boyunca sınırda, hava sahası da Free Zone olacak bir bölge oluşturabilseydik bu derece tehdit altında olmayacaktı Türkiye.. Burada kabahat, kendisine sığınanlara kapı açan Türkiye’nin değil Batılı müttefiklerimizin diye düşünüyorum” eleştirisini paylaştı.

“ABD, Meksika’da güvenli bölge kurmaz mıydı?”

Uluslararası kamuoyunda “Türkiye, Suriye içişlerine müdahale etti” algısı oluşturulduğunu savunan AKP Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Ali Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’de bütün terör tehditlerine rağmen 2 milyonu aşkın sığınmacıyı barındırıyor olmasına rağmen bütün sınır kentleri Hatay’dan başlayarakGaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Mardin, Adıyaman sanki Suriye şehrinde dönüşmüş gibi.. Sadece benim şehrimde Gaziantep’te yaşayan 350 bin Suriyeli var. Terör tehdidine ve böylesi sığınmacı akınına rağmen Türkiye Suriye'nin tek karış toprağına müdahale etmiş değil. Mesela böylesi bir mülteci akını, Meksika sınırında olsaydı. Terör olayları yaşanmış olsaydı ABD müdahale etmez veya güvenli bölge oluşturmaz mıydı? Ben aksine sıfır ihtimal veriyorum. Türkiye, Suriye’ye bırakın müdahale etmeyi son derece sabırlı davranmıştır.”

Bu noktada, Türkiye’nin uyarılarını dinlememesi ve güvenli bölge oluşturulma talebine yanıt verilmemesi itibariyle Türk-Amerikan ilişkilerinde “stratejik ortaklık ilişkisi açısından terslik yok mu?” diye sorduğumuz Ali Şahin, Türkiye tarafından bakıldığında ABD’nin gerek Ortadoğu politikalarında gerekse terörle mücadele süreçlerinde stratejik ortak olarak görüldüğünü söyledi. Fikir ayrılıkları olsa da ABD ile Türkiye’nin, Ortadoğu politikalarında her zaman bölgedeki istikrar açısından karşılıklı stratejik ortak bakışı olduğunu kaydeden Şahin, Türkiye’nin kendi üslerini açmasıyla da bu tavrını yeniden gösterdiğini vurguladı. Ancak ABD’nin de Türkiye’nin bölgeye ilişkin tespitleri ve önerilerine daha hızlı yanıt vermesi gerektiğini belirten Şahin, eğer tekliflere hızlı yanıt verilse olay akışında değişiklik olabileceğini dile getirdi.

Türkiye’nin talep ettiği ‘güvenli bölge’ ile aslında Batı’nın çözüm arayışına doğru öneride bulunduğunun altını çizen Şahin, Batı’ya seslenerek şunları ifade etti:

“Sizin coğrafyanızdan uzak bir coğrafyada gelişen terör dalgası sizin ülkenizi etkiliyor. Mesela en son ABD İstanbul Başkonsolosluğu saldırı altındaydı. Belki Suriye'deki talepleri Türkiye'nin kendi geleceği ve güvenliği ile alakalıydı. Ama aynı zamanda ABD’nin ve AB'nin menfaatlerini de öngören taleplerdi. Sonuçta talebimiz, Suriye içerisinde 50 kilometre derinlikte bir alanın güvenli hale getirilmesi için Türkiye’ye gerekli destek verilmesi. Mesela Amerikan menfaatleri için olmasa neden IŞİD ile mücadeleyi başlattı? Demek ki kendi küresel çıkarları için IŞİD tehdit olduğu için mücadeleyi başlattı. Hep keşke diyorum ama keşke Türkiye’ye gerekli destek zamanında verilseydi.”

AKP Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Şahin, “IŞİD bu arada Türkiye içerisinde de yapılanmış görünüyor. Peki Türkiye hiç hata yapmadı mı?” sorumuzu ise şöyle yanıtladı: “Türkiye bu anlamda IŞİD'e sempatizan kazandırma noktasında hatalı diye pek suçlanamaz. IŞİD'e katılımlar açısından Türkiye 6. sırada. İngiltere, Fransa, Almanya ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden katılımlar gerçekleşiyor. Aslında niçin İngiltere’den katılımlar fazla oluyor, neden IŞİD en fazla Avrupa içerisinde sempatizan ediniyor sorularını sormak lazım. IŞİD, birincisi İslam devleti kuracağını ve ikincisi Batılı emperyalist güçlere karşı savaştığını söylüyor. Türkiye’nin IŞİD’in sempatizan kazanmasını engellemek konusunda doğru politikalar izlediğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye 910 kilometre sınırı olmasına rağmen vatandaşları bağlamında IŞİD’e katılım bağlamında gerilerde. Bakıyorsunuz Avrupa’dan katılımlar fazla. Türkiye'nin uyarılarını dikkate almama bedeli ödeniyor. Terör gelip sizi bulunduğunuz başkentlerde tehdit edebiliyor. Mesela Paris’te Charlie Hebbo saldırısı gibi. Avrupalı müttefiklerimiz, ‘Niçin bizde yaşayan demokrasi, özgürlükler, refah içerisinde doğmuş insanlar neden IŞİD’e katılma gereği duyuyorlar?’ sorusunu sormaları lazım. Belki o insanlar, ayrımcılıklara maruz kaldılar, ötekileştirdiler, bir başkası olarak yaşamaya maruz edildiler. Bunun sonucu da ve İslamfobi’nin de artmasıyla IŞİD’e katılımlar arttı.”

IŞİD’e lojistik destek iddiası

Dünya ve Türkiye kamuoyunda tartışılan IŞİD’e lojistik destek verildiği yönündeki iddialar konusunda ise Ali Şahin, oldukça tepkili ve bunun kesinlikle kendi partisi ile kurucu liderlerine yönelik olduğu görüşünde. Şahin, tüm aleyhte iddialar arkasında “Erdoğan liderliğindeki AK Parti’den rahatsızlık yattığı” görüşünü şöyle açıkladı: “Hedefinde Türkiye'den öte AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan var. Erdoğan liderliğindeki AK Parti belki de cumhuriyet tarihine bedel ekonomik reformlar gerçekleşti, ikinci sırada özgürlükler ve demokrasi reformları oldu. Bunun ardından Erdoğan’ın bölgede artan nüfus etkisini, bütün İslam alemi için de mazlum alemi için de umut haline gelmesini söylemeli. 780 bin kilometreye hapsedilmiş bir Türkiye; Asya ve Afrika içlerine uzanan nüfus etkisine sahip bir Türkiye haline geldi. Bu durum Türkiye içerisinde ve dışında kimi kesimleri rahatsız etti. Gerek Gezi olayları, gerek 17 Aralık operasyonu ile gerekse ‘Türkiye IŞİD’i destekliyor’ algısını; Türkiye ve Erdoğan'ın önünü kesme operasyonu olarak değerlendiriyoruz. Bu iddiaların alt yapısı yoktur. Tam tersine Türkiye, IŞİD'den en çok zarar görmüş ülkedir. Mesela IŞİD 49 vatandaşımızı rehin tuttu. İddiaya göre siz bir örgütü destekliyorsunuz ve bu örgüt Musul Başkonsolosluğu'na basarak vatandaşlarımızı rejim alıyor, Suriye ile olan sınır kapılarınızı kontrol ediyor, Halep’teki Anadolu Ajansı bürosunda tahribat yaratıyor,Reyhanlı'da Suruç'ta insanlarınızı öldürüyor. Bu son derece mantıksız bir iddia. Bu Erdoğan ve Türkiye’nin gücünü azaltmak, Erdoğan’ın bir lider olarak mazlum, İslam coğrafyalarındaki gücünü azaltma adına oluşturulmuş bir algıdır. Somut alt yapısı da bulunmaktadır.”

Davutoğlu da “güvenli bölge” hatırlatması yaptı

Bu arada Türkiye tarafı, Batı’ya Suriye”de “güvenli bölge” oluşturulması yönündeki taleplerini yüksek sesle ifade ederken, ABD ile henüz bu konuda anlaşma sağlanamadığı biliniyor.

Son olarak seçim hükümeti çerçevesinde görevini devam ettiren Başbakan Ahmet Davutoğlu da, en son tüm dünyada Kobanili Aylan Kurdi’nin Bodrum sahilindeki görüntüsüyle infial yaratan artan sığınmacı ölümlerine ilişkin Batı’ya sert tepki gösterdi.

Başbakan Davutoğlu, B20 Konferansı’ndaki konuşmasında, “4 yıldır dünya liderlerini, Suriye içinde güvenli bölgeye ihtiyaç olduğu konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Mültecilerin kendi evlerinde kalabilecekleri, bu kadar çok sayıda göçmenin olmayacağı bir çözüm öneriyoruz. Ancak kimseye sesimizi duyuramadık. Belki kendi ulusal güvenliğimizi düşündüğümüzü zannettiler. Hayır, Türkiye kendini koruyabilir. Zaten herkes gördü, gerek olması durumunda DEAŞ, PKK ve tüm terör örgütlerini cezalandırıyoruz. Ama Suriyelileri, Suriye halkını kim koruyacak? Suriye'de güvenli bir bölge olmazsa olmaz diyoruz. Bugün artık beraber hareket etme zamanıdır,” dedi.

Your browser doesn’t support HTML5

Ali Şahin'le söyleşi