Almanya’da Sosyal Demokrat Parti (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’den oluşan üçlü koalisyon, birinci yılını geride bırakırken Başbakan Olaf Scholz, 2025’de yapılacak bir sonraki Federal Meclis seçimlerinde ikinci kez aday olmak istediğini açıkladı.
Scholz, konuyla ilgili verdiği bir demeçte, "Elbette adayım. İktidardaki koalisyonun yeniden görev alabilecek kadar iyi bir konumda olmasını istiyorum" dedi. 8 Aralık 2021’de yemin ederek koltuğuna oturan Olaf Scholz, hükümetteki birinci yılını değerlendirirken pozitif bir bilanço çıkarttı.
Rusya-Savaşı, enerji krizi ve enflasyon gibi birçok zorluğun yaşanmasına rağmen hükümetin istikrarlı olduğunu söyleyen 64 yaşındaki siyasetçi, önümüzdeki 3 yıl boyunca, bu politikasını sürdürerek 2025 seçimlerinde yeniden çoğunluğu alabilecek bir konuma gelmeyi hedeflediğini duyurdu.
Scholz’un ilk yılına Ukrayna Savaşı damga vurdu
16 yıllık Angela Merkel döneminden sonra köklü bir değişim sözüyle başa geçen sosyal demokrat Olaf Scholz, Almanya’yı daha da ileri taşımayı, dijitalleştirmeyi, insanların yaşam koşullarını iyileştirmeyi, refah düzeyini korumayı, daha modern ve daha özgür bir toplum yaratmayı, iklim korumasına dönük mücadeleyi artırmayı ana hedefleri olarak ilan etti.
Ancak son bir yılda dünya, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlattığı savaş sonrasında büyük siyasi ve ekonomik çalkantılara ve krizlere maruz kalırken Alman hükümeti de bundan fazlasıyla nasibini aldı. Koalisyon hükümetinin ilk yılındaki çalışmalarını her şeyden önce savaş belirlerken bunun gölgesinde yaşanan enerji krizi, fiyat artışı ve artan enflasyon, ilk 12 aya damga vurdu. Özellikle dar ve orta gelirlilerin, aynı zamanda küçük ve orta ölçekli işletmelerin yükünü azaltmak için yaşama geçirilen 200 milyar Euro hacimli yardım paketi, Almanya’nın 9’uncu Başbakanı Olaf Scholz’un hanesine olumlu puan olarak yazıldı.
Asgari saat ücretinin 12 Euro’ya yükseltilmesi, çocuk ve konut parası yardımlarının artırılması, uzun süreli işsizlere ve sosyal yardımla geçinen insanlara yapılan yardım yerine yeni yıl itibariyle daha fazla ödeme yapılmasını içeren ‘Vatandaşlık Parası’ uygulamasının hayata geçirilmesi de Olaf Scholz’un başarıları olarak yorumlandı.
Scholz hükümeti Alman ordusunun modern silahlara ve hem ülkeyi hem de müttefikleri savunma gücüne sahip olması için 100 milyar Euro hacimli bir "Özel varlık fonu" ayrılmasına da imza attı.
Alman başbakan, Ege konusunda Türkiye’ye karşı tavır aldı
Olaf Scholz uluslararası alanda iki konuda eleştirilere neden olan bir siyaset izledi. İktidarı döneminde birçok uluslararası krizle mücadele etmek zorunda kalan ve özellikle Fransa ile yakınlık konusunda dengeli politikaları ile bilinen Angela Merkel’in tersine, Scholz’un ilk yılında Berlin ile Paris arasında ilişkiler krize girdi.
Avrupa enerji krizinin üstesinden gelinmesi ve Avrupa savunmasının yetersizliğinin aşılması konularında büyük fikir ayrılıkları yaşayan Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Çin’e yönelik yaklaşımın ne şekilde olması gerektiğine dair de uzlaşamadı.
Olaf Scholz’un Türkiye konusundaki politikaları da özellikle Ankara’da tepkilere neden oldu. Mart ayında Türkiye’yi ziyaret eden Scholz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya'nın saldırganlığını kınamakta ortak bir tutum sergilerken geçen Ekim ayında, Atina ziyaretinde Yunanistan Başbakanı Miçotakis’le görüşmesinde, Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik tezlerine büyük destek verdi.
Alman Başbakan, Türk hükümetinden yetkililerin Yunanistan'a "askeri tehditler yönelttiğini" savundu. Scholz’un bu tavrı Ankara’da tepkilere neden oldu. Başbakan Olaf Scholz, daha sonra Avrupa Sosyal Demokrat Partileri’nin Berlin’de düzenlenen kongresinde yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği’nin (AB) kapılarının yeni üyelere açılmasının ve reformların gerekli olduğunu söylerken on yıllardır üyelik süreci devam eden Türkiye’den bahsetmemesi dikkat çekti.
Scholz, Ankara’da Erdoğan’la yaptığı konuşmanın ardından, Türkiye ile AB arasında üst düzey diyalog formatlarını devreye sokacaklarını açıklamış, Gümrük Birliği konusunda da müzakerelerin süreceğini belirtmişti.
Scholz, Merkel’in gölgesinden kurtulabildi mi?
Bu arada Olaf Scholz’un başbakanlık koltuğunda geçen ilk yılına yönelik yapılan kamuoyu araştırmalarından çıkan sonuçlar, şimdilik Merkel dönemiyle karşılaştırılıyor. Nitekim son yapılan bir ankete katılanların yüzde 43’ü, Merkel’in, SPD’li Olaf Scholz’dan daha iyi başbakan olduğunu düşünüyor. Olaf Scholz’u daha iyi bulanların oranı ise yüzde 41 olarak görünüyor.