Almanya’da Covid salgını döneminde oluşturulan kriz masasının gizli tutanaklarının bir bölümünün yayınlanması, o süreçte uygulanan ve eleştirilere yol açan kısıtlamalarla ilgili tartışmaları yeniden gündeme getirdi.
Covid-19 salgını Almanya'da da hızla yayılmaya başlayınca, ülke 20 Mart 2020 tarihinde, o döneme kadar görülmemiş bir kararla, karantinaya alındı.
Okullar, restoranlar, oyun alanları, spor tesisleri ve temel ihtiyaç satan dükkanlar hariç bütün mağazalar kapatıldı, birçok şirket virüsün yayılmasını önlemek gerekçesiyle üretimi durdurdu. Günlük yaşam neredeyse durma noktasına geldi.
Your browser doesn’t support HTML5
Başta hükümet olmak üzere yetkililer, alınan önlemleri virüsünün yayılmasını kontrol altına almakla gerekçelendirirken, benzer uygulamalar salgından etkilenenlerinin sayısının yükseldiği 2021 kışı ve sonbaharında da gündeme geldi.
Ancak özellikle ilk dönemlerde virüs ve hastalıkla ilgili pek az şey bilinirken alınan sıkı önlemler, ardından neredeyse tüm halka yönelik kısmen zorlayıcı aşı kampanyası büyük eleştirilere de yol açtı.
O zamandan bu yana süren tartışmalar, salgın döneminde oluşturulan Korona Kriz Masası’nın gizli tutanaklarının yayınlanması ile kuşkusuz yeni bir boyut kazanacak.
Tutanaklar, o dönemde uygulanan ve demokratik hakları kısıtlayan kararların bilimsel verilerin sonucu olarak değil, politik mekanizmalar tarafından alındığı yönündeki kuşkuları adeta doğrular nitelikte.
Covid kısıtlamaları siyasi karar mıydı?
Dönemin Başbakanı Angela Merkel ve hükümetini sert önlemler almaya iten tam olarak neydi ve kriz masasının toplantılarında neler konuşuldu? Bunların ayrıntıları şimdiye kadar gizli kaldı.
Ancak "Multipolar" adlı, bir internet haber sitesi mahkemeye başvurarak, kriz masasının gizli tutanaklarının yayınlanması için açtığı davayı geçen hafta kazandı.
Kararın ardından belgeler, "Multipolar" sitesinde kamuya açılarak yayınlandı.
Bazı bölümleri, özellikle karar alıcıların isimlerinin yer aldığı satırlar karartılmış olan olan toplam bin sayfalık tutanak, Almanya’nın kapanmasına neden olan sürecin bilimsel ve teknik değerlendirmelerle değil, Kriz Masası’nda yer almayan bir aktörün siyasi talimatları ile başlatıldığını ortaya koyuyor.
17 Mart 2020 tarihli tutanakta, karantina ilan edilmeden 9-15 Mart 2020 arasındaki dönemde, Almanya'da muayene edilenlerin sadece yüzde altısının Covid testinin pozitif çıktığı, bunun toplumsal sağlık riski değerlendirmesinde "orta dereceli" olarak sınıflandırıldığı, ancak yapılan bir toplantıda risk değerlendirilmesinin "yüksek" derecesine çıkarılmasına karar verildiği ve (yayınlanan tutanaklarda ismi karartılarak, okunamaz hale getirilen) siyasi bir aktörün onay vermesi durumunda sert önlemlerin önünü açacak yeni risk değerlendirmesinin kamuoyuyla paylaşılacağı belirtiliyor.
18 Mart 2020 tarihinde bir basın toplantısı düzenleyen, Kriz Masası ve Alman Kızılhaç Örgütü Başkanı Lothar Wieler, "Bugün Almanya'daki nüfusun sağlığı için risk değerlendirmesini değiştirme kararı aldık. Bugünden itibaren riski yüksek olarak değerlendireceğiz. Bunun nedeni de hata ve pozitif test dinamiklerindeki artış" şeklinde bir açıklama yapmış, Başbakan Merkel ise bir gün sonra Almanya’nın kapanmaya gideceğini duyurmuştu.
Tutanaklara göre, maske zorunluluğu gereksizdi
Salgının ikinci dalgasında, 30 Ekim 2020 tarihli bir tutanak ise, o dönemde kamusal alanda zorunlu hale getirilen maskelerle ilgili tartışmaları yeniden gündeme taşıyacak nitelikte.
O tarihte bir araya gelen kriz masası yetkilileri, "FFP2 maskeleri iş sağlığı ve güvenliği açısından bir önlemdir. İnsanlar maskelerin kullanımı konusunda eğitimli ve kalifiye personel değilse, FFP2 maskeleri doğru şekilde takılmaz ve kullanılmazsa, maskelerin hiçbir koruyucu değeri yoktur" şeklinde bir görüşü tutanaklara yansıtıyorlar.
Kriz yönetimi, "FFP2 maskelerinin iş sağlığı ve güvenliği dışında yararlı olduğuna dair bir kanıt yok, bu durum kamuoyuyla da paylaşılabilir" derken, bu durumdan kamuoyu nedense haberdar edilmedi. Tam tersine 2020/21 kışında daha da sıkı maske takma önlemleri alınarak, maskeler kamuya açık alanlarda zorunlu hale geldi.
8 Ocak 2021 tarihli tutanaklar ise, aşı kampanyaları ve kullanılan aşılarla ilgili tartışmaları ateşleyeceğe benziyor.
Masa, AstraZeneca adlı firmanın geliştirdiği aşının yaşlılara yönelik verilerinin çok sınırlı olduğunu ve bu nedenle kullanımı konusunda kısıtlamalara gidilmesi gerekebileceğini belirtiyor.
Ancak bu toplantıdan sadece iki ay sonra, Mart ayının başında, aşılama kampanyalarını yöneten Aşılama Daimi Komitesi (Stiko) aşıyı tüm yaş grupları için tavsiye ediyor ve çalışmalardan elde edilen yeni bulgulara atıfta bulunuyor.
Söz konusu yeni bulguların ne olduğu konusunda ise ne Kriz Masası ne de Stiko tarafından bilimsel bir açıklama yapılmıyor.
Ocak 2020'den Nisan 2021'e kadar olan dönemi kapsayan tutanakların yayınlanması Alman medyasında büyük yankıya neden oldu.
"Multipolar" haber sitesi, diğer tüm tutanakların, yer alan siyasi isimler karartılmadan tam erişim hakkı ile yayınlanması için tekrardan mahkemeye başvurdu.
Berlin İdare Mahkemesi'nin 6 Mayıs tarihinde alacağı karar sonrasında, tutanakların sansürsüz bir şekilde yayınlaması durumunda, kamuoyu korona sürecinde alınan kararların arkasındaki siyasi aktörlerin isimlerini öğrenebilecek.