Amerika'ya diğer birçok gelişmiş ülkeden daha yavaş gelen sekülerleşme eğiliminin, kamuoyu yoklamaları ve diğer kanıtlara göre artık ABD'de de ivme kazandığı gözleniyor.
1965 yılında Gallup tarafından yapılan bir ankete katılanların yüzde 70'i, dinin hayatlarında “çok önemli” olduğunu belirtmişti. Bugün ise Amerikalılar’ın yarısından daha azı (yüzde 45) dinin “çok önemli” olduğunu söylüyor.
Gallup'tan Jeff Jones, “Genç nesiller muhtemelen bir inanç geleneği içinde yetişmedi ya da yetişmiş olsalar bile kiliseye çok sık gitmediler. Bence bunun büyük bir nedeni var” diyor.
Kamu Din Araştırmaları Enstitüsü'ne göre, Amerikalılar’ın yüzde 26’sı, 2023'te herhangi bir dini inanca bağlı olmadıklarını söyledi. Bu oran 2013'te yüzde 21'di.
Aynı çalışma, dini bağlılığı olmayan bu kişilerin daha fazla din arayışında olmadıklarını gösteriyor. Ankete katılanların sadece yüzde 9'u, yeni bir dini ya da ruhani inanç arayışında olduklarını söylüyor.
Siyaset bilimci David Campbell'a göre kiliseye girme oranındaki düşüş, Amerikalılar’ın yaşamında ve hayata katılımında büyük bir değişime işaret ediyor. Campbell, Amerikalılar’ın geçmişte diğer gruplardan uzaklaştığını ancak yine de organize dine bağlı olduklarını söylüyor.
Campbell, “Amerikalılar’ın birbirleriyle işbirliği yapmayı öğrendikleri grup ve organizasyonlarda birbirleriyle zaman geçirme olasılıkları daha düşük. İşleri hallediyorlar, bir konuda harekete geçmek için biraraya geliyorlar. Buna artık çok daha az rastlanıyor ve dindeki düşüş de bunun büyük bir parçası” şeklinde konuşuyor.
Indiana eyaletindeki Notre Dame Üniversitesi'nden Profesör Campbell, dini inançtaki düşüşün bir başka nedeninin de zaten dine uzak duran insanlar arasında “din merkezli sağ siyasi görüşe karşı alerjik bir tepki” olabileceğini söylüyor.
ABD'de siyaset ve din arasındaki bağlantılar üzerine bilimsel çalışmalara imza atan Campbell, “İnsanların dinden uzaklaşmasının tek nedeninin bu olduğunu söylemek istemiyorum, ancak kesinlikle birinci nedenlerden biri” diyor.
Campbell, “Birçok Amerikalı’nın zihninde din eşittir dinci sağ ya da eşittir Cumhuriyetçi Parti ya da belki de eşittir eski Başkan Donald Trump'a destek vermek şeklinde bir denklem oluşuyor. Ve eğer din buysa birçokları, dinin bir parçası olmak istemediklerini belirtiyor” diye konuşuyor.
Temel değerleri arasında “özgür insanlar, serbest piyasalar ve sınırlı hükümet” bulunan düşünce kuruluşu American Enterprise Institute'dan Sam Abrams, Trump'ın siyasi yükselişinden bu yana dini bağlılıktaki en büyük düşüşlerden birinin kadınlar arasında yaşandığını belirtti.
Aynı zamanda Sarah Lawrence College'da siyaset ve sosyal bilimler profesörü olan Abrams, “Aslında oldukça dindar bir aileden geliyor olabilirsiniz, ancak şimdi kürtaj ve kadınların rolü gibi konulardaki aşırı muhafazakar söylem, genç kadınları bundan uzaklaştırıyor ve onları ateist, agnostik ve ‘hiçbiri’ ya da ‘hiçbir şey’ haline getiriyor” diyor.
Yaygın sekülerleşme ve dini organizasyonlardan uzaklaşmanın da büyük bir sorun olduğuna işaret eden Abrams, daha sonraysa aşırı sağın insanları çok hızlı bir şekilde dini inançtan uzaklaştırdığını kaydediyor.
Anket firması Pew tarafından yapılan bir araştırma, ABD'li yetişkinlerin yüzde 28'inin kendilerini ateist, agnostik ya da din konusunda “hiçbir şey bilmeyen” olarak tanımladığını ortaya koyuyor.
“Dinsiz” olarak adlandırılanların yüzde 4'ünü ateistler oluşturuyor. Ankete göre ateist olmayanların çoğu Tanrı'ya ya da daha yüksek bir güce inanıyor, ancak düzenli olarak dini etkinliklere katılmıyor.
Ankete katılanların yaklaşık üçte ikisi, dini öğretilerin önemli bir kısmını sorguladıkları ya da Tanrı'ya inanmadıkları için dindar olmadıklarını söylüyor.
Gallup'a göre dini etkinliklere katılanların sayısındaki düşüş, tüm yaş gruplarında görülüyor.
Jones, “Dini katılımın yaşlı kuşaklar arasında çok daha yüksek, genç kuşaklar arasında ise çok daha düşük olduğunu görüyoruz, ancak yine de tüm yaş grupları arasında düşüşler görüyoruz” diyor.
Jones’a göre yaşlıların kiliseye gitme olasılığı daha yüksek olsa da günümüzde bu kişilerin kiliseye gitme olasılığı geçmişe göre daha düşük.
Campbell'a göre dinden uzaklaşma 1989'da sona eren Soğuk Savaş'tan sonra başladı. Dallas Baptist Üniversitesi'nden profesör Shelly Melia, birçok dini kurumu bir süreliğine yüz yüze hizmetleri durdurmaya zorlayan COVID-19 salgınının din dışı eğilimi hızlandırmış olabileceğini söylüyor.
Melia’ya göre gençler, ebeveynlerinden farklı arayışlar içinde. Yaşlılar kiliselere ve dini etkinliklere ilgi duyabilirken, genç yetişkinler farklı bir yaklaşıma ihtiyaç duyabilir.
Aynı zamanda psikolojik danışman olan Melia, “Cazibe modelinden otantik bir modele geçmeye ihtiyacı olduğunu” söylüyor ve “Büyük binalarımız var. Bence genç neslimiz dünyadaki adaletsizliği görüyor ve bununla ilgilenmesi gerektiği kadar ilgilenmediğini düşünen bir kurumu desteklemektense eşitsizliklerle mücadeleyle çok daha fazla ilgileniyor.”
Peki, bir ülke dinden uzaklaştığında ne oluyor? Campbell, işleyen demokrasiler olan laik ülke örneklerine işaret ediyor.
“İskandinav ülkeleri son derece sekülerdir ve genellikle dünyadaki tüm demokratik ülkeler arasında en demokratik olanlar arasında sayılırlar. Bunlar aynı zamanda yüksek derecede mutluluğa sahip ülkelerdir” diyen Campbell, “Laik bir toplumun daha az demokratik ya da daha az mutlu bir toplum olması gerekmediğini” vurguluyor.
Ancak dini simgeler, ABD'nin ulusal simgelerine ve geleneklerine derinlemesine işlemişken Amerika'nın daha seküler hale gelmesi olasılığı ne kadar yüksek? ABD dolarının üzerinde “In God We Trust” (Tanrı'ya Güveniyoruz) ibaresi bulunması, “So help me God” (Tanrı yardımcım olsun) ifadesinin başkanlık yemininin bir parçası olması, bu dini simgelerin en öne çıkan örnekleri
Campbell, “Orta ve uzun vadede, dinin Amerikan yaşamından tamamen çıkarılmayacağı, ancak şu anda olduğundan farklı bir yer işgal edeceği yeni bir dengeye yerleşeceğimizi düşünüyorum” diyor.